Tunceli’de bir taksi PKK'lılarca yola döşenen mayına çarparak parçalanmıştı. Tuncelili vatandaşlarımız bu olaya tepkisini parçalanan arabanın üzerine astıkları yazılarda çok güzel ifade ettiler: “İnsan hakları savunucuları bu arabayı gördünüz mü? Neden sessizsin Tunceli Barosu? Dağda uçan kuşa bile basın açıklaması yapanlar, acaba buna bir basın açıklaması yapacak mı? Merakla bekliyoruz"
Türkiye’de son zamanlar çok garip şeyler olmaya başladı. Vatan hainlerine, misyonerliğe kol-kanat geren gerene. Meğer ne kadar hain sever varmış içimizde. Ha bir de Türk kanını içmek isteyen nice vampir varmış da haberimiz yokmuş. İçimizdeki hainler o kadar rahat ki; işi iyice arsızlığa vurdu çünkü kendisine sahip çıkılacağını biliyor. Biri gözaltına alınmaya görsün 15–20 avukat savunmak için birbiriyle yarışır. Hemen İnsan Hakları savunucuları kameralarda boy gösterir. Askerimiz ne zaman dağda eşkıyanın tozunu atmaya başlasa büyük hamileri AB, hemencecik devreye girer ve: “Operasyonlara son verin” diye hükümetimize talimatlar yağdırmaya başlar. Türk askeri şehit olmuş umurunda mı AB’nin, bir Avrupalı ölürse seyredin kızılca kıyameti!..
TUNCELİ ve CUMHURBAŞKANI
Tunceli’de bir taksi PKK'lılarca yola döşenen mayına çarparak parçalanmıştı. Tuncelili vatandaşlarımız bu olaya tepkisini parçalanan arabanın üzerine astıkları yazılarda çok güzel ifade ettiler: “İnsan hakları savunucuları bu arabayı gördünüz mü? Neden sessizsin Tunceli Barosu? Dağda uçan kuşa bile basın açıklaması yapanlar, acaba buna bir basın açıklaması yapacak mı? Merakla bekliyoruz" Tunceli Barosu ne yaptı dersiniz, terörü kınadı mı? Hayır. Kınamak bir yana Baro Başkanı Bülent Taş yazılarla ilgili suç duyurusunda bulundu.
Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, bildiğiniz gibi malum aflarıyla ünlü. Çıkar çıkmaz dağa koşarak Mehmetçikle çatışan, cezaevlerindeki teröristleri affetmesiyle yani. Başörtüsü meselesinde ‘kamusal alan’ın mucidi Sezer’in affettiği teröristlerden birisi gene dağda askerimizle çatışırken öldü. Sezer, Cumhurbaşkanlığı makamının verdiği yetkiye dayanarak cezaevinde yatan bir teröristi 2 yıl önce affetmişti. Affettiği terörist ne oldu dersiniz? Sayın Sezer’e hayır dua ederek, devletine teşekkür mü etti? Hayır! Ne oldu biliyor musunuz? Orhan Gül adlı bu terörist geçen günlerde Tunceli’de Mehmetçikle girdiği bir çatışmada öldürüldü. Sıradan bir örgüt mensubu olmadığı anlaşılan bu teröristin MKP-HKO Mazgirt Bölge Sorumlusu olduğu ortaya çıktı. Eğer bu şahıs bir Mehmetçiğimizi şehit etseydi sorumlusu kim olacaktı? Sormak lazım; milletimin akan kanı musluk suyu mu?
PKK ŞEHİRDE CİRİT ATIYOR…
Düne kadar teröristleri dağda bilirdik. Öyle Apo resimleriyle dolaşılamazdı. Ama gelen iktidarlar onlara öyle bir güç verdi ki; neredeyse askerin, polisin gırtlağını sokak ortasında sıkıyor sonra da elini kolunu sallayarak dolaşıyor. İşte size bir örnek: Geçen günlerde Van’ın Gürpınar ve Başkale ilçeleri arasındaki kırsal alanda öldürülen 2 teröristin cenazesi PKK’nın gövde gösterisine dönüştürülmeye çalışıldı. 250 kişilik gruba jandarma izin vermedi. Bunun üzerine grup “Yaşasın Öcalan, yaşasın PKK” diye slogan atarak taş ve sopalarla jandarmaya saldırdı. Dağda asker, terörist kovalarken, şehirdekiler jandarmaya saldırıyor. Çıkan bu olayda bir gösterici hayatını kaybetti. Olaylar böyle bitti derken bu sefer de Van’ın çıkışında teröristlerin cenazesini bekleyen diğer göstericilere de polis müdahale etmek zorunda kaldı. Arbede sırasında da birçok polis de çeşitli yerlerinden yaralanmıştı.
Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde yaşananları da hatırlayın: Mardin'de Mehmetçikle girdiği çatışmada ölen iki PKK’lı teröristin 28 Mart’taki cenazesinde akrabaları, Apo resimleri ile üç renkten oluşan bez parçasını sallamışlardı. Üstelik devletin arabasına PKK bayrağı asılmıştı. Ve sonra kameralara baka baka "Şehît namirin" (şehitler ölmez), "Bijî serok Apo" (yaşasın başkan Apo) diye de utanmadan sloganlar atmışlardı. Bazıları terörü yalnızca dağda arayadursun, şehirdekiler iş başında.
Sorarım size Türk Bayrağına saldıranları protesto yürüyüşü yapan MHP’liler hakkında soruşturma açanlar, hangi tarafa mensupturlar. Adana’nın Kadirli ilçesinde direğe Türk Bayrağı asan vatandaşları mahkemelere çıkartanlar, Niğde’de PKK’yı protesto eden gençleri gözaltına aldıranlar çıkın ve erkekçe söyleyin tarafınızı. Ey vatansızı, vatanperverden üstün tutup, kanı bozukların kılına dokunmayanlar, bir gün yaptıklarınızın hesabını vermeyeceğinizi mi zannediyorsunuz? Söylesem tesiri yok ama ne yapayım sussam gönül razı değil!
Orhan Ferit Pamuk –ki kendisi malum Türk aydınlarından- Alman Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği’nin ‘Barış Ödülü’ne lâyık görülmüş. Lâyık görülür, çünkü efendilerince verilen görevi hakkıyla yaptı. Neden ödül verildiği de şöyle açıklanıyor, ibretle sunulur: “İnsan (Mehmetçiğin hakkı yok tabii ki) ve azınlık hakları için çaba gösterdiği, korkmadan güncel konulara değindiği ve sürekli Türkiye’nin siyasî sorunları konusunda açıklamalar yaptığı için…”
Vatan için evlâdını kara toprağa veren analara: “Görünmez bıçakla içten vurgunsun / Seni öz yurdunda bir sürgün gördüm / Geçti bir cenaze peşinde ömrün / Bilemem, vardığın neresi bugün?” demekten başka ne geliyor elden? Bu günün Türkiye manzarası maalesef bu. Bu yaşananları düşündükten sonra şöyle diyorum: “Vatan için toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi düşen aziz şehitlerimiz: Özür dileriz, Özür dileriz, Özür dileriz…”