Haritanın evveliyatı ise 1916 yılına dayanır. Adı ise Skyes-Picot haritasıdır.
Şöyle ki;
Birinci Dünya savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ni parçalamak isteyen Avrupalıların 5 temel hedefi vardı.
1. Balkanlardaki Hıristiyan milletleri Osmanlı hâkimiyetinden kurtarmak, (Başardılar)
2. Osmanlı Devleti içindeki Hıristiyanlar için reform istemek ve onların lehine Osmanlı Hükümeti nezdinde müdahalelerde bulunmak, (Başardılar)
3. Türkleri Balkanlardan atmak, ( Başardılar)
4. Osmanlı Devleti’nin Asya toprakları üzerinde yaşayan Hıristiyan azınlıklar lehine reformlar yaptırmak, muhtariyetler elde ettirmek ve mümkünse istiklallerine kavuşturmak, (Başardılar)
5. Anadolu’yu parçalamak ve Türkleri buradan çıkarmak. (BAŞARMAK İÇİN DELİ GİBİ ÇALIŞMAKTALAR)
Bunun için sık sık yapılan gizli görüşmeler sonucu bir de antlaşma imzalandı. 1916 tarihli bu antlaşmanın adı Skyes-Picot idi. Bu antlaşma; esas itibarıyla, Osmanlı Devleti’nin Asya’daki topraklarının paylaşılmasını öngörüyordu. Buna göre; antlaşmaya taraf olan Rusya, Erzurum, Van, Bitlis vilayetleri ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını, İngiltere, Mezopotamya’nın tamamı ile bütün Akka ve Hayfa limanlarını, Fransa’da Suriye kıyıları, Kilikya bölgesini, Harput ve havalisini alacaklardı. İngiliz ve Fransız nüfuz bölgelerinde bir Arap devleti veya konfederasyonu kurulacak, Filistin milletlerarası bir idareye tabi tutulacaktı.
Şimdi; o tarihte bu antlaşma ile çizile haritaya bakarsanız eğer, Peters’in çizdiği harita ile arasında pek bir fark olmadığını göreceksiniz. Skyes-Picot antlaşmasında Rusya’ya verilen topraklar da Kürdistan gözüküyor. Ve yine bir tespitin altını çizmekte yarar var. Büyük devletlerin bu şekilde plânları 100 yıllık olur. İç hukuku ve onunla ilgili yapılacak reform plânları ise 50 yıllık olur. Her eksilen bir yıl için de artı plânlar yapılır. Ve yine bir tespit “I. Dünya savaşında ABD mi vardı?” derseniz eğer “Evet vardı” derim size. Hem de başından bu güne kadar. Muhatabımız halen Lozan Antlaşmasını tanımayan ABD ve onun ağabeyi olan İngiltere’dir…
Skyes-Picot antlaşmasını devreye sokabilme çalışmaları ise ilk olarak Cumhuriyet tarihimizde Şeyh Sait isyanı ile başlar. Ve bugüne kadar gelir. Demek ki 100 yıllık yaptıkları plân halen işler vaziyette olup, eksilen her yıl içinde artı bir yıllık plân yapmaktadırlar. Bunun son kanıtı da, Irak’ın işgali ve geçen gün Ortadoğu gezisinde Rice’nin dediği “Ortadoğu’ya yeni bir şekil vermenin zamanıdır” sözü oluyor. Demek ki, yazılan makale ve harita bilimsel onlara göre, hayal olmayan bir çalışma. İlâveten bu güne kadar ABD Silâhlı Kuvvetler Dergisi’nde yazıp da, reel hayata geçmeyen makalelerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Silâh yapımından tutun da, Irak’ta yaptığı gibi ülkelerin işgaline kadar… Derginin yayın kurulu da bunu her zaman övünç kaynağı olarak toplumuna sunar. Çuval olayının gerçekleşeceğini en az 24 saat önceden bilen Türk yetkililerinin de bu makale ve haritaya kayıtsız kalması son derece doğaldır. Çünkü benim bu hükümetten daha fazlasını beklemem hayal olur. Mademki; durum böyle, hükümetin de tavrı ortada, o zaman biz ne yapmalıyız?” derseniz eğer; Çizilen haritada gösterilen şehirlerde çok aktif çalışan başta sivil toplum örgütleri olmak üzere marjinal partileri yakından takip etmek gerek derim. Dikkat ederseniz bu kuruluşlar özellikle “AB-D olmaz ise olmaz “diyenlerdir. Bunlar, AB talepleri adı altında onlara hizmet ederken, bölücülüğü de, bölünmeyi de hızlandırmaktadırlar. Boşuna mı o kadar parayı bölgede çalışan sivil toplumculara “fon” adı altında AB akıtıyor. Ağabey İngiltere AB’nin kurucularından.
Soyadına “Türk” unvanını koymaktan onur duyan Atatürk, eğer Castro kadar yaşasaydı, büyük devlet olmayı, 100 yıllık dış, 50 yıllık iç plânlar yapmayı bize de öğretecekti. Maalesef 15 yıl, büyük devlet olmayı bir topluma öğretmek için çok ama çok kısa bir süre…