25 Ekim 2003'de ABD'deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yuman ve ''Türk Einstein'ı'' olarak tanınan Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu'nun ölüm haberi, New York Times gibi tanınmış gazetelerde yer almış. Prof. Dr. Kurşunoğlu'nun Trabzon'dan başlayıp Miami'de dünyanın en prestijli bilimsel kuruluşlarından birinin başkanı olarak noktalanan hayatı incelendiğinde örnek alınacak güzellikte olduğu görülüyor.
Yine "mektuplara başvuruyor, kolaycı" diyeceksiniz ama bir konuya dikkat çekmem gerekiyor: Ölmeden önce kıymet bilmek konusuyla ilgili. Aktaracağım bilgileri gönderen Süleyman Özbay'ın mektubunun başlığını da yazıma başlık olarak kullandım. Çünkü kıymetli insanlarımızın kadrini bilmemiz, kıymetlerimizin farkına varmamız, kabiliyetlerimizi öğrenip sonuna kadar imkânlarımızı kullanarak çalışmamız ve başarmamız gerektiğine inanıyorum. Ölmeden evvel kıymetini bilemediğimiz bir mümtaz şahsiyeti, Galip Erdem'i şahsen tanıdığım için bu duyguyu yakından biliyordum. Mektup benim belki de ilgim olmadığı için ilk defa duyduğum bir isimden bahsediyor, Prof. Dr. Behram Kurşunluoğlu'nu (1922 – 2003) tanıtıyordu. Sizlere de bu bilgileri aktarmak istiyorum.
Tanınmış fizikçimiz ölmeden önce, Einstein'in teorisini geçen teorisi için; "Teorimin kazanacağından şüphem yok", "İnşallah ben yaşarken olur bu iş" diyormuş. Prof. Kurşunoğlu'nun teorisine kimse karşı çıkamıyor ama Einstein'i çiğneyip açıkça kabule de yanaşamıyorlarmış. Fakat sağlığında kabul edilmese de Kurşunoğlu, Newton ve Einstein ayarında bir fizikçi olarak ilim tarihine geçecek kıratta bir hocaymış.
25 Ekim 2003'de ABD'deki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayata gözlerini yuman ve ''Türk Einstein'ı'' olarak tanınan Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu'nun ölüm haberi, New York Times gibi tanınmış gazetelerde yer almış. Prof. Dr. Kurşunoğlu'nun Trabzon'dan başlayıp Miami'de dünyanın en prestijli bilimsel kuruluşlarından birinin başkanı olarak noktalanan hayatı incelendiğinde örnek alınacak güzellikte olduğu görülüyor. Aktarayım;
New York Times, 1980'li yıllarda birçok saygın gazete ve dergide röportajları yayımlanan Prof. Dr. Kurşunoğlu için ''Dünyanın dört bir yanından bilim adamlarının toplandığı Miami Üniversitesi'nin nüfuzlu araştırma kurumu Centre of Theoretical Stuides'in (Teorik Araştırmalar Merkezi) kurucusu ve başkanı'' tanımlamasını yapmış. Prof. Dr. Behram Kurşunoğlu, 1958 yılında müdürlüğüne getirildiği ''Centre of Theoretical Stuides'' araştırma merkezinde 34 yıl boyunca, dünyanın çeşitli ülkelerinden Nobel ödülü kazanmış 35 bilim adamının çalışmasını sağlamış.
New York Times, 1965'ten 1992'ye kadar faaliyet gösteren araştırma merkezinde doktora sonrası eğitim hizmeti verildiğini, oluşturulan bir forumda farklı süreler boyunca burada kalan bilim adamlarının fikir alışverişinde bulunmasının sağlandığını belirtmiş. Kurşunoğlu'nun ''birleşik alan teorisi'' çalışmalarından övgüyle söz eden gazete, Kurşunoğlu'nun son yıllarda dikkatini nükleer enerji üzerinde yoğunlaştırdığını kaydetmiş.
Ankara'da uygun üniversite bulunamayınca ABD'ye gitmiş:
Fizikçi Prof. Dr. Erdal İnönü, Behram Kurşunoğlu'nun ölümüne çok üzüldüğünü belirterek ''Akranım ve meslektaşımdı, ülkesini ve mesleğini çok seven Behram, Einstein'ın çalışmalarını hastalığına rağmen devam ettiriyordu. Ben onun 'Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi'nde bir sonuç alacağına inanıyordum'' demiş. CNP Onursal Genel Başkanı İnönü, aynı yıllarda doktora yaptığı Behram Kurşunoğlu'nun Türkiye'de kalması için çok uğraştığını belirterek, ''İngiltere Cambridge Üniversitesi'nde doktora yaptıktan sonra 1955'te Türkiye'ye geldi, ama Ankara'da ona uygun bir üniversite bulamadık. O da ABD'ye gitti'' demiş. İnönü '' Her yıl dünyanın önde gelen fizikçilerini yanına toplar, konferans verirdi. Geçen yıl konferansına gitmiştim'' demiş.
