Türkiye böyle önemli stratejik adımlar atmazsa Türkiye’yi kuşatan güçlerin elinde oyuncak olmaya devam eder. Türkiye’nin etrafındaki çember hızla daralıyor. Türk ülkelerindeki gelişmeler hiç de olumlu gözükmüyor. Bu gidişle dost ve kardeş Türk ülkeleriyle de ilerde karşı karşıya gelebiliriz. Çünkü aynı Türkiye’de oynanan oyunlar bu ülkelerde de çok yoğun bir şekilde oynanmaktadır.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne gireceğine inanıp, AB’ye olan karşılıksız aşkı hastalığa dönüştüren zihniyetin sonu geldi. Türkiye’nin 40 yıldır süren Avrupa Birliği mücadelesinde artık kesin olarak ortaya çıkan nokta da Türkiye’nin asla tam üye olarak alınmayacağıdır. Bunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok. AB’nin son dönemdeki durumuna ve Türkiye’ye karşı takındığı tavra bakmak yeterlidir. Ama bu her şeyin sonu demek değildir. Aksine bu belki de Türkiye’nin önünü açacak, yeni yol haritası belirleyecek bir başlangıca sebep olacaktır. Türk Milliyetçileri, Avrupa Birliği, Ortak Pazar olarak kurulduğunda, “Ortak Pazar, Türk’e mezar” diye bu kuruluşa karşı çıkmışlardı. O zaman Türkiye’nin Ortak Pazarla mücadele edecek gücü yoktu ve bu çok haklı bir tavırdı. Yıllar ve şartlar değişti, “Onurlu üyelik”ten söz edilmeye başlandı. Açıkça şunu bilelim ki, Avrupa Birliği’ni oluşturan devletler her şeyiyle teslim olmuş onursuz üyeliği kabul etmezlerken, ‘Onurlu Üyeliği’ savunmak da boşa kürek çekmekten başka bir şey değildir.
KOVULMADAN MASADAN KALKMAK
Türkiye net bir tavırla Avrupa Birliği’ne artık taviz vermeyeceğini ve “Birliğe” girmek istemediğini belirtmelidir. Hâlâ fırsat elimizdedir, kısa süre sonra bu fırsatımız da elimizden kaçacak, Türkiye masadan kovulacaktır. Masadan kovulan bir Türkiye’yi nasıl hazmedeceksiniz?.. Muhalefet partileri de açıkça, kendileri iktidara geldiklerinde verilen bu tavizleri tanımayacaklarını beyan etmelidirler. Yoksa, Türkiye’yi uçuruma doğru sürükleyen bu tavizlerde onların da payları olacaktır. Türk stratejistler, yeni bir yol haritası belirleyip kamuoyuna derhal açıklamalıdırlar. Avrupa Birliği’nin alternatifi bir oluşumda Türkiye lider ülke sıfatıyla başı çekmeli, yeni bir yapılanmaya derhal gidilmelidir. ABD ve AB’nin uyguladığı emperyalist politikalara karşı, çok değişik birliktelikler kurulabilir. Önce komşu ülkelerle iyi ilişkileri geliştirecek bölgede etkin bir güç olmak, daha sonra da başta Türk devletleri olmak üzere diğer önemli güçlü devletlerle bu birliktelikleri pekiştirmek gerekmektedir. Şu asla unutulmamalıdır: Devletlerin ilişkileri dostluk ve düşmanlık temelleri üzerine değil, çıkar ilişkileri üzerine kurulurlar. Türkiye Cumhuriyeti de kendisini çok daha güçlü kılacak oluşumlarla dünya dengelerinde hak ettiği yeri almalıdır. Türkiye’yi ve Türkiye’nin önderlik edeceği birliktelikleri dikkate almadan hiçbir devlet hareket edememeli. Türkiye’yi yönetenlerde bu irade olsa bunu başarmak Türkiye gibi güçlü bir ülke için hiç de zor değildir. Ama iradesi olmayanların yönettiği bir ülkenin de böyle adımlar atması mümkün değildir.
MİLLET İSTERSE...
Eğer Türkiye böyle önemli stratejik adımlar atmazsa Türkiye’yi kuşatan güçlerin elinde oyuncak olmaya devam eder. Türkiye’nin etrafındaki çember hızla daralıyor. Türk ülkelerindeki gelişmeler hiç de olumlu gözükmüyor. Bu gidişle dost ve kardeş Türk ülkeleriyle de ilerde karşı karşıya gelebiliriz. Çünkü aynı Türkiye’de oynanan oyunlar bu ülkelerde de çok yoğun bir şekilde oynanmaktadır. Sivil toplum ve basın kuruluşlarının Kıbrıs’ta, Türkiye’de nasıl satın alındıklarını Mısırdaki sağır sultan bile duydu. Aynı gelişmelerin öteki Türk ülkelerinde de yaşanmaya başlaması dikkat çekicidir. Dünyadaki gelişmeler tamamen Türkiye’nin tavrıyla ve etkinliğiyle değiştirilebilir. Yoksa, dünyanın küresel bir köy hâline gelmesi ve bütün farklı düşünen milletlerin de köle olmasının önüne geçilemeyecektir. Her şey Türkiye’nin 5 bin yıllık devlet birikimleriyle yapacağı hamlelere bağlıdır. Bu hamleler hemen Kıbrıs’tan başlatılmalı ve Irak’ın kuzeyinden devam etmelidir. Türk milleti en zor dönemlerde bile güçlükleri yenmesini bilmiştir. Milletimize güvenirsek başaramayacağımız iş yoktur. Yeter ki, milletimizi doğru bilgilendirelim ve doğru hedefler koyalım. Bu millet önüne konacak hedefleri mutlaka gerçekleştirecektir. Yeter ki, hedefin doğruluğuna inansın. Önderine güvensin.
AKTİF VATANDAŞ
Türkiye’nin bu geçiş sürecinde vatandaşlarımıza da çok büyük görevler düşmektedir. Daha önceleri bu satırlarda “Aktif vatandaş, katılımlı demokrasi” fikrini ortaya atmış vatandaşlarımızın bu ilkeler içersinde davranması gerektiğine dikkat çekmiştim. Çünkü milletimizin aktif bir şekilde, demokratik haklarını kullanması birçok oyunu bozacaktı. Öyle de oldu. Bu ülkeyi yönetenlerin, milletin iradesine karşı hiçbir şeyin yapılamayacağını görmeleri gerekmektedir. Şunu açık ve net bir şekilde ifade ediyorum ki, milletin iradesi ve kararlılığı her türlü güçlüğü yenecektir. Yöneticileri gaflet uykusundan uyandıracak da yine millet ve sağduyulu aydınlardır.
Ey garip ve büyük milletim iş yine başa düştü!..