Kasım 2008

Ö T E S İ

 

29.03.2024 



Sözün Özü

 
Alptekin Cevherli

At izi ile it izi arasında nükleer santral


Türkiye’miz yine buhranlı bir döneme doğru sürüklenmeye çalışılıyor. Ülkede bir zamandır beğenseniz de beğenmeseniz de süregelen siyasi istikrar öyle bir darbe aldı ki, tarifi mümkün değil. İfadenin tam mânâsıyla ‘at izi ile it izi’ resmen birbirine karışmış durumda. Birileri düğmeye bir yerlerde bastı. Hiç kimse, bu konuda şüphe içinde değil.

Ancak endişe şurada: Düğmeye kim, nereden bastı?…
Şubat ayında yaşanan enerji krizi ardından kaleme aldığımız ve pek çok internet sitesinde tam metin olarak yayınlanan Nükleer Enerji konulu yazımızda değindiğimiz ve öngördüğümüz olayların bugün olması ne yazık ki üzüntü verici.
‘Biz demiştik’ kadar insana acı veren bir şey yok, fakat ne fayda…
Sayın Başbakan’ın 3 nükleer santral kuracağız açıklaması ve Enerji Bakanı’nın bu konuyu görüşmek için hemen akabinde ABD’ye gitmesi ve zemin araştırması (!) yapması ardından yapılan açıklamalardan cımbızla ifadelerin içinden çektiğimiz kelimelerde Türkiye’nin ikinci bir İran vakası haline gelmemesi için oldukça ihtiyatlı davranılmaya çalışıldığını ve bu amaçla belirli merkezlere mesajlar verilmeye çalışıldığını dile getirmiştik.
Ancak ‘lider bir Türkiye’ istemeyen yıkıcı çevrelerin buna fırsat vermeyeceği ve ellerinden geleni artlarına koymayacakları hususunda uyarmıştık.
Üstelik ülkemizin, ise hem enerji sektörü açısından, hem de güvenlik açısından nükleer santraller konusunda çok geç bile kaldığını dile getirmiştik.
. . .
Peki şimdi bunları niye tekrar yazıyoruz?
Tarihsel süreç incelendiğinde Türkiye’de ne zaman nükleer enerji konusunda ciddi bir atılım yapılsa o idarenin başına bir şeyler gelmiş…
Tek bu da değil, mesela ana muharebe tankı üretimi konusunda da benzer bir durum söz konusu…
Hatta buna, demiryolu inşasını, yerli petrol üretiminin artırılmasını, onurlu dış politika uygulanmasını, maden kanununda Türk Milleti’nin çıkarları doğrultusunda değişiklik yapılmasını da ekleyebiliriz.
Bu konulara biri müdahil olduğunda dışarıdan bir yerlerden düğmeye basılır ve iç hainler desteklenerek ülkede kaos ortamı yaratılır. Sonrası, erken seçim…
Gelsin koalisyon hükümetleri…
Bu arada yıkıcılar kargaşada işlerini yürütür. Onlar mallarına mal katarken Mehmetler; sağ-sol kavgasıyla, Alevi-Sünni yutturmacısıyla, varlığı sadece Ermenistan’a ve İsrail’e yarayacak olan ve kardeşi kardeşe kırdıran kalleş terör ile ölsünler…
Yok öyle yağma!
Bu ülke Atatürk’ten bu yana kısa bazı dönemler hariç; bir iç kargaşada almış başını gidiyor.
Ey Türk Milleti uyan, düşün ve özüne dön!
Ne zaman senin yararına bir şeyler olmaya kalksa, ne idiğü belirsiz tipler ortaya kurtarıcı gibi çıkarılıp sana, hükmetmeye kalkıyor.
1918’den beri aynı oyunun oynandığını hâlâ görmüyor musun?
İşte sana, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nden ilk akla gelen birkaç madde:
4. madde bütün Ermeni tutuklular kayıtsız şartsız İstanbul’da serbest bırakılacaktır.
9. madde İtilaf Devletleri, Türk tersane ve limanlarındaki vasıtalardan istifade sağlayacaktır.
12. madde Hükümet haberleşmesi dışında, telsiz, telgraf ve kabloları ve bütün haberleşmenin denetimi, İtilaf Devletlerine geçecektir.
14. madde İtilaf Devletleri kömür, mazot ve yağ maddelerini ve bilumum madenler Türkiye'den temin edeceklerdir.(Bu maddelerden hiç biri ihraç olunmayacaktır.)
16. madde Irak'taki Türk kuvvetleri en yakın İtilaf Devletleri'nin kumandanlarına teslim olunacaktır.
21. madde İtilaf Devletleri adına bir üye, iaşe nezaretinde çalışacak bu devletlerin ihtiyaçlarını temin edecek ve isteyeceği her bilgi kendisine verilecektir.
Bu maddeleri sana 1. Dünya Savaşı sonunda milyonlarca şehit vermenin bedelinde önüne koymaya cesaret edebilmişlerdi. Oysa bugün bunlar ve daha fazlası uygulanıyor. Atatürk’ün önderliğinde verdiğin kahramanca mücadele ile yokluk içinde kazandığın haklarını, sonra uyutarak elinden almışlar…
Öyle ise silkinme vaktidir!
Nasıl böyle “zaman icabı” der, miskin miskin “böyle gelmiş, böyle gider” dersin?
Bu bir izzet-i nefis meselesidir!
Bugün ülkende at izi ile it izini birbirine karıştıranları gör. Bu vatan senin!
Ülkene sahip çık, kulağından değil, aklınla kendini ve ülkeni yönet!
Özünden alacağın güç ile her zorluğun üstesinden gelebilirsin.
Tarihin ve ataların buna şahittir!
Nükleer enerji santrali projene sahip çık!
Unutma, Nükleer gücü olmayan bir ülkenin 2025’i görme şansı yoktur!


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002