Terörle mücadele Türkiye’nin en önemli sorunudur. Çünkü bu mücadelede 30 bin insanımız şehit olmuş köyler yakılmış, yıkılmış bebekler katledilmiş ve 100 milyar dolardan fazla para harcanmıştır. Eğer Türkiye’de bugün bu terör belası olmasaydı Türkiye dünyanın kalkınmış ülkeleri arasındaki yerini çoktan almıştı.
Terörle mücadeleyi yavaşlatmak için yöneticilerimiz ellerinden gelen gayreti göstermektedirler. Hükümet ne gerekirse yaparız diyor, doğru diyor.
Onlar için gereken terörle ilgili kanunları kaldırmak veya anlamsız hale getirmek, doğrusu bunu da çok güzel yapıyorlar. Askerlerimiz dert yanıyor; “kısıtlı yetki ile mücadelemize devam edeceğiz”. “Kısıtlı yetki” değil “kısıtlanmış yetki” desek daha doğru olur kanaatindeyiz.
Terörle mücadele yasasının 8. maddesini önce değiştirdiler, olmadı bir daha değiştirdiler, daha sonra da tamamen ortadan kaldırdılar. Kanunları kaldırırsanız uygulayıcıların yetkileri kısıtlanır, iş göremez hale gelirler. Ordunun sızlanması da bundandır. Terörle mücadele yasasını kaldırırsanız, teröristlerle ve destekçileriyle başbakanlıkta görüşürseniz Avrupalı dostlarınız Ankara’ya uğramadan doğrudan Diyarbakır’a gider oradaki teröristlerle ve temsilcileriyle görüşürse siz de zorda kalınca ‘bu nasıl iş bizimle görüşmeden Diyarbakır’a gidip görüşmeler yapıyorlar’ diye yakınırsınız, Neticesine katlanmak zorunda kalırsınız.
Türk ceza yasasının 159. maddesini değiştire değiştire anlamsız hale getirdiniz. Önüne gelen Türklüğe hakaret ediyor, neticesinde ‘eleştiri amacıyla düşüncelerimi söyledim’ dediğinde beraat ettirirseniz Türk düşmanları, bölücüler istedikleri gibi at oynatırlar. Diyarbakır’da eline megafonu alan federasyon için imza toplar siz ses çıkaramazsınız. Bunun neticelerine de katlanmak zorunda kalırsınız.
Bütün bunlar AB’ye üye olmak için yapılıyor. Türk milletine AB’ye üye olmak için bu zillet yaşatılamaz, onuru ile kimse oynayamaz. AB’nin bize vermeye çalıştığı 15 senelik süre içerisinde zaten kendileri ortadan kalkacaktır.