Aslında “bizim çocuklar” kavramının mantığı çok eskidir fakat tabiri yenidir… Daha önceleri köleler vardı şimdi ise kölenin yerine “bizim çocuklar” var. “Bizim çocuklar” kelimesi kölelik kelimesinin sulandırılmış, modernize (!) edilmiş halidir. Bu yüz yılda eli bağlı, ayağı prangalı köle olamayacağı için, kölelik de şekil ve mânâ değiştirmiştir. Yani çağa ayak uydurmuştur. Herşey medenileşince köleler de bundan nasibini aldı ve onun yerine bizim çocuklar oldu…
Paul Henze, 12 Eylül darbesi yapıldığı gün, dönemin ABD Başkanı Jimy Carter’a giderek “our boys did it” yani ‘bizim çocuklar başardı’ demişti. Bizim çocuklar derken ihtilali gerçekleştiren Kenan Evren ve diğer kuvvet komutanlarını kastediyordu. Nasıl oluyordu da kahraman Türk ordusunun komutanları Amerika’nın bizim çocukları oluyordu?
BU ASRIN KÖLELİĞİ
“Bizim Çocuklar” tabirini son zamanlarda çok sıkça duymaya başladık. Söyleyen kişiye göre, mânâsı da değişiyor. Kimileri bizim arkadaşlar, dostlar mânâsında kullanırken, kimileri de bu kelimeye sinsice anlamlar yükleyerek, bizim adamlar, bizim ayakçılar, bizim köleler demek istiyor. Bizi ikinci durumdakiler ilgilendiriyor çünkü benim adamlarım mânâsını da kullananların sayısı bir hayli fazla. Bizim Çocuklar demek ne demektir, gelin bunu ikincilerin mantığıyla ele alalım…
Aslında “bizim çocuklar” kavramının mantığı çok eskidir fakat tabiri yenidir… Daha önceleri köleler vardı şimdi ise kölenin yerine “bizim çocuklar” var. “Bizim çocuklar” kelimesi kölelik kelimesinin sulandırılmış, modernize (!) edilmiş halidir. Bu yüz yılda eli bağlı, ayağı prangalı köle olamayacağı için, kölelik de şekil ve mânâ değiştirmiştir. Yani çağa ayak uydurmuştur. Herşey medenileşince köleler e bundan nasibini aldı ve onun yerine bizim çocuklar oldu…
Önceden kölelerin bedenine hükmedilir, ruhuna tesir edilemezdi. Kölenin sahibi köleyi istediği gibi çalıştırırdı fakat köle bundan hiç hoşnut olmazdı. Şimdiki kölelerin ruhuna hükmediyorsunuz… Ruhuna hükmedince de her şeyine hükmeder hale geliyorsunuz. Eli bağlı, ayağı prangalı eski kölelik şimdiki takım elbiseli, kravatlı kölelikten bin kere daha şerefli, bin kere daha onurludur. Ama gelin görün ki, ortalıkta birbiriyle kölelik ve efendilik yarışına girmiş o kadar çok adam var ki…
MUM DİBİNE IŞIK VERMİYOR
Meselenin iki tarafı var; bir ‘bizim çocuklar’ olanlar, bir de ‘bizim çocukları’ olanlar. Birincisi yani “bizim çocuklar” demek, bizim adamlarımız, bizim neferlerimiz, bizim erimiz demektir demiştik. Tapulu arazi gibi, tapusu elimizdeki adam (köle) demektir. İkincisi yani “bizim çocuklar” anlayışına sahip olmak demek, kendi beceriksizliklerini, başkasının zekâsını, ahlakını kullanarak kamufle etmek demektir. Kendinde olmayan meziyetleri başkasının sırtından elde etmeye çalışmaktır. Birincisinde olduğu gibi ikincisi de şahsiyetsizce, ahlaksızcadır. Bizim çocukların üzerinden menfaat sağlamak yerine çalışarak, didinerek, ortaya bir şeyler koyarak kazanç sağlamak en doğrusudur. Ki, büyük adamlık başkalarının sırtından geçinmeyip, kendi fikrinin adamı olmaktır.
İnsan, şahsiyetiyle birlikte vardır. Şahsiyet yalnızca insanlara has bir özellik olduğundan, şahsiyetimizi muhafaza etmeliyiz. Bizi başkalarının takdiri de, tenkidi de ilgilendirmemeli, kendi inancımızın, davamızın, fikrimizin adamı olmalıyız. Şahsiyet iddiasına sahip olmayan insanlar için bu önemli olmayabilir. Benim şahsiyet olma, bayrak adam olma idealim var diyorsanız, o zaman ne başkalarını bizim çocuklar olarak görmelisiniz, ne başkalarının bizim çocukları olmalısınız. Eğer siz gerçekten büyük adamsanız, sizin “bizim çocuklara” da ihtiyacınız olmaz.
Ne başkasının adamı olun, ne de birilerini köle edinmeye çalışın. Yalnız ve yalnız kendi inancınızın, davanızın, idealinizin adamı olun. Göreceksiniz, en doğru olanı da budur…