Kayanın bedenleri
Çevirin gidenleri
Ne hoş yazma bağlıyor
Beypazarı güzelleri
Tarihi bütün Anadolu coğrafyası ile beraber Hititlere kadar uzanmaktadır (M.Ö 2000). Frig, Galat ve Roma hakimiyetlerini görmüştür. Bugün ziyaret ettiğinizde şehir içindeki tarihi binalar Selçuklu Osmanlı izlerini taşırken İnözü vadisine gittiğinizde antik çağdan kalma kaya mezarları, kaya kiliseleri ve yüksek yamaçlarda yaşayan halkın mağaralarda bıraktığı izler vardır. Konumları nedeni ile gezme zorluğu yüksek ve daha tam olarak turizme açılmamıştır. İnözü tarihi kaynaklarda kale olarak geçtiği için savaşlardan ve istilacı gruplardan kaçan insanların burada korunaklı bir hayat kurmaya çalıştıkları düşünülebilinir. M.S 4. ve 5. yy’larda LAGANIA adı ile anılan kent İpek yolunun üzerinde büyük bir Pazaryerine dönüşerek ticaret sayesinde zenginleşmiştir. Selçukluların Anadolu’ya girmesi ile beraber Kayı boyu dahil pek çok boya ev sahipliği yapmıştır. Osman bey’in dedesi Gazi Gündüz Alp’in mezarı da burada yapılmıştır. Beypazarı’nda Osmanlıların bıraktığı izler arasında belli başlı olanları 17. yy’da yapılmış olan Nasuh Paşa Han, Akşemsettin Camii (15.yy), Sultan Alaattin Camii (15. yy) ve Kurşunlu Camii (17. yy)’dir. 13 yy’da yapıldığı sanılan Boğazkesen Kümbeti ise Selçuklu döneminden kalmadır. Evliya Çelebi seyahatnamesinde Beypazarı hakkında İlk kurucusunu bilmiyorum. Fakat ilk fatihi Kütahya beylerinden Germiyanoğlu Yakup Şah'ın veziri Dinar Hezar'dır. Onun için şehre "Germiyan Hezar" da derler” diye bahseder. Aynı zamanda Beypazarı hakkında şu satırları da yazmıştır sevgili Çelebi;
“Halkının çoğu bilginlerdir. Hepsi renk renk sof giyerler. Türk şehri olduğundan halkı Oğuz taifesidir. Yani Türk kavmi demenin güzel bir ifadesidir. Yedi tane hanı vardır. Çarşı içindeki güzel bir han yanmıştır. Hamamları, 600 dükkânı vardır. Çarşıda kasaplar içinden akan dere kenarında hafta pazarı olur. Dere burada şehrin aşağı tarafından akarak bir nehir vasıtası ile Sakarya'ya dökülür. Şehir yüksek yerde olduğundan caddeleri kumsalca ve kaldırımsızdır. Halkı garipsever ve cömert kişilerdir. Kadınları gayet edepli ve akıllı olurlar.
Bağ ve bahçesi çoktur. Bostanlarından bir çeşit kavun olur ki lezzetinden adamın damağı yarılır. Misk ve hamamber gibi kokusu vardır. Şehir halkının çoğu bu kavundan zerde pişirir. İçine tarçın ve karanfil korlar. Muaviye'nin icat ettiği zerdeden tatlı bir zerde olur. Bir çeşit yeşil armudu olup, yuvarlak olduğu gibi dördü beşi de bir okka gelir. Gayet hoş ve suludur. İstanbul'a nice bin kutu armudu pamuklar içinde hediye gider. Bu armudun eşini acem diyarından başka yerde görmedim. Bir çeşit siyah arpası olur ki, gayet yağlıdır. Ata çok vermekten çekinilmelidir. Sahrasında pirinci olur ki, gayet pişkindir. Velhasıl etrafı geniş, eşyası ucuz ünlü bir şehirdir. Şeyh İvaz dede adında bir de türbesi vardır."
