Siyasi partilerimiz şunu iyi bilmelidirler ki bölücülük ve bu suçu teşvik hiçbir zaman hürriyetler sahasında yer almamalıdır. Ama bugün bölücüler baş tacı edilmekte, Türk ordusuna hakaret edilmekte, TSK çete kurmakla suçlanmaktadır. AB ve ABD’ye PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul ettirmeye uğraşırken Türkiye Cumhuriyeti’nde bir vilayetimizin Belediye Başkanı “PKK terör örgütü değildir. Onlar kendilerini savunuyor” diyebiliyor
Ülkemizde siyasi hayatta tam bir dağınıklık ve verimsizlik ortaya çıkmıştır. Siyasi partilerimizin hiçbiri geniş kitlelerin tasvibini kazanamamıştır. Ülkede güvenlik ve huzurun sağlanmasından, Türkiye’nin husumet çemberine alınmasına ve ağır borçlanmalara kadar çok önemli meseleler senelerden beri çözümlenememiştir. Hatta kısa vadeli oy kazanma kaygılarıyla yapılan çalışmalar bu problemleri daha da ağırlaştırmıştır. Böylece ülkemizde siyaset tıkanma noktasına gelmiştir.
Bu olumsuz manzara karşısında insanlarımız bezgin, kırgınlık içerisindedirler ve yeni ümitler ve çıkış yolları aramaktadırlar. Bu durum karşısında siyasi hayatımızda dağınıklığın giderilerek sağlam çözümler getirecek siyasetlerin üretilmesi zaruri olmuştur. Ülke idaresinde yeni yolların açılması ve birliğin sağlanması milletimizde ümit, şevk ve olumlu davranışları yüksek ölçüde artıracağı gibi siyasetteki tıkanıklığı da açacaktır.
Siyasi partilerimiz şunu iyi bilmelidirler ki bölücülük ve bu suçu teşvik hiçbir zaman hürriyetler sahasında yer almamalıdır. Ama bugün bölücüler baş tacı edilmekte, Türk ordusuna hakaret edilmekte, TSK çete kurmakla suçlanmaktadır. AB ve ABD’ye PKK’nın terör örgütü olduğunu kabul ettirmeye uğraşırken Türkiye Cumhuriyeti’nde bir vilayetimizin Belediye Başkanı “PKK terör örgütü değildir. Onlar kendilerini savunuyor” diyebiliyor ve devletin İçişleri Bakanı bu belediye Başkanını hemen görevden alamıyorsa vay halimize.
Nevruz kutlamaları bahane edilerek Türkiye’nin her tarafında başkaldırma hareketleri başlamıştır. Türk Bayrağı tahrik unsuru kabul ediliyor ve PKK terör örgütü militanları tarafından taşlanıyorsa, gazetelerimiz teröristler için “olaysız dağıldılar” diye manşet atıyorlarsa bu gidiş nereye diye sormak gerekiyor.
Türk Milletinin bütünlüğü değişmez bir esastır. Etnik ve inanç farklılıkları bu bütünlüğü zaafa uğratacak nitelikte kullanılamaz; toprak ve millet bütünlüğünü güçlendirecek müessir tedbirler derhal alınmalıdır. Bölücülük ve terörün iç ve dış kaynaklarını kurutmak için kesin ve kararlı mücadele yürütülmelidir.
Dünya siyasetinde ortaya çıkan yeni gelişmeler Türkiye’nin çıkarlarını uluslar arası siyasi platformda tehlikeye sokmaktadır. Bunlar AB ve ABD, Balkanlarda Ege ve Kıbrıs’ta, Ortadoğu, Kafkasya ve Türk Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerimizde belirgin hale gelmiştir. AB ile münasebetlerimiz dengesiz, teslimiyetçi bir taviz politikasına oturtulamaz ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hiçbir şarta feda edilemez Türk Cumhuriyetleri ve Akraba Toplulukları bizim tabii tarihi birlik havzamızdır.
Ekonomik hayat yeniden düzenlenmeli fert ve kuruluşların iktisadi faaliyetlerinde esas olan “helal kazanç sağlamaları ve üretimi arttırmaları için gerekli tedbirler acilen alınmalıdır. Kamunun kaynak ve imkânları yağma ettirilmemelidir. Borçlanma esasına dayanan tahrip edici zihniyet yok edilerek istikrar, yatırım ve üretim alanlarında olumlu gelişmeler sağlanmalıdır. Market açma yarışına son verilmeli, iş adamlarımızı ağır sanayi yatırımına yönlendirmeliyiz.
Millî kültürümüz ve onun çok önemli bir unsuru olan Türkçe’nin korunması vazgeçilmez bir hedef olmalıdır. Anayasanın 3. maddesinin değiştirilemeyeceğini herkesin bilmesi gerekmektedir. Türkçe’den başka bir dilin resmî dil olmasına çalışanlara da gerekli ders verilmelidir.