Kasım 2008

Ö T E S İ

 

10.10.2024 



Çapraz Ateş

 
Kemal Çapraz

Çağımızın en güçlü silahı


Bugün Türk milliyetçilerinin en önemli eksikliği bana göre iletişim sahasındadır. Milliyetçi kadroların ürettiği fikirlerin topluma ulaştırılmasında güçlük çekilmektedir. Bölücülerin ve en küçük cemaatlerin bile televizyonunun olduğu bir ortamda Türk milliyetçilerinin bir televizyonunun olmaması en büyük eksikliktir. Sadece eksiklik değil ülkemiz için de tehlikedir. Böyle bir televizyona çok acil ihtiyaç vardır.

Diyarbakır’da başlayıp İstanbul Taksim’e kadar sıçrayan terör olayları bizzat bölücü bir televizyon tarafından yönlendirildi. Çağımızın en güçlü silahı olarak adlandırılan iletişim araçları içerisinde en önemlisinin televizyon olduğunun önemine defalarca temas etmiştim. Bu meseleye çözüm bulununcaya kadar da yazmaya devam edeceğim. Terör, dağdan şehre, şehirden de büyük şehirlerin göbeğine dek indi. Hatta ve hatta evlerimizin içine girmektedir. Bölücü televizyon yayınları evlerimizin içinde bizi vurmaktadır. Kültür değerlerimiz topa tutulmakta, her türlü terör övülmekte, terör örgütü de bu yayınlardan yönlendirilmektedir. Bu ülkede bölücülerin bile televizyonu var da bu ülkenin gerçek sahibi Türk milliyetçilerinin niye bir televizyonu yok diye sormak hakkımız değil mi? Bu soruyu bıkmadan usanmadan soracağım. Taa ki, bir televizyonumuz kuruluncaya kadar.
Bölücü televizyon bunları yaparken diğer televizyonlarımız sanki boş mu duruyor, her gün yeni yeni dizilerle Türk kültürü sırtından hançerleniyor. Aile yapımız bombardımana tutuluyor. Dinî ve millî değerlerimiz hiçe sayılıyor. “Yabancı damat” gibi peş peşe yüzlerce dizi ve magazin programlarıyla milletimizin bütün değerlerine “Çağımızın silahıyla” saldırılıyor. Bizler de bu silahın etkisine açık bir şekilde eli kolu bağlı oturuyoruz. “Düşmanınıza onun silahıyla karşılık verin” hadisi şerifini bile yerine getirmekten aciziz. Çünkü düşmanın silahlarından yoksunuz. Yani bizi evlerimizde can evimizden vuran televizyon silahına sahip değiliz.
Buna rağmen, Türk milliyetçiliğinin toplumda hızla yükselmesi kafası ve kalbi ile batıya bağlı sömürge aydınlarını oldukça rahatsız ediyor. Türk milliyetçiliğinin hızla yükselmesinin en önemli sebebi, tarihte de günümüzde de Türk milliyetçilerinin haklı çıkmasıdır. Çünkü Türk milliyetçileri röntgeni doğru çekmiş, teşhisi doğru koymuştur. Ama teşhisin doğru konulması yetmez, tedavinin de doğru insanlar tarafından yapılması lazımdır. Geçmişte yapılan hatalara düşülmeden doğru yerde doğru insanlardan faydalanılmalıdır. Türk milliyetçilerinin iktidar döneminde yaptığı hatalara tekrar düşülmemesi gerekmektedir. Yoksa milletin son umudu olan Türk milliyetçileri de tekrar başarısız olurlarsa milletin umutları yok olacaktır. O zaman milletimizin güvenini boşa çıkarmamak için gerekli tedbirler alınmalıdır. Türk milliyetçiliği hareketinde yetişmiş kadrolar vardır. Ama bu kadroları doğru yerde ve doğru zamanda kullanmak gerekir. Harekete hayat veren, hareketi besleyen kaynaklar güçlendirilmelidir. Bu kaynakların en önemlileri milliyetçi sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu kuruluşlarla ilişkiler çok daha güçlü tutulmalıdır.
