“AL-MA-YA-CAK-LAR” diye başlık atmıştık aylar öncesinden... “Görünen köy kılavuz istemez”di... AB yöneticileri bir bir “itiraf’ etmeye başladı... Aralarında “dürüst”lük damarı tümüyle çatlamamış olanlar, “Türkiye’yi boş yere umutlandırmayın, aramızda yeri yok” demekte... Sağduyu sahibi Türkler”in zaten böyle bir ‘umut”u yok! Ciddi ciddi umut besleyenler de ya “saf vatandaş”lar ya da “bir hesabı olan”lar...
Ülkeyi AB düşleriyle uyutmaya çalışıp, işini sinsice yürütenler de var tabii...
Bindiğim taksinin şoförü çok dertliydi... “...Abi, Aziz Nesin ‘Türk Milleti’nin yüzde şu kadarı aptaldır’ dediği için, protesto yürüyüşüne katılmış; Nesin’i protesto edenlerin başını çekmiştim... Adam az bile söylemiş. AB’nin her şeyimizi almaya çalıştığını görmemek için aptal olmak gerek...”
Şoför “solcu” değildi, “aydın” değildi, “okumuş” değildi. Bir muhalefet partisi sempatizanı değildi. AKP’ye oy verdiği için “ellerim kırılsaydı” diyen bir emekçiydi... İlkokulu bile bitirmemişti ama, ülkenin elden gitmekte olduğunu görecek bir beyine ve yurtseverliğe sahipti...
“...AB’ye girmesek bile, bu uyum yasaları bizim için gerekli” diyenler var... Yanlış! Her ülke, yasalarını kendi koşullarına göre düzenler. Polis, it- kopuk takımının üstünü arayamayacaksa; vakıflara verilen özgürlüklerle “hain” takımının önü açılacaksa; topraklarımız yabancılara satılacaksa; olmaz olsun böyle “uyum yasası”!
Fener’in durumu yeterince aydınlığa (!) kavuşmamışken, bir de Haydarpaşa eklendi buna... Kapalı kapılar ardında kim bilir daha ne sürprizler bekliyor bizi... Seçim alanlarında “saydam”lık vaadedenler, yapay gündemler yaratıp “canbaza bak” demekte; bu arada emperyalizme hizmet sunmakta... Bu gerçekleri toplumla paylaşmak isteyen yazar yahut bilim adamı ise, yazacağı bir gazete, konuşacağı bir TV kanalı bulmakta -giderek- zorlanmakta...
Gönül isterdi ki, etkin kurumların başındaki herkes, ATO Başkanı Sinan Aygün denli yürekli olsun! Çıksın, yurttaştan saklanan gerçekleri bir bir saysın; belgeleriyle ortaya koysun.
Nerdeeeee! Gün uğursuzun günü.
Gene de umutsuz değiliz. Ülke “iyiye gitmiyor” gibi gözükse de, atasözlerimiz arasında, umutsuzluğa kapılmamamızı sağlayacak yığınla atasözü var: “Güneş balçıkla sıvanmaz” ve “Mızrak çuvala sığmaz”, bunlardan ikisi. Kimse güneşi balçıkla sıvayamayacak; mızrağı çuvala sığdıramayacak.
Bir başka atasözümüz:
“Son gülen iyi güler”.
Ve son gülen yurtseverler olacak.