Yerçekiminin Yükselişi
Hocanın hayat öyküsü, bilime ve buluşa adanmış bir öykü. İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde fizik doktorasını tamamlayan Kurşunoğlu, Albert Einstein ve Erwin Schrodinger ile birlikte ''Unified Field'' teorisinin geliştirilmesinde yer almış. Bu önemli buluş bilim tarihine ''Einstein-Schrodinger-Kurşunoğlu Teorisi'' diye geçmiş. Genç yaşında dünya fizikçileri arasında saygın konum kazanan Prof. Dr. Kurşunoğlu, 30 yıldır Miami Üniversitesi'nde ''bilimin sınırları'' üzerine araştırma yapmak üzere kurulan ''Global Foundation''ın direktörlüğünü de yürütüyormuş. Prof. Kurşunoğlu, son zamanlarda hayatını ve bilimsel çalışmalarını kapsayan ''The Ascension of Gravity'' (Yerçekiminin Yükselişi) kitabını tamamlamış. Kurşunoğlu'nun eşi Sevda Hanım'dan İsmet ve Sevil adlı iki doktor çocuğu, Ayda adlı bir avukat kızı varmış.
Kurşunoğlu, Ankara Üniversitesi'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra, ABD'ye yerleşmiş ve eğitimine burada devam etmesine rağmen 1950'lerde atom enerjisi alanındaki çalışmalarını Türkiye'de de sürdürmüş. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun kurucu üyelerinden olan Kurşunoğlu, aynı zamanda Genelkurmay Başkanlığı'na atom enerjisi konusunda danışmanlık yapmış. Kurşunoğlu, bir dönem Birleşmiş Milletler Bilim Komisyonu'nda da çalışmış ve Cenevre'de düzenlenen 'Barış İçin Atom Konferansı'na katılmış.
Genelleştirilmiş izafiyet teorisini ortaya atan beyin güçlerimizden Prof. Dr. Behram KURŞUNOĞLU aslen Trabzon'un Çaykara ilçesinden. 'Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi' adıyla yeni bir teori ortaya atan ilim adamımız.
Atom bombasının babası sayılan Oppenhelmer ve hidrojen bombasını bulan Edwvard Teller ve yaşayan en büyük fizikçi Dirac profesörümüzün en yakın arkadaşları arasında yer almış. Daha gençliğindeyken ünlü fizikçi Einstein'le irtibata geçmiş. Cambridge Üniversitesi’nde doktorasını yaparken Einstein'le ilmi konular ve çeşitli teoriler üzerinde mektuplaşmış. Uzun uzun fikir alış verişinde bulunmuş. 1953 yılında araştırmalar yapmak üzere Amerika'ya Cornell Üniversitesi’ne gitmiş. Einstein'in daveti üzerine evine gitmiş. Orada Einstein'le aralıksız dört saat görüşmüş. O anda Kurşunoğlu 31, Einstein de 74 yaşlarındaymış.
Bu görüşmeler esnasında Prof. Kurşunoğlu yeni teorisini ortaya atmış. Einstein'in teorisine karşılık kendi teorisinin doğruluğunu savunmuş. Einstein derin bir düşünceden sonra: "İkimizden biri muhtemelen doğru. Senin teorin benimkinden daha kapsamlı. Fakat zaman gösterecek." demiş. Sonra da eklemiş: " 1905 yılında arkadaşımla labaratuarda çay içerken izafiyet teorimi anlattığımda kimse dediklerime inanmaz, bana gülerlerdi. Ama sonunda kim haklı çıktı?" sözlerini eklemiş, teorisinin doğru olup olmayacağının zamanla anlaşılacağını belirtmiş.
Profesörümüz 'hayatının en büyük projesi' olarak kabul ettiği teorisini ilim dünyasına kabul ettirmeye çalışmış. "Einstein, dahi ilmi hayatının yarısından fazlasını bu teoriyle geçirdi, sonuca varamadan öldü" diyen Kurşunoğlu "Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi'nin kabul göreceği ümidini taşımış. "Teorimin kazanacağından şüphem yok. İnşallah ben yaşarken olur bu iş" demiş. Eğer teorisi sağlığında kabul edilse imiş, ilim adamımız Einstein'in başarısının ötesine geçmiş olacakmış.
Prof. Dr. Kurşunoğlu'nun teorisi hakkında diğer ilim adamlarının görüşleri ise şöyle imiş: "Prof.Kurşunoğlu'nun teorisine kimse karşı çıkamıyor ama Einstein'i çiğneyip açıkça kabule de yanaşamıyorlar. Fakat kabul edildiğinde Kurşunoğlu, Newton ve Einstein ayarında bir fizikçi olarak ilim tarihine geçecek."
Genelleştirilmiş İzafiyet Teorisi nedir?