BEYPAZARI EVLERİ
Safranbolu evleri ile aynı anda isminin anılmasına rağmen kendine özgü bir mimarisi, geleneği ve hatta bir dili olan evler Türk sivil yaşamının tarihi bir envanteri gibidirler. İlk katları taş, üzerine ahşap olarak devam edilmişlerdir. Konağın sahibin zenginliğine göre oda sayısı artar çeşitlenir. Dış yüzeyleri şamdolma denilen özel bir sıva ile kapatılmıştır. Girişte genel olarak bir yalak, bir ocak ve birde hizmetkâr bölümü yer alır. Bu mekândan üst katlara, ilk üç dört basamağı taş ahşap merdivenlerle ulaşılır. Üst katlar asıl yaşama katlarıdır. Çardak (sofa) etrafında yer alan odaların dışında tuvalet, mutfak gibi servis mekânları da bulunmaktadır. Üst katı orta sofalı olan evlerde vardır. Esas katın guşgana sı olan evlerde sofa ya da mutfaktaki merdiven aracılığı ile ulaşılır. Tavan arasındaki mahallin çatıdan yükselerek çıkması yapıya farklı bir görünüm kazandırır; yerel dilde buna guşgana denir. Katlar arasında ulaşımı sağlayan merdiven başlarındaki kapaklara mamrak denir. Depo olarak kullanılan bu mekâna bazen bir oda da eklendiği görülür. Geleneğe göre Beypazarı halkı dünyada yapacak bir şeylerin kaldığını vurgulamak için üst katların bir kısmını ya da tamamını yapmadan bırakırlar. Buna çantı denir. Tüm bunlar Beypazarı evlerini kendine özgü ve orijinal olasını sağlayan ayrıntılardır. Ayrıca aslına uygun olarak restore edilmiş bu konaklarda Osmanlı dönemi dekorasyonunu hatırlatan evlerde konaklamanız ya da hoş bir yemek yemenizde mümkün.
Beypazarı’nda gezerken telkari işçiliğine de sık sık rastlarsınız. Ahilik yolu ile gelen bu gümüş sanatı Beypazarı’nda Tılsım denilen özel bir forma bürünmüştür. Altından da yapılmasına rağmen gümüş olanları daha ekonomiktir. Bunu yanı sıra bugün kaybolmaya yüz tutmuş dokumacılık sanatı ve bakırcılıkta oldukça ileri gitmiştir.
Bir yeri tarihi ve kültürünün eskiliği mutlaka kendine has yemekleri ile de ortaya çıkar. Burada da deneyeceğiniz tatlar Osmanlı ve Türk mutfağı hakkında yol gösterici olacaktır. Dolması, höşmelimi, havuç ve havuç lokumu tamamı ile buraya özeldir. Torak kaplarda yapılan güvecinin kokusunu her sokağında duyabilirsiniz. 80 kattan açılıp yapılan baklavaları kesinlikle gurur kaynaklarıdır. Fakat buraya ziyarete gelmiş her kime sorarsanız sorun size ballandıra ballandıra peksimete benzeyen ve iki kere fırınlanarak yapılan diş kırdıran diye ünlenmiş Kurusundan bahseder. Ve tabiî ki insanlarının ne kadar misafirperver ve güler yüzü olduklarından da.
Turizmin güneşinin ışıklarını yeni yeni sokaklarında parladığı bu güzel kentte aynı zamanda bağcılık ve şarapçılıkta yapılmaktadır. Tarımsal anlamda organik ekim dikimciliği benimsemişlerdir. Özellikle havucu meşhurdur. Üzülerek belirtmek gerekir ki Beypazarı bugünlerde nükleer santral kurulabilecek yedi yerleşim biriminden biri olarak anons edilmiş bulunmaktadır. Böyle bir şeyin olmamasını tüm kalbimizle diliyoruz.
Her yıl düzenli olarak “tarihi evler, havuç ve güveç” festivali düzenlenen Beypazarı’nda umarım hepinize keyifli bir gezi geçirirsiniz.
Beypazarı'na ulaşım için; Ankara'da bulunan Etlik Otobüs Terminali'nden (Eski Garajlar) saat başı, otobüs hareket etmektedir.
Kendi araçlarıyla gelmek isteyenler için; Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunan Sincan-Yenikent yol ayrımından devam edilerek, Yenikent istikametinden Ayaş-Beypazarı yoluna çıkılır. Beypazarı; Ankara’dan 100 km, İstanbul'dan 320 km uzaklıktadır.