Kadın hakları ya da emeğinin karşılığını isteyen işçi-memur yürüyüşleri gibi gösterilere -anında- “engelleme” emri veren İçişleri Bakanlığı, Hizbul Tahririn Fatih’teki gövde gösterisine aynı emri vermedi nedense! Aynı biçimde, PKK’lıların yıkıp-dökmelerinde de coplanan falan yok! Bayrağımızı astığı için kentin göbeğinde dövülen yurtsever aile şaşkınlık içinde...
Bülent Ersoy, Deniz Baykal’la ilgili -doğru ya da yanlış- bir şeyler söyledi Sıklıkla yapıldığı gibi, birileri becerisini bir kez daha konuşturdu ve ülkenin “ana konu”ları bir kez daha ıskalandı; Erdoğan’ın gafletle ya da bilinçle dile getirdiği “Kürt sorunu”nun yankıları; hükümetin “ekonomi iyiye gidiyor” yalanının tepkileri, vb. geçiştirildi... Bu iş kime yaradı? Öncelikle, adı unutulmaya başlanan ve “uzatmalar”ı oynayan Ersoy’a yaradı. Yeniden “medyatik”leşti ve konuşulmaya başlandı... Örneğin bizler, Ufuk Ötesi’nde Bülent Ersoy’dan söz edeceğimizi düşümüzde görsek hayra yormazdık...
Bu işi “yıllar sonra yeniden doğmak isteyen bir şarkıcı”nın becerisi olarak değil; gündem ajanlarının planladığı bir olgu gibi görmekte yarar var. Bir taşla sayısız kuş! Ana haber bülteninin yarısını Ersoy’a ayırıp, teröristlerin şehit ettiği güvenlik güçlerimizin cenaze törenlerini bir dakikada geçiştirmek, hükümet dalkavukluğu yapan kanallar için bulunmaz fırsattı... Ayrıca, Baykal’ı yıpratmak amacını da beraberinde içeriyordu. Baykal’ı “parti içi dikta” ve “yetersiz muhalefet”le suçlayanların, bu “yıpratılma” işine üzüldüğü de pek söylenemez...
Dönelim Ersoy’a: Bu gevezeliğin, şarkıcının “saf”lığından ve anılarının karmaşıklığından kaynaklandığını varsaysak bile, sonuçta Ersoy birilerine “büyük iyilik” etmiş oldu. Gündem ajanlarının büyüttükçe büyüttüğü bu olgu, Erdoğan’dan Sarıgül’e, sayısız insana ve “klik”e yaradı... Ülkeye ise büyük kötülük yapıldı. Magazine odaklandırılmış beyinler, döndürülen dolapları bir kez daha ıskaladı...
Kadın hakları ya da emeğinin karşılığını isteyen işçi-memur yürüyüşleri gibi gösterilere -anında- “engelleme” emri veren İçişleri Bakanlığı, Hizbul Tahririn Fatih’teki gövde gösterisine aynı emri vermedi nedense! Aynı biçimde, PKK’lıların yıkıp-dökmelerinde de coplanan falan yok! Bayrağımızı astığı için kentin göbeğinde dövülen yurtsever aile şaşkınlık içinde... Medya ne yapar? Bunlara kısaca değindikten sonra, hükümetin yıpranmaması için ana haber bülteninde “paparazzi”lik yapar. Bu ay Hülya Avşar hızır gibi yetişti. Gelecek ay Allah kerim! Ya Gülben Ergen’le eşi arasına karakedi girecektir (!), ya da Sibel Can eşinden ayrılmaktan vazgeçip kanal kanal mutluluğunu anlatacaktır... Bu arada Tatlıses-Asena aşkı da depreşebilir... “Bülent Ersoy hamile kalabilir mi ?” gibi bir soruyu da yabana atmamak gerek. Azzz sonraaa...
ABD’de ikiz kulelere saldırı oldu; üç bin kişi öldü ve dünya medyası aylarca bunla beslendi; hâlâ da beslenmekte... Oysa aynı gün Afrika ve öteki geri kalmış ülkelerde çok daha fazla sayıdaki çocuk açlıktan ve hastalıktan ölmekteydi... Ertesi gün gene aynı sayıda çocuk ölümü... Ertesi gün gene... İlânihaye... Manşet yapan oluyor mu?..
Bülent Ersoy “yanlış hatırlıyormuşum” der biter! Şarkıcının çelişkili anlatımlarından ötürü, zaten Baykal’ı şimdiden “yırtmış” sayabiliriz. Zarar gören yok! Peki bu güzel ülkenin gördüğü zararı kim karşılayacak ?.. Türk insanına “küçük konuların küçük adamı” muamelesi yapanları kim cezalandıracak? Çalışıp üretmek zorunda olan insanımızın “futbol / magazin / dedikodu” zaaflarını sonuna dek kendi çıkarı için kullananlardan kim hesap soracak? Var mı böyle bir merci?
Boş işleri bırakalım hanımlar-beyler! Vatan elden -bağıra bağıra- gidiyor...