Kâinatın yaratılışı ile ilgili teorisini Prof. Dr. Kurşunoğlu şöyle izah etmiş: "En büyük güç sahibi olan Allah, yaratmak ve yönetmek için evreni meydana getirdi. Evrende temel ve manyetik yükler bulunmaktadır. Orbitron teorisi taşıyan bu teori evrendeki kurumsal çalışmalarımı içine almaktadır. Kâinatın meydana gelişini izah eden "Büyük Patlama" (Big Bang) isimli popüler teori yerine ilmî temel ve deneylerle ortaya çıkardığım teorim her şeyin başı olan bu konuyu ilmen izah etmektedir.
Evrenin yaratılmasında ilk 2–3 saniye içinde, evrenin büyük kısmını teşkil eden 10 üssü 80 parçacık meydana geldi. Zamanın başlangıcından önce evreni kaplayan zaman öncesi güçlerin alanı vardı. Milyarlarca sene sonra bu alan çok yüksek yer çekimi sebebiyle çöktü ve bir atomdan trilyonlarca kere küçük "mikroblackholes" denilen siyah mikro delikler ortaya çıktı. Bu deliklerin yarısı maddeden, yarısı ise değişik yapılı karşı maddeden meydana geliyordu. Bu deliklerden zaman öncesinde başlayan büyük bir yangın evrene dağıldı. Madde ile karşı maddenin çarpışması her şeyi imha eden patlamalara sebep oldu. Madde ile karşı madde birbirinden parçalanma neticesinde ayrılınca yeni parçacıklar, zamanla yıldızlar, gezegenler, karşı gezegenler ve insanlar, çok muhtemelen de karşı insanlar yaratıldı."
Prof. Dr. Kurşunoğlu kara mikro delikleri de şöyle açıklamış: "Aklın alamayacağı kadar büyük yerçekiminde meydana gelen mikro siyah delikler hemen hemen "0" boyuta yakın ve protonun 1 milyon trilyon misli ağırlıkta yeni parçacıklar. Bu ağırlık ise 1'in 10 milyonda biri ağırlıkta. Yani tespiti mümkün olamayacak ölçüde az ağırlıkta ."
Prof. Dr. Kurşunoğlu, ünlü Harvard'dan Moskova Üniversitesi, Fransa'dan Uzakdoğu'ya kadar sayısız yüksek öğretim kuruluşlarında ilim adamlarına konferanslar vermiş. Böyle kıymetli bir bilim adamına sahip olup farkına varmamışsak ne kadar kötü olmuş diye üzülürken aşağıdaki satırları okudum ve tespitlerine dondum kaldım;
Prof. Dr. Kurşunoğlu Türkiye'nin ilim alanındaki yerini ise şu şekilde değerlendirmiş: "Türkiye ilimde çok ileri gitti. 1955'te gittiğimde tanınmış 2–3 fizikçi vardı. Büyük haz duydum. 20 yılda Japonya gibi Türkiye: fizik, kimya ve biyolojide çok ileri seviyeye ulaştı. Halen Ortadoğu ve Doğu Avrupa'dan çok ilerideyiz ama henüz Fransa ve İtalya seviyesine gelmedik. Türkiye'nin en üst seviyeye ulaşması için bir ilim seferberliğine girişmesi gerek. Bunun teknolojiye paralel gitmesi lazım ki, böylece kendi tankımızı, uçağımızı da imal edebilir hale gelelim. Bunu başarabilirsek 20 yılda Japonya gibi olabiliriz. Söylediklerim hayal gibi gelmesin. 1939–1940 yılında İstanbul-Erzurum demiryolu yapıldı. Gece gündüz çalışılarak bitirildi. Bu dünyada en hızlı bitirilen demiryolu idi. Eğer yurt dışındaki ilim adamlarımız Türkiye'ye döner, ilmî seferberliğe iştirak ederlerse bu iş başarılır. Tek çözüm topluca ana vatana dönmemiz."
Prof. Dr. Kurşunoğlu 1972 yılında da Cumhurbaşkanlığı ilim armağanını kazanmış. Keşke daha fazla kadri kıymeti bilinseydi, Türk Milletine daha fazla hizmet edebilseydi, milleti de ona daha fazla saygı gösterseydi. Bu bakımdan Prof. Dr. Gazi Yaşargil'in kıymetinin yaşarken bilinmesi yönündeki çalışmaları büyük bir takdirle karşılıyorum. Yukarıda aktardığım bilgiler herhangi bir bilim veya sanat adamına ait olabilirdi. Önemli olan kıymetlerin sağlığında bilinmesidir.
Bu günlerde Türklerin zekâ seviyeleri üzerinde tartışma açan Alman ırkçı sözde ilmi araştırma merkezi unvanlı, sözde bilimadamlarının bizim milletimizi hiç tanımadığı ve tanımak istemediği anlaşılmaktadır. Türk Milleti, çalışarak, birleşerek, bilgilerini bir mecrada toplayarak ve yükselme hedefine yönlendirerek Türk Milletini aptal yerine koymaya çalışanlara layık oldukları cevabı verecektir.
aybarsfirat@yahoo.com