Ama işin bir de prosedür yönü vardı. Örneğin Cüneyt Ülsever’e göre, Başbakan bu hamasi konuşmayı yaparken 29 Temmuz 2005 tarihinde imzalanan Ek Protokol'ü ya unutuyor veya görmezden geliyordu. Yine Ülsever’e göre Gümrük Birliği anlaşmasını unutmuş gözüküyordu. Ülsever böyle anlaşmaları sever. Hatta Başbakan’ı ek protokol imzalarken desteklemiş. Kıbrıs konusunda AB’ye rest çektiğinde de AKP’den desteğini (!) çekmiş. İşte bizdeki aydın kesimin düşüncesine en somut örnek. Ülsever bir yana da, AB sürecinde kim kimi oyalıyor, kim kimi kandırıyor merakından öte, müthiş bir iddiayı sizlerle paylaşmak istiyorum. HYP Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk, Yeniçağ gazetesi için yaptığım Hafta başı sohbetinde [19 Haziran 2006] Gümrük Birliği yasası ile ilgili şöyle bir yorumda bulunmuştu: “Eğer iktidara gelirsek, ilk yapacağımız işlerden birisi Gümrük Birliği yasasını askıya almaktır. Biz bunun dosyalarını hazırladık. Gümrük Birliği anlaşması yürürlüğe konulurken hukuk dışı bir şekilde Tansu Çiller tarafından konulmuştur. Çünkü parlamentodan geçirilmemiştir. Anayasanın hükmü çiğnendi. Tansu Çillerin bu anayasa ihlalidir. İleride başımıza bela olur. Geçirelim parlamentodan deyince, siz ahmak mısınız dedi. Parlamentoya girerse çıkmaz dedi. Ve parlamentoya sokmadan 1996 Ocağında yürürlüğe koydu. Hâlbuki 1995 Mart’ında bunu biz imzaladık. 1995 Kasım’ında Avrupalı parlamentosundan bunu geçirdi. Enayi mi bu? O parlamentodan geçirerek yürürlüğe koydu. Sen parlamentodan geçirmedin. Bu anlaşma yok hükmündedir. Ben hukukçu olarak söylüyorum. İç hukuk açısından bu böyledir. Dış hukuk açısından bunun iptalinin gerekçeleri var.
9.5 yılda Gümrük Birliğinin bize attığı kazık 184 milyar dolardır. Kobileri yok etti. Sanayiyi iğdişleştirdi. Tarımı ve hayvancılığı mahvetti. Gümrük Birliğini askıya almadan bizim iflah etmemiz mümkün değil.
Ben üç şey söylüyorum. [360 milyar dolar borcu nasıl sileceğiz? O borçlar yani Türkiye’de hipermarketlerin Türkiye’den talan edip götürdüğü paralara el koyun, onları disiplin altına alın o borcu iki senede ödersiniz. Girmiyoruz oralara. Fonlar üzerinde oynayın ödersiniz. Türkiye öyle basit küçük bir ülke değil. Ama başka bir şey var. Ben ona girmiyorum o teknik. Ben daha siyaset bağlamında söylüyorum üç senedir bunu söylüyorum.]
Bir: Gümrük Birliğini askıya alacağız.
İki: Kamu ihalesi kanununu askıya alacağız. Bunu üç senedir söyleyen tek siyasetçi benim. İlk defa bana iştirak eden birileri çıkıyor. O da AB kurmayları.
Üç: Teşvik kanununu askıya alacağız. Türkiye’de 200 milyar dolar soygunun arkasında bu ikisi var. Ve legaldir bu. Mesela bankaların içinin boşaltılmasını tespit ediyoruz. İllegalite var. Kamu İhalesi Kanunu ile talan edileni tespit etmek mümkün değil.
Bir örnek vereyim. Recep Tayyip Erdoğan geldi duble yollar yaptı. Ne yaptı ihale ederken? Duble yolları birer ikişer üçer trilyonluk parçalara böldü. Lokmalara böldü. Niçin? Sayıştay denetiminden kaçmak için. Böyle verdi adamlarına, dağıttı. İhale etti. Yani birilerini devleti ve milleti soydurmak için kanun koruma altına almış.
Şimdi biz bağırıp duruyoruz.
—Dokunulmazlığı kaldırın!
—Yahu kamu ihalesi kanunun orda dururken sen dokunulmazlığı kaldırsan neye yarar. Hırsızlığı koruyan esas zırh orada… Ne dersiniz? Bu tespitler tüyler ürpertici değil mi? Hele bizi iliğimize kadar sömüren Gümrük Birliği yasası yok hükmünde ise… Ve böyle bir sakillik olduğu halde hâlâ tıkır tıkır işletiliyorsa bu asrın siyasi skandalı değilse nedir?