Bugün Türk milliyetçilerinin en önemli eksikliği bana göre iletişim sahasındadır. Milliyetçi kadroların ürettiği fikirlerin topluma ulaştırılmasında güçlük çekilmektedir. Bölücülerin ve en küçük cemaatlerin bile televizyonunun olduğu bir ortamda Türk milliyetçilerinin bir televizyonunun olmaması en büyük eksikliktir. Sadece eksiklik değil ülkemiz için de tehlikedir. Böyle bir televizyona çok acil ihtiyaç vardır. Çünkü yükselen milliyetçiliği yanlış hedeflere yönlendirmeye çalışan kuvvetler türemeye başlamıştır. Bu bölünmeler parçalanmalar Türk milliyetçiliğine kan kaybettirecektir. Farklı düşünmek farklı fikirler üretmek başkadır, Türk milliyetçiliğini yanlış yönlendirmek farklıdır. Bu farkı çok net bir şekilde ortaya koymamız da lazımdır. Türk milliyetçilerinin çeşitli fikirler üretmeleri hareketin zenginliğidir. Şunu da buradan açıkça ifade etmekte fayda vardır. Kurulacak televizyonun asla bir partinin yayın organı gibi çalışmaması gerekmektedir. O zaman toplumda hiçbir tesiri olmayacaktır. Ama Türk milliyetçilerinin ürettikleri fikirleri en doğru bir şekilde bu televizyonda bulması gerekmektedir. Ayrıca böyle bir televizyonun kurulması halinde işi mutlaka profesyonel kadrolara bırakmak lazımdır. Basın sektöründe Türk milliyetçilerinin yetişmiş kadroları vardır. Ama partinin şimdiye kadar bu profesyonel kadrolarla temasa geçmemesi de yine bu sahanın boş bırakılması manasına gelmektedir. Halbuki bir fikir hareketinin en önemli görevi kitle iletişim araçları vasıtasıyla topluma ulaşmak olmalıdır. Türk milliyetçiliği millete dayalı bir harekettir. Milletin doğru bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Çeşitli gazete, televizyon ve yayın kuruluşlarında çalışan milliyetçi düşünceye sahip kadrolarla irtibatların çok güçlü bir şekilde kurulması lazımdır. Türk milliyetçileri iktidardayken bütün gazeteler ve televizyonlar bizim söylediklerimizi yazıyor mantığıyla hareket etmiştir. Seçim atmosferine girildiğinde durumun hiç de öyle olmadığını görmüştür. Basınla iç içe olması gereken bir hareketin bu kadar basından uzakta kalmasını doğrusu hayretle karşılamaktayım.
Yani, bu hareket doğru kaynaklardan beslenmelidir. Bugün herkes ülke elden gidiyor mantığıyla dağınık bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışmaktadır. Ama, beslenme kaynakları aynı olmayan grupların daha fazla bölünmelere sebep olacağı da açıktır. O zaman kaynakları sağlam tutmakta yarar vardır.
Tekrar tekrar söylüyorum. Türk milliyetçilerinin birinci vazifesi topluma en rahat bir şekilde ulaşma yolu olan bir televizyona sahip olmaktır. Bu televizyon profesyonel kadrolarca yönetilmeli ve Türk milliyetçilerin sesi ve nefesi olmalıdır.
Tabi ki, halkoyunu yanına almak, toplumun bütün kesimlerine hitap etmek, toplumun dertlerine çözüm yolları bulmak Türk milliyetçilerinin birinci görevidir. Ülkemizin altındaki halıyı çekmeye çalışan teslimiyetçi düşünceyi yönetimden uzaklaştırmanın tek çaresi demokrasiyi iyi işletmektir. Bu millet sağ duyuludur. Bizler fikirlerimizi topluma anlatabilirsek inanın ki, Türk milletinin yüksek özgürlük ruhu teslimiyetçilere gereken dersi sandıkta verecektir. Demokrasiyi işletmek, millete güvenmek, milletle kol kola yürümek milliyetçiliğin adıdır.


kemalcapraz@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002