Cumhurbaşkanı Chirac hafif bir tebessümle kulaklarını annesinin öğrettiği o güzelim dilinin melodisine odaklamıştı. Fakat o da ne! Kendi ülkesinin vatandaşı Sellere konuşmasını Fransızca yerine İngilizce yapıyordu. Chirac ilk başta bir şaşkınlık yaşadı. Kürsüye Fransız vatandaşı Seilliere yerine yoksa bir başkası mı çıkmıştı. Konuşmayı yapana iyice baktı. Hayır başkası değildi. Konuşmayı yapan Fransız vatandaşı Seillierre’di.
Avrupa Birliği’nin kurucu üyelerinden Fransa’nın Cumhurbaşkanı Chirac geçen ay yapılan ve AB ülkelerinin liderlerinin katıldığı zirvede cehaletinin (!) boyutlarını bütün dünyaya gösterdi. AB liderleri ekonomiyi iyileştirmek ve ortak enerji politikası oluşturmak için Brüksel’de bir araya gelmişlerdi. Avrupa iş dünyasının görüşlerini, toplantıya katılan AB liderlerine anlatmak için Avrupa Sanayi ve İşverenler Konfederasyonları Birliği Başkanı Fransız Ernest Antoine de Seilliere konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktı. Toplantıda hazır bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Chirac keyifle koltuğuna yaslanarak, ülkesinin vatandaşı olan Seilliere’i dinlemeye hazırlandı. Hafiften de gururlanmıştı. Haksız da değildi hani. Avrupa’nın tüm patronlarının başkanı bir Fransız’dı ve şimdi bütün liderlere Fransızca hitap edecekti.
Sellere mikrofonu kontrol edip, önündeki bardaktan bir yudum su alarak boğazını temizledikten sonra konuşmasına başladı. Cumhurbaşkanı Chirac hafif bir tebessümle kulaklarını annesinin öğrettiği o güzelim dilinin melodisine odaklamıştı. Fakat o da ne! Kendi ülkesinin vatandaşı Sellere konuşmasını Fransızca yerine İngilizce yapıyordu. Chirac ilk başta bir şaşkınlık yaşadı. Kürsüye Fransız vatandaşı Seilliere yerine yoksa bir başkası mı çıkmıştı. Konuşmayı yapana iyice baktı. Hayır başkası değildi. Konuşmayı yapan Fransız vatandaşı Seillierre’di.
Birden hiddetlendi. Kendisi kaba (!), cahil (!) ve modası geçmiş (!) bir milliyetçi olduğundan bütün salonun gözü önünde kürsüde konuşan patronların patronu Ernest Antoine de Seillierre’e müdahale etti. Fransızca olarak; “Neden İngilizce konuşuyorsun?” diye sertçe sordu. Fransız patron Chirac’ın bu kaba (!) hareketini büyük bir olgunlukla (!) karşılayarak; “İngilizce, iş dünyasının tercih ettiği bir dil ve bu toplantının dili de İngilizce.” diyerek küresel bir cevap verdi. Chirac bunun üzerine ayağa kalkarak Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy ve Fransa Maliye Bakanı Thiery Broton’la birlikte salonu terk etti.
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Avrupa Sanayi ve İşverenler Konfederasyonları Birliği Başkanı Fransız Ernest Antone Seilliere konuşmasını bitirene kadar da salona dönmedi. Seillierre’den sonra konuşma yapmak için bu sefer de kürsüye Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean Claude Trchet çıktı. Trchet de Fransız vatandaşıydı. O da Avrupa’daki bankacıların başkanıydı. Trchet, Seillierre’in aksine konuşmasını Fransızca yapmaya başladı. Milliyetçi Cumhurbaşkanı Chirac da salondaki konuşmacının Fransızca hitap ettiğini duyunca tekrar toplantıya geri döndü.
Salonu neden terk ettiğini soran gazetecilere Fransız Lider şu karşılığı verdi, “Fransa diline büyük saygı gösterir!” Küresel gazeteciler anlamaz gözlerle bakınca konuşmasına şöyle devam etti. “ Uluslararası kuruluş ve organizasyonlarda Fransızcanın yerleşmesi için mücadele ediyoruz. Özellikle AB içinde bu mücadele daha önemli. Bunun karşısında bir Fransız’ın, Konsey’de İngilizce konuşması karşısında derin bir şok yaşadım. Bu nedenle Fransız delegasyonu ve ben, bunu dinlemeden salonu terk ettik.”
Küresel olamayan milliyetçi Cumhurbaşkanı Chirac’ı, vizyon sahibi (!) ve allame (!) olan bazı ülkelerin başbakanları tabiî ki küçümser gözlerle izlediler. Onlar Chirac gibi değillerdi. Yabancı ülkelere gittiklerinde “This a book”,”It’s a pencil” falan diyerek ne kadar güzel İngilizce konuştuklarını göstererek küreselliklerini dünya âleme ispat etmişlerdi. Onlar Chirac’ın aksine kendi ülkesinin vatandaşlarını Almanya’da kendi aralarında Almanca konuşmaya teşvik ediyorlardı. Onlar Chirac gibi cahil cühela (!) değillerdi.
Lüzumsuz Not:
Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac iyi derecede İngilizce bilir. Buna rağmen Avrupa Birliği toplantılarında ve liderle yaptığı ikili görüşmelerde ısrarla Fransızca konuşur. Yanında her zaman bir tercüman bulundurur.