Türk tarihi büyüktür. Her anlamda büyük. Süre bakımından, yayıldığı ve etkilediği coğrafya açısından, olayların içeriği yönünden… Türk tarihini araştırmak zordur. Emek ister, özveri gerektirir.
Türk tarihi araştırmacılar için bir deryadır. Pasifik kıyılarından başlayan bulgular İrlanda’nın kayalık sahillerine kadar izlerini bırakmıştır. Çöllerin kumları altında, steplerin otları arasında, Kafkas dağlarında, Anadolu yaylasında, Akdeniz’in tuzlu sularında Türk tarihinden bir parça bulmak mümkündür.
KISIR YAYINLAR
Türk tarihi ne kadar büyükse tarih ile ilgili yayıncılık faaliyetleri o kadar az ve yetersizdir. Bu her devirde böyle olmuştur.
Ali Emiri Efendi tarafından çıkarılan ilk tarih dergisinden bu yana irili ufaklı birkaç dergi çıkmıştır. Bu dergilerin yayın süreleri de pek uzun olmamıştır. Bazıları bir iki sayı yayınlanabilmiş bu dergilerin içerikleri de sabun köpüğüdür. Dedikoduyu tarih diye okuyucuya sunan tarih dergileri, kendilerinden birkaç sene önce yayınlanmış gazete haberlerini okuyucularına yeni bir araştırma gibi sunmakla yetinmişlerdir.
Türk tarihini Tanzimat döneminden itibaren başlatan tarih dergileri; azınlıkların, devşirmelerin övgüleriyle Türk okuyucusunu tarihinden nefret eder hale getirmişlerdir. Bazılarına göre hain olan tarihi bir kişilik diğerlerine göre ise kahramandır. Tarih dergilerinde yazan seçilmiş (!) yazarlarda hizmet ettikleri ideoloji adına tarihimizi çarpıtmışlardır.
AB GÜDÜMÜNDE TÜRK TARİHİ
Son yıllarda çıkan tarih dergileri de batılı örgütlerden aldıkları paralarla Anadolu’da ayrı ayrı milletçikler oluşturup sonrada bunların tarihini yazmaktadırlar. Türk’ün adını Anadolu’dan silmek için Türk kültürünü es geçip sayfalarında başka kültürlerin propagandasını yapmaktadırlar.
Devşirme yazarların günümüzdeki temsilcileri olan bazı ünlendirilmiş ve parlatılmış kalemler Türk tarihine kin kusmaktadırlar. Bu tarih bozucu kişiler görevlerini yaparlarken arkalarına da büyük sermaye güçlerini alarak pervasızca hareket ve hakaret edebilmektedirler.
BİZ SUÇLUYUZ
Başkalarında suç aramayalım. Sözde hepimiz milliyetçiyiz. Tarihimizi ve milletimizi ölesiye seviyoruz. Peki bu sevdiğimiz millet için ne yapıyoruz. Hiçbir şey.
Bizim tarihimizin kaynakları 2500 senelik. 25 asır yaşanmış bir tarihte yazılacak hiçbir şey yok mudur? Türk tarihi Osmanlı tarihi demek değildir. Osmanlıdan önce kurduğumuz medeniyetlerin günümüze söyleyecekleri bir şeyler yok mudur? Bize göre dün ortaya çıkan milletlerin tarih dergilerinde kendileriyle ilgili her şeyi didik didik didikleyen tarihçileri aptal mı?
Bizim tarihçilerimiz bundan 70-80 sene evvel basılmış gazete kupürlerini yayınlayarak tarihçilik oynarken, elin adamı yüzlerce sene önceden olduğu söylenen bir at nalını dahi kendi medeniyetinin eseridir diye binlerce yayın yapıyor.
Milliyetçilik kolay değil, az laf çok iş. Zor değil mi?