Fransız severlerin babası Jacques Chirac ve Kondaliza Raysın isteği üzerine AGİK yöneticilerinin de katılımıyla Paris’te Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanları bir araya geldi. Aylar öncesinden beri Azerbaycan’da herkes bu görüşmeden çok önemli bir sonuç olacakmış gibi bahsediyordu. Aylardır gündemden düşürülmemeye çalışılan görüşmeler yapıldı.
2006 yılında Avrupa parlamentosu, siyasi liderler, AGİK, uluslararası kuruluşlar ve birçok araştırmacı Karabağ sorununun halledileceği görüşündeler. Fransız severlerin babası Jacques Chirac ve Kondaliza Raysın isteği üzerine AGİK yöneticilerinin de katılımıyla Paris’te Azerbaycan ve Ermenistan cumhurbaşkanları bir araya geldi. Aylar öncesinden beri Azerbaycan’da herkes bu görüşmeden çok önemli bir sonuç olacakmış gibi bahsediyordu. Aylardır gündemden düşürülmemeye çalışılan görüşmeler yapıldı. İkili görüşmeler başlığı altında yapılan bu dörtlü görüşmelerde Rusya ve Avrupa yine ön masada yerlerini aldı...
Kimse şimdiye kadar “bizim konuşacak neyimiz var” demedi. Ruslar ve Ermeniler topraklarımızı işgal etmiş, evlerimizi yakmış, kadınlarımıza tecavüz etmiş, yaşlı genç demeden herkesi kurşuna dizmiş ve şimdi de “Avrupa Yeni Komşuluk Siyaseti” diye pankart asıp “işgal ettiğim toprakların benim, sana yaptıklarımı da unut, iki iyi komşu gibi yaşayalım” diyorlar. İşte Azerbaycan halkına bu söylediklerimden daha kötüsü, daha insanlık dışı şeyler yapıldı. Hadiseye tam buradan bakmamız lazım. Halk olarak, millet olarak, devlet olarak. Yoksa Azerbaycan bizim evimizdir diyemeyiz. İfade edildiği zaman bile insanın içini ürpertiyor Hocalı faciası. Ne var ki, 25 Şubat 1992 tarihinde, ağır silahlarla donatılmış Ermenistan ve Rusya silahlı kuvvetlerine ait 366. Rus Motorize Alayı’nın da desteği ile Hocalı’da 1600 Azerbaycan Türk’ü hunharca öldürüldü. Hocalı’dan sadece iç ürpertici resimler ve silinmeyecek kalbimizdeki acılar kaldı. Ama bazı aydınlarımızın mutluluğun anahtarı gibi baktığı Avrupa hâlâ bunu soy kırım gibi kabul etmiyor. Şimdi de Avrupa Azerbaycan’da neden Ermeni kabirlerinin baş taşlarını söktünüz diye ülkemizi tehdit ediyor. Kimse Ruslara ve Ermenilere “peki siz neden Karabağ’da insanların derisini diri diri soydunuz” demiyor. Ortada değil mi onları savunmaları? Yalnız maalesef kendi ülkemizdeki bazı sivil toplum kuruluşlarında da çok büyük suç var. Corc Soros gibi bir kaç sözde sivil toplumcular Azerbaycan’da bu kişileri bir eşya gibi alırcasına satın alması, halkımızın neyi istediğini aydınlatmasına engel olmaktadır. Birinci veya ikinci, üçüncü görüşme değil. Bu tam altıncı görüşmeydi. Görüşmeler fayda vermez artık, yapılacak tek şey var; dövüşme. Azerbaycan devletine hiç bir ülke baskı yapamaz. Son görüşmelerde İlham Aliyev de zaten bu tutumunu iyi bir şekilde sergiledi.
Geçen sene ocak ayında Ufuk Ötesi ailesinin ve İstanbul’da bulunan bazı milliyetçi arkadaşların desteği ile “Ağla karanfil, ağla” adlı bir tören düzenlemiş, 20 Ocak 1990 yılında Azerbaycan’da Rus Ordusu askerleri tarafından vahşicesine katledilmiş şehitlerimizi anmıştık. Tüm dünyaya malumdur ki, Kanlı Ocak olarak bilinen bu tarihte 35.000 kişilik ağır silahlarla donatılmış alfa birlikleri ve DTK-a (KGB) adlı özel imha birlikleriyle Moskova Azerbaycan'ın başşehrini işgale kalkmıştı. İşgal operasyonunun adı "UDAR"dır. T-72, T-80 ve BMP-3 tankları Bakü'de Azatlık Meydanını kuşatmıştır. Bir gecede 172 Azerbaycanlı vahşice katledilmiş, çok büyük hasarlar olmuştu. Bu hadiseyi Rusya’nın gerçekleştirdiği hiç şüphesiz ortadadır. Bunu artık Rusya bile kabullenmiş durumda. Biz anma törenimizi gerçekleştirdik. Ama davetiye gönderdiğimiz İstanbul’da Azerbaycan’ı temsil eden hiç bir resmî kurum ve gayri resmî devlet yetkilileri katılmadı. Böyle acılı bir günde ülkemizi temsilen burada bulunup bu gibi törenlere katılmamaları beni çok üzmüştü. Anlam vermeye zorluk çekiyordum. Çok geçmeden nedeni ortaya çıktı. İstanbul’da yayın yapan Radyo Baycan’da Azerbaycan’dan gelmiş sanatçılardan birisi konuşma yapıyordu. Aynı zamanda benim davetiye gönderdiğim kişilerden birisiydi. Milliyetçilikten, vatan sevgisinden, bayrağımızdan, şehitlerimizden ve savunmaya kalkacağımıza ismine şarkılar türküler yazıp, ülke-ülke seslendirdiğimiz Karabağ’dan konuşuyordu. Radyoyu arayıp canlı yayına bağlandım. Vatanı ne kadar sevdiğini sordum. Çok büyükmüş sevdası... O zaman neden davetli olduğu acı günümüzü anma törenimizi bırakıp da şarkı türkü çalmaya gittiğini sordum. Aldığım cevap çok çök üzücüydü: Davetiyeler üzerinde neden “Azerbaycan’da Rus askerleri tarafından vahşicesine katledilen şehitlerimizi anma günü” yazdığımız için katılmadığını söyledi. Ve ardından “onlar bizim kardeşimizdir, bu katliamı onlar yapmadı...” dedi. Ve böylece salonu Azerbaycanlıların yerine daha çok neden Türkiyeli kardeşlerimizin doldurduğunu anladım.
Bu günlerde Putin Azerbaycan’a geldi. Azerbaycan’a gelen tüm devlet yetkililerinden farklı olarak Şehitler Hiyabanı’nı ziyaret etmedi. Çünkü onları şehit eden Rusya ordusu da ondan. Bizim “aydınlar”ın “KARDEŞLERİ” olan RUSLAR.