Kasım 2008

Ö T E S İ

 

19.04.2024 



Ölçü

 
Cem Sökmen

Kızıl elma ve çürük elma


Eserleri 20’ye yakın yayınevi tarafından basılan Ömer Seyfettin; nesilleri yetiştiren ve son yüzyılın Türkiye’sinde en çok okunan 3-4 edebiyatçı ve yazardan biridir. Yakın zamana kadar “Kızılelma” deyince akıllara hemen Ömer Seyfettin’in “Kızılelma Neresi?” isimli unutulmaz hikâyesi gelirdi. Fakat son aylarda, ülkemizde elmalarla armutları karıştırmayı kendilerine meslek edinen bazı kalemşorlar bu güzel kavramı da kara listeye almış bulunuyorlar.

“Çıktı Otranto’ya pür-velvele Ahmed Paşa,
Tuğlar varsa gerektir Kızılelma’ya kadar” (Yahya Kemal)

Yazdıkları okuduklarından on kat daha fazla olan kalemşorlar adeta canları sıkıldıkça bu konuya sarılıp asırlardır Türk milletinin zihninde müstesna bir yeri olan “Kızılelma” kavramını olumsuzlamaya çalışıyorlar. Kızılelma hedef sahibi olmak demektir, adalet demektir. İnsanın şahsi menfaatlerini düşündürtmeyen bir değerler sistemine ve ahlak anlayışına bağlanması demektir. Kızılelma, tarihteki tecrübesi de dahil olmak üzere unutturulmak istenen Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresidir.
ÜŞÜMEDİLER Kİ DÜŞÜNSÜNLER...
Böylesine müstesna kavramlarla “dalga geçmek”, sevmeyi bilmeyen “Çürük Elmalar”ın işidir. Hayatta samimiyetle hiçbir şeyi sevemeyecek şekilde yetişmiş ve böylece yaşamış olanların biricik vazifesi, bir türlü bağ kuramadıkları “aidiyet” alanlarını kemirmektir. “Çürük Elmalar” içinde yaşadıkları toplumla kader birliği etmediler. Türkiye 20. asırda iliklerine kadar üşürken hiç bir zaman üşümemiş, Türkiye’nin neden üşüdüğünü düşünmemiş ve maalesef kendi geleneğini de inşa etmiş bir yabancılaşma anlayışıyla karşı karşıyayız.
“Çürük Elmalar”a sırada hangi değerimiz var? diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Toplumsal hafızanın hangi taşını yerinden oynatmaya kalkacaksınız?
Güncel bir örnek vermek gerekirse: Son yıllarda milletimizin Çanakkale’ye artan ilgisi yine böyle “Çürük Elmalar” tarafından tartışma ve kamplaşma konusu haline getirilmek istenmiştir. İmtiyazları yanlarında olmadan nefes bile almak istemeyen “Çürük Elmalar” Çanakkale Zaferi gibi tarihimizin çok önemli bir dönüm noktasının sınırlı törensel anmaların ötesine geçerek Türk toplumunun geniş kesimlerince benimsenmesini de hazmedememişlerdir. Hazmedilemeyen şey, Kızılelma kavramını asırlarca zihinde muhafaza eden ruh gücünün Çanakkale’de tekrar harekete geçmiş olması, insanımızın orada kendini bulmasıdır.
KIZILELMA NASIL PARLAR?
“Çürük Elmalar”ın verdiği zararı herkesin anlaması için Kızılelma’nın yeniden parlaması gerekmektedir. Bugün Kızılelma’yı mat gösteren şey ise bazı “Çürük Elmaların” bu kutlu kavramı yazının başından beri dikkat çektiğimiz “Çürük Elmalar”a malzeme verecek şekilde kullanmalarıdır. Bir tarihten önce veya sonra değil kendisini bildi bileli Türkiye’nin kaderini bütün varlıklarıyla hisseden ve yaşayanların onlar kadar kendilerini ifade etme imkânı olmadı. Değerlerimiz bir bir tahrip edilirken nerede olduklarının, nelerle meşgul olduklarının muhasebesini doğru dürüst yapmayanların şimdi her türlü platformda ön plana çıkma gayretlerini hayretle izliyoruz. Kimseler ortada yokken milli düşünceyi temsil eden referans isimlerimizin her fırsatta eleştirilmeye ve küçük düşürülmeye çalışılması da işin üzüntü verici bir tarafıdır.
Samimi olan görür. Gerçekten bir şeyler yapmak isteyen değerleri fark eder, hakkında konuştuğu toplumun kültürünü anlamaya gayret eder. Dinler arası diyalog ve misyonerlik gibi konularda ahkâm kesen birçok kişinin İslamiyet hakkında ne düşündüğünü bilmiyoruz. “Avrupa Birliği’ne Hayır”, “Kıbrıs Elden Gidiyor!” diyen bir başkası aynı konuşmasında “Başörtüsü gericiliktir, üniversiteye sokulamaz” diyebiliyor. Oysa verdiğimiz şehitlerin anneleri-kardeşleri onlar. Böyle büyük çelişkilerden toplumu saracak fikirler ve organizasyonlar beklemek pek gerçekçi olmasa gerek. Bu durumda, Arvasi Hoca’nın “Ana Caddesi”ni hatırlamanın ve hatırlatmanın tam zamanıdır. Ve Ömer Seyfettin’in hikâyesindeki gibi, bildiği zannedilen ama bilemeyenleri geçtikten sonra, bilmediği zannedilenlere sormak istiyoruz: Kızılelma Neresi?


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002