Yaratıcılık yeni teknolojilerin ortaya çıkmasına, uygulanabilir yeni teknolojiler rekabet gücünün artmasına, rekabet gücü kârlılığın artmasına, kârlılığın artması ise yaratıcılığın artmasına neden olur. Bir bakıma yumurta tavuk ilişkisi vardır aralarında. O halde bu ilişkiyi Yaratıcılık-Rekabet-Teknoloji döngüsü olarak adlandırmak yanlış olmaz.
Bilim ve teknolojinin temelinde yaratıcılığın olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bir başka deyişle yaratıcılık olmadan bilim ve teknolojinin gelişmesi düşünülemez. Yaratıcılık yeni, uygun, faydalı, doğru ve değerli fikirleri belirli bir sonuca ulaştıran belirli işlemler yapılmadan, keşfe dayanan davranışlar yoluyla yaratılmasıyla sonuçlanan zihinsel süreçtir. Yaratıcılık zihnin bilinç alanındaki imgeleri, orijinal veya herhangi bir olgusal alanda işlevlere yol açacak biçimde yeniden düzenleme yeteneğidir. Yaratıcı bir eylem sonucunda bir yenilenme çıkışı ortaya çıkmaktadır. Bir heyecan ve duygu işidir aynı zamanda yaratıcılık. İnsanlar, yaratıcılığı destekleyen bir ortamda fikirlerini ortaya koyabilmektedirler. Dolayısıyla, birbirini sürekli besleyen yaratıcılık, innovasyon ve teknoloji ancak özgür ortamlarda yeşerebilmektedir. İnsanlık tarihine göz atarsak, ilkel toplumdan tarım toplumuna, tarım toplumundan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş insanoğlunun değişime uyum, sorun çözme ve yaratıcılık kapasitesinin sürekli geliştiğini göstermektedir. İnsanlık tarihinde sürekli değişimin varlığı yadsınamaz. Ancak daha yaratıcı olan bireyler, kurumlar, devletler ve uluslar diğerlerine göre her zaman önde olacaklardır. Çünkü rekabet yoğunlaştıkça, yaratıcı düşünceye, innovasyona, teknolojik yeniliklere olan ihtiyaç da artacaktır.
Rekabet gücünü belirleyen temel faktör Ar-Ge ve innovasyon kaynaklı yüksek ve sürdürülebilir verimlilik artışıdır. İnnovasyonu hızla üretim süreçlerinin ve ürünlerin iyileştirilmesi için yüksek eğitim düzeyine ve üstün beceriye sahip işgücüne ihtiyaç vardır. Günümüzde rekabet gücünün korunması ve geliştirilmesi, dünya devletlerinin en önemli fonksiyonlarından biri haline gelmiştir.
Günümüzde yaratıcılık sadece teknoloji üretmek anlamına gelmemektedir. Rekabet kavramı ile birlikte düşünüldüğünde, yaratıcılık piyasa tarafından kabul görecek teknolojileri geliştirebilmeyi ve zamanında pazara sokabilmeyi de içermektedir. Bir başka deyişle doğru teknoloji ve doğru zamanlama çok önemlidir. Bugün bu konu, teknoloji üretmekten daha önemli hale gelmiştir. Geliştirilmiş olan teknolojilerin hepsi piyasada uygulama alanı bulamamaktadır. Teknoloji geliştirmek uzun zaman alan ve önemli miktarda kaynak gerektiren bir yolculuktur. Bugün küreselleşen dünyada, pazara zamanında ulaşmak konusunda en çok tartışılan konulardan biri: “Teknolojiyi dışardan mı satın alalım, yoksa kendimiz mi geliştirelim” ikilemidir. Lisans ortağının seçimi, teknolojinin yerel koşullara uyumu, uygulama kolaylığı, lisans koşullarının uygunluğu, sınaî mülkiyet haklarının korunması rekabet gücü açısından oldukça önemlidir. Özellikle, ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde “teknoloji üretmeyen bir ülkenin ekonomik bağımsızlığı olamaz” sözünden hareketle oluşturulacak bir bilim teknoloji politikası çerçevesinde yaratıcılık-teknoloji-rekabet döngüsünü kurarken, teknoloji seçimi, lisans alma, teknoloji transferi, geliştirilen teknolojilerin mülkiyet haklarının korunması konularını da göz ardı etmemek lazım. Bir başka deyişle hangi teknolojiyi üreteceğimize, hangisini transfer edeceğimize doğru karar vermemiz lazım. Böylece yaratıcılık, teknoloji ve rekabet döngüsü etkin bir boyuta ulaşacaktır.