Geçen ay sözünü ettiğimiz faktörler bir araya geldiğinde, sadece akupunktur değil, doğal tedavi yöntemlerinin hemen hepsi, en son hatırlanmaktadır. Hatta buna akla gelme bile denilemez. Kişi çaresizlik içinde kaderine küsmüş bir halde iken, ya bir gazete haberinde okursa, ya da televizyonda izlerse veya bir yakını veya tanıdığı tesadüfen akupunktur tedavisine gitmişse, o kişi böyle bir tedavinin varlığından ancak haberdar oluyor.
Hatta genelde akupunktur tedavisi gören ile ilk defa duyanlar arasında bu ve benzeri bir diyalog yaşanır:
-Sen bir de akupunktura git. Çok iyi gelir sana.
-Canım ne ilgisi var. Onca iğne ilaç aldım, ameliyat bile oldum çare olmadı da akupunktur mu çare olacak?
-Bak ben kendi şikâyetimden dolayı bir ahbabın tavsiyesine uyup gittim. Çok memnun kaldım. Belki senin bu derdine de iyi gelebilir.
-Hiç sanmıyorum. Artık canıma tak etti. Kimseye güvenim kalmadı.
“-Ben de senin durumundaydım. Ama şimdi çok şükür... Bir git görüş derim sana. Böyle çekmekten iyidir. Belki bir çaresi olabilir.”
Nihayet kişi, canına tak etmiş ise, belki bir ümit diyerek, aslında inanamaz halde akupunktura gelir. Birkaç seans tedavi olur. Kimileri kendi kendine düştüğü hale kahrolur. Der ki içinden:
“Sen onca hastane gez, onca doktora git, netice alama. Sonra gel vücuduna birkaç iğne batırsınlar kalk git. Olacak iş mi? Dört beş defadır geliyorum işte. Henüz hiçbir değişiklik göremedim. Şu düştüğüm hale bak!”
Bu düşüncede olanlardan birkaçı tedaviyi bile yarıda bırakır. Ama çoğunluk akupunktur uzmanı doktorun kendisine söylediği seans süresini tamamlamak için sabırla tedaviye gelir.
Nitekim kimileri ilk birkaç seansta, kimileri tedavinin yarısında, kimileri tedavi sonunda hastalığındaki iyileşmeyi fark ederek hem sevinmekte hem şaşırmaktadır. Bazı hastalarımız ise, tedavi sonunda bile bariz bir rahatlama göremediklerini söylerler ama onlar da aradan bir ay iki ay geçtikten sonra etkiyi fark ederler.
Sonunda hepsinin duygusu aynı cümlede birleşir:
“İyi ki akupunktura gitmişim!”
Şu insanımıza reva gördüğümüz hale bakar mısınız? Oysa bu konuda halk bilgilendirse, insanlar korka çekine, utana sıkıla değil de bir bilimsel yöntem olduğunu bile bile gönül rahatlığı içinde akupunktur tedavisi olsa veya diğer doğal tedavilerden birine gitse ve müzminleşen sağlığına zaman geçmeden kavuşsa fena mı olur?
Ama bizde, üst düzey bürokrasiden, siyaset ve iş dünyasından bu tür alternatif tedavileri bilen birçok yetkili ve etkili kimsenin, bu yöntemleri bilip bunlarla sağlıklarına kavuştukları halde, halkın da bu yöntemlerden yararlanması için hiçbir girişimde bulunmamaları düşündürücüdür.
Çünkü bir kere daha belirtmekte yarar var. Bu rahatsızlıklar bir günden bir güne oluşmadığı için, bir günden bir güne de iyileşemiyor. Sebebi de vücudun kendi kendini iyileştirme gücüne sahip oluşuyla alakalı.
Örneğin vücut, söz konusu bir hastalığa yakalanmamak için uzun süre mücadele etmiştir. Ama yenik düşmüştür. Bu kişiye ilk yapılacak iş, vücudun gücünü toplamasına yardımcı olmaktır. Akupunktur tedavisinin amacı da budur. Böylece vücut, akupunktur tedavisi sonunda, kaybettiği enerjiyi toplayacaktır. Bu süre, vücudun kaybettiği enerjiye orantılı olarak kısa veya uzun sürebilecektir. Kiminde birkaç seans, kiminde belki bir seanslık tedavi gerekir.
Toplam tedavi sonucunda, vücudumuz hastayken bile mücadele etmeye çalıştığı rahatsızlığa karşı, bu defa güçlenmiş, enerji depolamış olarak devam edecektir. Böyle olunca da mücadeleyi tekrar vücut kazanmış olacaktır. Buna biz, hastanın iyileşmesi diyoruz.
O zaman akla şu soru gelmektedir:
“Peki madem ki akupunktur vücudun enerjisini güçlendiriyor. İnsanlar neden rahatsızlandığını hissettikleri zaman sıcağı sıcağına, vakit geçmeden akupunktura gelip birkaç seans tedavi olmuyorlar?”
“E biz de onu anlatmaya çalışıyoruz. Ve diyoruz ki, aslında alternatif tedaviler en son akla gelecek yöntem değil, en evvel akla gelecek yöntemlerdir.”
Mademki koruyucu hekimlik tedavi edici hekimlikten daha önemlidir. İşte akupunktur tedavisi ve diğer birçok doğal tedavi yöntemi koruyucu hekimlik adına en mükemmel bir yöntemdir.