Kendi fikrinin gazetesini alıp okumayan yurdum insanı, kitap alıp okuyor mu? Bu soruya evet dememiz maalesef mümkün değil. Yahya Kemal’e “Üstad, bu millet nasıl Viyana’ya kadar gitti?” diye sorulunca: “Pilâv yiyerek ve Mesnevî okuyarak” cevabını vermişti. Yahya Kemal, bu sözle şunu kastetmektedir: “Bu millet İslam dinine sımsıkı sarılarak, Türk kültürünü yaşayarak Viyana’ya kadar gitti.”
Kitap bizim kültürümüzde çok önemli bir yere sahipti. Önceleri her evde küçük de olsa kütüphane bulunurdu.
Daha önce ‘Çözüm Şahsî Gayrette’ başlıklı yazımızda “İnsanoğlunun genel mizacı; bütün sorumluluğu ve kabahati başkasına yüklemesidir. Kendisini hiçbir şeyde mesul hissetmeyenler, kabahati diğer partilerde, cemaatlerde, gruplarda, kişilerde görmekte ve çözüme engel olarak yalnızca onları göstermektedir. Bu düşünce tamamen yanlıştır demek doğru değildir; ama büsbütün hakikat de değildir” demiştik. Türk medyasının, millî ve dinî değerlere gösterdiği tavrı beğenmeyenler, eleştirmekten başka ne yapmaktadırlar? Koskoca bir hiç! Gazetelerin günlük satış miktarını takip ediniz, ne demek istediğimizi daha iyi anlarsınız.
Türkiye’deki gazetelerin günlük satışlarını incelediğimizde Türkiye’nin fikrî ve siyasî manzarasını görebilirsiniz… Fanatik, Fotomaç ve Fotospor isimli spor gazetelerinin günlük satışları, Zaman ve Türkiye gazetelerini ayrı tutarsak Tercüman, Ortadoğu, Yeniçağ, Yenişafak, Vakit, Milli Gazete, Yeni Asya, Yeni Asır ve Yeni Mesaj gibi tam 9 gazetenin günlük toplam satışının neredeyse iki katı. Hatta Cumhuriyet ve Radikal gazetesini bile eklesek, spor gazetelerin satış rakamının çok çok altında. Şimdi sıkı durun, günlük satışı 61 bin olan Şok adlı gayrı ahlâkî yayın (gazete diyemiyorum) Vakit gazetesiyle hemen hemen aynı miktarda okunurken; Yeniçağ, Milli Gazete, Ortadoğu, Tercüman, Yeni Mesaj ve Yeni Asya gibi gazetelerin günlük satışından fazla. Başka bir mânidar durum ise, PKK’nın çizgisinde yayın yapan “Özgür Gündem” isimli gazetenin, Ortadoğu gazetesinden daha fazla satması. Bu sonuca göre, millîyetçi, muhafazakâr fikirleri temsil eden gazeteler gayrı ahlâki bir gazete kadar bile okunmuyor.
Şimdi neye üzülmeliyiz? Fikir gazetelerimizin, gayrı ahlâkî yayın kadar okunmadığına mı, fikrin spor kadar değer görmediğine mi üzülelim? Yoksa kartel medyasını eleştiren yurdum insanının, kendi fikirlerini temsil eden gazeteleri almamasına mı? Yorum sizin! Siz hangisine üzülürsünüz?
KİTAPSIZ MI OLDUK?
Kendi fikrinin gazetesini alıp okumayan yurdum insanı, kitap alıp okuyor mu? Bu soruya evet dememiz maalesef mümkün değil. Yahya Kemal’e “Üstad, bu millet nasıl Viyana’ya kadar gitti?” diye sorulunca: “Pilâv yiyerek ve Mesnevî okuyarak” cevabını vermişti. Yahya Kemal, bu sözle şunu kastetmektedir: “Bu millet İslam dinine sımsıkı sarılarak, Türk kültürünü yaşayarak Viyana’ya kadar gitti.”
Kitap bizim kültürümüzde çok önemli bir yere sahipti. Önceleri her evde küçük de olsa kütüphane bulunurdu. Bu kütüphanelerde hemen hemen aynı kitaplar vardı. Kur’an-ı Kerîm, Mesnevî, Muhammedîye, Fuzûlî Divanı, Ahmedîyye, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Hz. Ali’nin cenklerini anlatan kitaplar, İmam Rabbâni Hz.lerinin Mektubât adlı eseri vs… ilk akla gelenler arasındadır. Köy odalarında Hz. Ali’nin Hayber Kalesi’nin fethini anlatan kitaplar okunur, büyük, küçük herkes sessizce, tefekkürle dinlerlerdi. Ya bugün? Üzülerek şahid oluyoruz ki, bu kitapları ancak ilme samimi olarak gönül vermiş ve ömrünü Türk kültürünün gelişmesine adamış aydınlar ile devlet kütüphanelerinde görebiliyoruz. Okuyanı da çok az…
OKUMAK BOŞ ZAMAN İŞİ DEĞİL!
‘Boş zamanlarınız da ne yaparsınız?’ sorusunu duymuşsunuzdur. Çoğu kişi bu soruya (doğru olmasa bile) kitap okurum cevabını verir. Kitap okumak, boş vakitte yapılan bir faaliyettir midir? Hâlbuki kitap okumak boş vakit işi değil, bilâkis ekmek yemek, su içmek kadar hayatî önemi haiz bir iştir. “Oku” emriyle başlayan bir dinin mensupları, “âlimin kanı şehitlerin kanından daha ağırdır” diye buyuran bir Peygamberin ümmeti olan bizlerin, kitap okumayı “boş” bir vakitte yapılan iş gibi görmemiz çok mânidardır… Boş vakitte yapılan tek iş 6-8 saatlik günlük uyku ihtiyacının giderildiği zamandır. Diğer vakitler boş vakit değildir, en azından olmamalıdır. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibi, tefekkür sahibi insanları “biçilmiş rolleri sobelemiş” demek gibi fikri sefalete düşmemek için okumak şarttır.
Hülâsa; kendi fikrinin, inancının gazetesini bile okumayan, kitap okumayı boş zamanda vakit öldürmek için yapılan sosyal faaliyet olarak gören insanların başkalarını eleştirmeye hakkı var mıdır? Buyurun siz söyleyiniz… Var mı?..