Genç yaşında öldüğünü öğrendiğim Ercan Poyraz’ın haberi sarstı beni.
Ercan Poyraz arkadaşımdı. Diğer yazı türlerini yazabildiğim halde iş şiire gelince yalnızca genç yaşında ölen arkadaşlarım için şiir yazabiliyorum son yıllarda. Şiir gibi yaşanan ve genç yaşta noktalanan ömürler, mısralar oluşturuyor ciğer parelerimden. İnşallah adları yaşar ve arkadaşları ve talebeleri iyi işler yaptıklarında ruhları tebessüm eder. Allah rahmet eylesin.
Seksenli yılların başında şiirler yazıyorum. Türkmen Yayınevi’nde. Bir gün bir şiir okudum. Ercan Poyraz şiirin yazıldığı kâğıdı aldı cebine koydu. Şiirin hatırladığım kısmı şöyleydi:
Gün olur pazara çıkar iplikler
Elbet anlaşılır farkımız bizim
Ayıklanır bataklıklar, çöplükler
Sarar dört bir yanı türkümüz bizim
Türk’üz Tanrıkut’tan gelir görgümüz
Hakk’ın huzurunda olur yargımız
Gün olur güneşi deler kargımız
Asılır hilale börkümüz bizim
Aradan on yıldan fazla geçti. Ercan Poyraz benim çoktan unuttuğum şiiri bir sihirbaz gibi cebinden çıkardı. Bırak dedim, benim kastettiğim gökyüzündeki hilal. Başka anlamlar çıkarırlar.
Bırakmam dedi. Bırakırsın bırakmazsın. Şakalaşıp durduk sonraları.
Eyüp Sabri Yüksel’in 90 ‘lı yıllarda zengin olmayı kafaya takmış kardeşi Aksekili
Adnan Yüksel’den alırdım kitaplarım için kâğıtları. Sonra Adnan Yüksel baktı bizde biraz imkân var. Seka’dan kâğıt alacağı sabahın gecesi gelirdi ben de ona bir haftalığına 10 20 bin dolar mark bulup buluşturup verirdim. Haftasına parayı ödemeye geldiğinde, her seferinde onun iştahla yaptığı hesapları sonuna kadar dinler sonra da almazdım hisseme düşeni. Ercan Poyraz’a destek olduğunu söylerdi. Sonra erken yaşta ölen rahmetli ve hürmetli Mustafa Ruşen’in çocukları için burs vermeyi kendiliğinden telefon açıp söyleyince iyice inandım.
6 Ekim 2002’de uçmağa varan Harun Ceyhan Bey’in hatırasına yazdığım şiir bestelenmeye de çok elverişli. Tek kelimesini değiştirerek Ercan’a adamak geldi içimden şimdilik. Birinci kıtada üçüncü kişiyi mahsus meçhul bıraktım. Dursun da olabilir. Arvasi hoca da olabilir. Bazılarıyla bir süre yol arkadaşlığı yaptığımız arkadaşlarımızdan sonradan vekil ya da bakan olanlardan biri olabilir.
REİS’İN ÖLÜMÜ
Bir ağlayıp gülmüştük
Türkmen’de buluşmuştuk.
Sac ayağı olmuştuk
Üçümüz bre Reis
Çıktık nice yangından
Kanat açtık enginden
Toktu nice zenginden
Açımız bre Reis
Bakışırdık bir kızla
Yaramız sardık tuzla
Bir idi dışımızla
İçimiz bre Reis
Nisanda kar yağardı
Bin bir ömre değerdi
Ne de çabuk ağardı
Saçımız bre Reis
Ay yıldıza kan verdik
Neslimize şan verdik
Pusularda can verdik
Kaçımız bre Reis
Hem hamiyet hem para
Olmadı bir arada
Bir yürekte kırk yara
Suçumuz bre Reis
Bakışırdık bir kızla (nakarat)
Çıktık nice yangından(nakarat)
Ne ten zevki, ne damak
Şeref için yaşamak
Çarpan bir kalp taşımak
Suçumuz bre reis
Gelmiş idik topraktan
Ayrılmamıştık Hak’tan
Uçmağa erer çoktan
Göçümüz bre reis
GARİB OZAN DESTANI ‘nda bir başka genç yaşta ölen arkadaşımız Mehmet Sait Şimdi için yazdığım şiir:
KÂBE YOLLARINDA MUMDU, GAZİLER!
Bilmeden demeyin “iyi biliriz”
Size arz edeyim kimdi gaziler!
Hamdı aşkın fırınında pişmeden;
Ülkü aleviyle çimdi gaziler
Arpa boyu İpek Yolu yürüdü,
*Kervan oldu, Kerbela’yı bürüdü,
Ömrü çıra gibi yandı eridi,
Kâbe yollarında mumdu gaziler!
**Motoruyla kuşlar gibi uçardı,
Yarenlik ederdi, sofra açardı,
Zalimleri kılıç gibi biçerdi,
Gelip geçti bir hoş demdi gaziler.
Mardin toprağında idi kalası,
Atabey soyluydu, hastı ihlası,
Garib Ozan derler idi mahlası,
Adı, Mehmet Sait Şimdi, gaziler
Şaşkınların hallerine gülmedi,
Yalan dünya gayretine dalmadı
Sazı, sözü, hatırası ölmedi
Bir dem gözlerini yumdu gaziler
Şirin üç gün sonra duydu, söyledi
Garib, Hakk’ın deryasını boyladı
“Ömür bestesini tamam eyledi “
Canlardan bir dua umdu gaziler.
*Eskiden hacca giden kervanlar Kerbela, Necef güzergahını kullanır, hayırseverler yollarda meşale, mum yakarlardı.
** 1977 yıllarında, atak bir genç olan Garip Ozan’ı, arkadaşı Asaf Dündar ile birlikte, Ankara’da Beş evlerden Cebeci’ye kadar her yerde kırmızı motosikletleriyle görmek mümkündü.