Niyetlerimizden azim sözcüğü ürkmüş. Gücümüzü aşan gereksiz işler yüzünden üzüle üzüle pelteleşmiş bir yalnızlıkla yaşamaya ‘evet’ demişiz. Başarıya muhalefet etmeyi alışkanlık haline getirmişiz. Gereksiz eylem ve etkinliklerde fazla inat etmeye alıştırılmışız. Kendimizi adam etmek için, sorumsuzlukları alkışlayıp durmuşuz. Başarıya vefasızlık yemini etmişiz.
Gereksiz, önemsiz şeyler yüzünden kendimizle geçinemiyoruz. Kendimizle başımız hiç hoş değil. Boş yere yaptığımız çabalar yüzünden kendimize küsmüşüz. Başımızı kaldıracak mecalimiz yok, can derdiyle uğraşmaktan başka gayemiz kalmamış. Uyuşuk bir şekilde akıbetimizi bekler gibiyiz. Matem tuta tuta akıtacak gözyaşımızın pınarları kurumuş. Ne düşüncelerimiz sağlıklı, ne azmimiz güçlü, nede ilkelerimiz, inançlarımız açık seçik ve kesin. Başarı sözcüğü zihinlerden ve gönüllerden kovulmuş. Adını duymak, yüzünü görmek bile istemiyoruz. Ona öyle bir yabancılaşmış halimiz var ki…
Niyetlerimizden azim sözcüğü ürkmüş. Gücümüzü aşan gereksiz işler yüzünden üzüle üzüle pelteleşmiş bir yalnızlıkla yaşamaya ‘evet’ demişiz. Başarıya muhalefet etmeyi alışkanlık haline getirmişiz. Gereksiz eylem ve etkinliklerde fazla inat etmeye alıştırılmışız. Kendimizi adam etmek için, sorumsuzlukları alkışlayıp durmuşuz. Başarıya vefasızlık yemini etmişiz. Kendimizi âbat edecek işler yerine berbat olacağımız görevlere talip olmuşuz. Hedeflediğimiz sonuçlara hep yabancı kalmışız. Başarı sözcüğünü gurbette iken bile duymak hoşumuza gitmiyor. Yanımıza yaklaşmak için aşk mektubu yazsa bile cevap verme zahmetine katlanmak işimize gelmiyor. Biz başarıya küskün başarı bize… Başarıya küskün birinden güzel bir hayat namına ne beklenir ki?..
Gaflet ve şehvetle geçen zaman aralığında kendini adam sananların cehaleti, başarı sözcüğüyle kucaklaşır mı? Başarı sözcüğünün yalnızlığı onları zaten mutlu etmeye yeter. Bu sözcüğün boynu bükük, gönlü yaralı olması onların hoşuna gider. Başarıya mızrakla, boynuzla vurup öldürmek isteyenler, başarısızlık için şenlik düzenlemeyi marifet sayarlar. Bir işi istenen şekilde ve başkalarından daha iyi ve daha hızlı yapmak yerine yapar gibi görünmek başarıya küsenlerin temel ilkesidir. Çünkü bu işin sorumluluğu yoktur. Başarısızlığı ihya etmek için neler yapılmıyor ki?..
Yolda başarı sözcüğü ile karşılaşıldığında küskün küskün gözler başka tarafa çevrilerek yürünür. Başarı ile yan yana gelindiğinde ise, küs küs oturulur. Başarıya küskünlük, inatlaşarak devam ediyor. Başarısızlığı arttıran eylem ve etkinlikler keskin zekâ ürünü sayılmakta. Bu konuda öyle şiddetli bir heves var ki…
Başarısızlığa öyle sevecen bir tutumuz var ki. Onu öyle sevmiş, öyle sevmişiz ki, sevgisi gönüllerde yer etmiş. Hiç kimse başarısızlığa başarıdan bir haber alıp almadığını sormaya cesaret edemiyor. Kimse başarısızlığı küstürmek istemiyor. Başarısızlık öyle gururla yürüyor ki, geçtiği yolda kendisini karşılayanlara ahlak dersi bile veriyor artık.Başarısızlık halinden çok memnun. Aradığı ülke ve insanları bizim vatanımız ve milletimizde bulmuş. Üç yüz senedir aradığı, özlemini çektiği hedefine ulaştığı için de yüzünden mutluluk, gözlerinden sevinç okunuyor. Niçin okunmasın ki!..
