Ramazan münasebetiyle iftardan sonra evimde Kuran’ı kerim mealini okumaya gayret ediyorum. Bir akşam kızım Hürriyet gazetesini hayretle bana getirdi “Baba gazeteye bak. Bu kadar değiştik mi? Başbakan Mozart marşı ile iftar açıyor” diye söylenince gazeteyi aldım ben de hayretler içerisinde kaldım. SCHRÖDER ile sayın Başbakan birbirlerine sarılmış mutlu bir şekilde gülüyorlar, mini etekli kızlar servis yapıyor
Başı türbanlı bir kızımız da patrikle yan yana oturmuş iftardan sonra elindeki kahve fincanıyla medeniyetler buluşmasının falına bakıyor ve patriğe bilgi veriyor.
Hürriyet gazetesi AB bayrağının yıldızları arasında Türk bayrağını yerleştirmiş ve bayrağımızın bir köşesine de Avrupa bayrağı yıldızlarından birini koymuştur. Bu davete 1500 kişinin katıldığı belirtilmiştir. AKP İl örgütünün beş yıldızlı otelde verdiği iftara sosyete, iş adamları, sanatçılar katılmış, iftara katılanların en az yarısı zaten oruç tutmuyor. İftar sofrasında fonda Mozart çalıyor, Başbakan ile SCHRÖDER arasında bir sarışın hatun oturtmuşlar iftar topunun atılmasını bekliyorlar.
SCHRÖDER salona girerken iftar saati 15 dakika geçmiş, salonda Mozart’ın cenaze marşı çalıyor. SCHRÖDER masasına oturuyor, arkasından ezan okunuyor ve sayın Başbakanla birlikte SCHRÖDER ve salondakiler bir huşu içerisinde iftarlarını açıyorlar. Mozart’la başlayıp ezanla devam eden iftar şöleni en sonunda AB marşı ile tamamlanıyor. SCHRÖDER iftara gelince bizimkiler de AB’ye ayine gidecekler.
Bu haberleri gazetelerden okuyunca Kuran’ı Kerim mealini kapattım Hayretler içerisinde düşünmeye başladım. Hafızamı yokladım. Sayın Başbakan ve yöneticilerimizin geçmişteki konuşmaları ve İslami tavırları gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti. Böyle düşünürken aklıma bundan yıllar önce köyümde yaşanmış bir olay geldi. Köyümüzün ihtiyarlarından Ömer amca piri fâni bir ihtiyar ama çarıklı Erkanı Harp. Çayeli’ne giderken yol üzerinde bakkal dükkânı olan Mustafa dayı ile karşılaşır. Mustafa dayı Ömer amcaya göre daha genç ama o da ihtiyar, ama biraz espirili bir amca.
Mustafa dayı Ömer amcaya “Ömer amca ben Kuran’ın bazı ayetlerine inanıyorum ama bazılarına da inanamıyorum” diye takılır. Ömer amca da “Be yahu inanmadıkların kâfir olmana yeter “diye cevaplamıştır. Kuran mealini tekrar açtım. Bakara suresi 120. ayeti gözümün önüne geldi. Cenabı Allah Peygamber Efendimize şöyle emrediyor: “Ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar sen onların dinine uyuncaya kadar senden hoşnut olmayacaklardır. De ki, Allah’ın hidayet yolu olan İslam, doğru yolun kendisidir. Eğer sana gelen vahiyden sonra onların arzularına uyacak olursan senin için Allah tarafından ne bir dost ne de yardımcı bulunur.”
Bu ayeti okuduktan sonra Maide suresinin 51. ayetini okudum bu ayette diyor ki; “Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost ve koruyucu edinmeyin, onlar birbirlerinin dostları ve koruyucularıdırlar, sizden kim onları tutarsa, o da mutlak onlardandır. Allah zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.” Maide suresi 52. ayette de “bunun için kalplerinde hastalık olanların ‘bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onlarla dostluk kurmaya koştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir zafer veya katından bir başka emir getirir de o zaman kalplerinde gizledikleri şey yüzünden pişman olurlar.
Kuran’ı Kerim mealini tekrar kapattım ve okuduğum ayetlerin bu günkü yöneticilerimize uyup uymadığını düşündüm. Uymasaydı iftarda Mozart’ın marşını niye çalsınlar!!! Allah Türk Milletini korusun.