Bozma sebeplerinin hiç biri artık maddeten yerine getirilebilecek hususlar değildir. Bütün bunlar AİHM’in çifte standardıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu onur kırıcı oyuna gelmemelidir. Avrupa Bakanlar Konseyi yeniden yargılama kararını onaylasa bile bu karar yok sayılmalı ve yerine getirilmemelidir.
Terörist başı Öcalan’ın davasını AİHM usul yönünden bozmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu bozmaya karşı nasıl davranmalı ve bozma gerekçeleri yerinde midir?
Önce bozma kararının yerinde olup olmadığını, yerinde olduğuna karar verildiğinde uygulama imkânı var mı? Bunu değerlendirelim.
Avrupa İnsan hakları Mahkemesi, kararı üç sebepten bozduğunu açıklamıştır.
1-DGM’de yapılan yargılama yönünden. Bu yargılama meri hukuk kurallarına göre yapılırken önce askerî hâkimler DGM’lerden çıkarılmış ve yerlerine sivil hâkimler tayin edilmiştir. Daha sonra da DGM’ler kaldırılmıştır. Bu gerekçenin artık yerine getirilmesi imkânsızdır. Kaldı ki duruşmaların başladığı tarihten itibaren yedek sivil hâkim duruşmaları başından itibaren takip etmiş ve yargılamanın her aşamasında bulunmuştur.
Yine askeri hâkim heyetten çıkarıldıktan sonra mahkeme başkanı sanık ve vekillerine yargılamanın yeniden başlaması konusunu sormuş, sanık ve vekilleri buna gerek olmadığı ve yargılamanın kaldığı yerden devam etmesini beyan etmişlerdir. Bu durum duruşma tutanaklarında vardır. Ayrıca Avrupa Konseyinin görevlendirdiği gözlemciler İmralı adasında yapılan bütün duruşmaları takip etmişler, hatta Yargıtay aşamasında yapılan duruşmada da hazır bulunmuşlardır. Gözlemciler hazırladıkları raporlarda duruşmaların adil ve şeffaf yapıldığını belirtmişler, bu raporlar İnsan Hakları Mahkemesinin dosyasında da mevcuttur.
2-Savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesi de yanlış ve mesnetsizdir.
Dosya savunma aşamasına geldiğinde mahkeme sanık ve vekillerine 15 gün süre tanımış, bu süreye sanık ve vekillerinden bir itiraz gelmemiştir.14 gün sonra da hazırladıkları savunmalarını 5 gün mahkeme huzurunda okumuşlar ve yeni bir mehil de talep etmemişlerdir. Bu sebeple AİHM’in bu gerekçesi de havada kalmaktadır.
3- Sorgunun 4 günlük sürede yapılmadığı ve idam talebi ile yargılanmış olması, işkence altında yargılama yapıldığı iddiası da yersizdir.
Sanık Kenya’dan getirilip İmralı adasına kendi can güvenliği için konmuştur. Kış şartlarında bir günlük gecikme hava muhalefeti sebebiyle adaya gidilememesinden kaynaklanan bir gecikmedir. Kaldı ki sanık o zaman adada villa rahatlığında korunmuş ve gözetim altındaki kişilerin durumu ile kıyaslanamayacak bir rahatlık içerisindedir. İdamla yargılanması ise meri kanunlara göre yapılmış daha sonra idam cezası da kaldırılmıştır.
Bozma sebeplerinin hiç biri artık maddeten yerine getirilebilecek hususlar değildir. Bütün bunlar AİHM’in çifte standardıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu onur kırıcı oyuna gelmemelidir.
Avrupa Bakanlar Konseyi yeniden yargılama kararını onaylasa bile bu karar yok sayılmalı ve yerine getirilmemelidir. Büyük Atatürk; “Bağımsızlık benim karakterimdir”, diyor. Türk Milleti egemenliğini paylaşmayacaktır. Bu böyle biline.