Başarıya yapılan soğuk muamele ve aşağılayıcı davranışlar ise, başarısızlığı daha da sevindiriyormuş. Son alınan haberlerde başarı sözcüğünün adı bile yasaklanmış. Hatta bu sözcüğün baş harfi bile sözlüklerden çıkarılmış. O zaman başarısızlık daha çok rahat ve kalp huzuru içinde olurmuş. Bir işe, bir oluşa, bir konuya veya bir mesleğe ehliyetli olanların yetenekleri de tehlikeli eylem ve etkinlikler arasında sayılacakmış. Başarı azmi ve iradesi yerine başarısızlığın boş verme ve adam sende adlı iradesizliği krallık tahtına oturacakmış. Bu ülkenin bütün öğretim kurumlarında cahillik ve tembellik bilimleri uygulamalı olarak öğretilecekmiş. Başarısızlık yasaları ülkenin her yerinde uygulamaya konacakmış. Başarı ve başarıyı çağrıştıran sözcükler ders kitaplarından bile çıkarılacakmış. Bu sözcüğü ağzına alan ömür boyu hapis cezasına çarptırılacakmış. Hatta bu sözcüğü akıllarından geçirenler bile hapse atılacakmış. Başarısızlık öyle bir otorite kuracakmış ki, tembeller hep öğüt verecekmiş. Aklı kıt olanlar hep üst makamlara getirilecekmiş. Başarı sözcüğü ile alay edenler öyle ödüllendirilecekmiş ki, çalışmalarına hiç gerek kalmayacakmış. Neye kalsınlar ki? …
Başarıya küsenlerin ülkesi böyle bir ülke. Alın teri dökme, çaba harcama, direnme, zorluklara göğüs germe bu ülkede hiç bilinmiyor. Çalıştığını itiraf etmek bile suç. Başarısızlık hırsına sahip olmayanların bu ülkede yeri yok. Her kes başarısızlık uzmanı diploması almak zorunda. Günlük yaşayışta milletin hayatında değişiklik isteyenler asi ilan edilmekte. Başarısızlık ahlakının değerleri her öğretim kademesinde zorunlu olarak okutulmakta. Başarısızlığa yol açan bilimsel deney ve araştırmalar devlet bütçesinden en fazla payı almakta. Başarısızlık başarıya harp ilan ettiği için, hiç kimse başarı sözcüğünü kullanmamakta. Bazı günlerde tembellik meydanında yapılan mitinglerde konuşmacılar, sonucu başarısızlık olacak nutuklar atmakta. Neden atmasınlar ki? …
Başarısızlık ülkesinin bürokratları, öyle itibarlı kimseler ki. Başarısızlıklar tarafından alkışlanmak en büyük ödülleri oluyor. Gittikleri her yerde ‘millet sizinle gurur duyuyor’ diye karşılanıyorlar. Millet onları öyle bir yüceltiyor ki, bürokratlar görev ve sorumluluklarını daha yavaş yapmaları gerektiğine inanmaya başlıyorlar. En iyi bürokratın görevinde hiç iş yapmadan milleti oyalayabilen bürokrat olduğu inancına kapılıyorlar. Neden kapılmasınlar ki? ...
Başarısızlık ülkesinde başarısızlıktan başarısızlığa koşanlar çok takdir edilmekte. Bütün başarısızlık yarışmalarını onlar kazanmakta. Başarıdan sonra başarısızlığa uğrayanlar ikinci sınıf vatandaş kabul edilmekte. Başarısızlıktan başarıya doğru gidenlere ise hain muamelesi yapılmakta. Ülke dışına sürgüne gönderilmeleri istenmekte. Bazen de bir köşeye çekilip tenha bir yerde oturma zorunluluğu cezası verilmekte. Herkes herkesi gözlemeye öyle meraklı ki…
İşlerini bir sıra, düzen ve düzeyde yapan, düşünceleri doğru ve tutarlı olanlardan intikam almak, başarısızlık için bir şeref ve haysiyet sorunu olmakta. Sahip olduğu bilgi, beceri, mal ve mülkü gereksiz yerlere sarf etme yarışmalarında dağıtılan en değerli ödüller olarak birinci sırada yer almakta. Üstlenilen bir görevi ve hizmeti yaparken en ağır ve en yavaş davranışları yapanlar, en yüksek derecelere kavuşmakta. Neden kavuşmasınlar ki? …
Başarısızlığın ortaya çıkardığı, utanma, hüzün ve keder, bu ülkede hiç bilinmemekte. Başarısızlıktan utanan, yüzü kızaran ve üzülenlerin hemen düşman olduğu ortaya çıkmakta. Herkesin yüzünde tatlı bir tebessüm olması, başarısızın başarısızlıkları kardeş kabul edip bağrına basması, onları teselli etmesi ve benzeri gibi sorumlulukları var. Birbirileriyle öyle bir hemhal oluverişi var ki, hayran olmamak mümkün mü? Başarısızlar milleti böyle bir millet. Üç yüz senedir aynı davranışları sergileyip durmakta. Kalkın ey millet! Gayret zamanıdır! diyen kaç önder çıktı ki…
Atatürk’ten sonra bu millete hep başarısızlık ve ümitsizlik ilacı içirilmedi mi? Kalksa ne olacağını zaten biliyor. Onun için başarıyla küskün olmanın şimdilik işe yarar bir strateji olduğunu öğrenmiş durumda. Kalktığında, kendini başarıya küstürenlere de hesap soracak. Niçin ve neden sormasın ki? ...
Türk milleti başarıya küsemez ve küstürülemez. Belki küstürülmeye çalışılır. Başarı Türk’ün asil kanında vardır. Onun için Atatürk “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” derken başarıya mutlaka ulaşacağına olan inancını dile getirmiştir. Niçin getirmesin ki…