ABD ziyareti öncesi anti Amerikancılığa karşı tavır koyan başbakan, “Talihsizlik CHP’nin ABD karşıtı olması” demişti. Biz, yıllarca mandacılığa karşı çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözleriyle büyüdük. Her türlü mandacılığı reddettik ve bundan da gurur duyduk.
Türkiye’de gazetecilik yapmanın zor ve kolay yönleri var. Özellikle gündem bulmakta hiç zorlanmıyorsunuz. Her gün o kadar yazılacak konu ile karşılaşıyorsunuz ki, hangisini yazsam diye tereddüt ediyorsunuz. Zor tarafı ise bu gündemi günlük büyük gazetelere taşıyacak, millî duyarlılığa sahip gazetecilerin az oluşu. Olanların da kartel medyasında çalıştırılmayışı... Bu sebeptendir ki, iş yine başa düşüyor. Ama, bizim gibi aylık bir gazetede bir ay boyunca o kadar çok konu birikiyor ki, hepsine değinmeğe kalksanız gazete değil bir ansiklopedi çıkarmanız lazım. Ama bazı zamanlar öyle konular oluşuyor ki, değinmeden geçmeniz de mümkün değil. Bunlardan bir tanesi Başbakanın ABD ziyareti sırasında gündeme düşün “At sineği” konusu. Başbakan daha yola çıkarken yaptığı açıklamalarla zaten başlı başına bir gündem oluşturmuştu. ABD ziyareti öncesi anti Amerikancılığa karşı tavır koyan başbakan, “Talihsizlik CHP’nin ABD karşıtı olması” demişti. Biz, yıllarca mandacılığa karşı çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözleriyle büyüdük. Her türlü mandacılığı reddettik ve bundan da gurur duyduk. Ama başbakanın sözlerinden anlaşılıyor ki, “ABD karşıtı olmak talihsizlik”. CHP’nin uyguladığı yanlış politikaları beğenmemiz mümkün değil. Hatta ve hatta CHP’nin Derviş gibi politikacıları bir dönem bünyesinde barındırmasını da anlamak imkânsız, lâkin CHP’nin anti Amerikancı olması sebebiyle eleştirilmesi gerçekten şaşırtıcı.
Böyle rezalet sözlerle başlayan seyahat yine skandal olarak nitelendirilebilecek gelişmelerle sürdü. ABD başkanıyla yapılan görüşmenin ardından akıllarda kalan bir tek konu “At sineği”ydi. Diplomaside mesajlar, semboller çok önemlidir. ABD, “At sineği”yle ne mesaj vermek istemişti. Yaptığı değerli araştırmalarla her zaman dikkatleri üzerinde toplayan Aytunç Altındal’ın bu konudaki mektubunu meslektaşımız Melih Aşık, köşesine taşıdı. İşte “At sineği” konusuna açıklık getiren mektuptan bir bölümü biz de buraya alalım. Mektubunda, “At sineği”nin ne manaya geldiğini başbakanın danışmanları haricinde bütün diplomatların bildiğini belirtiyor Altındal. İşte bu konuya açıklık getiren mektup: “Atsineği, İngilizce’de ‘gadfly’ olarak adlandırılır. Bu sözcük 1960’larda ünlü Nobel Ödüllü iktisatçı ve diplomat Prof. Kenneth Galbraith tarafından ABD Dışişleri terminolojisine sokulmuştu. Türkçesi düpedüz ‘tacizci’ demektir. Bunu da deneyimli her diplomat bilir, Başbakan’ın danışmanları hariç! Prof. Galbraith, ‘Affluent Society’ adlı bir kitap yazdı ve bu ‘atsineği: gadfly’(tacizci) kuramını ilk kez bu kitabında dile getirdi. Ona göre ABD’nin gelişmesini engelleyen anti Amerikancılar, atsinekleri yani gadfly idiler. Biliniyor ki, Başkan Bush’un odasına bırakın sineği, mikrop bile giremiyor. İnsanın aklına şöyle bir soru geliyor: Acaba bizimkinin tacize varan ısrarcılığı bilindiği için mi ofis görevlilerinden biri kasten içeri at sineği bıraktı? Nereden çıktı bu sinek? Not: Webster’e göre GADFLY: Purposely annoying and provoking person... Yani: Kasten can sıkıcı ve kışkırtıcı kişi...’
DEVLETİN BROŞÜRÜNE İNGİLİZ DAMGASI
Evet Amerikan seyahatine damgasını vuran at sineğinin ne anlama geldiğini böylelikle de başbakanlık danışmanlarımız da öğrenmiştir sanırım. Türk devletini bu kadar aciz duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Türkiye “At sineğini” konuşadursun Başbakanlıktan başka bir skandal ortaya çıktı. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından hazırlanan kitapta İngiltere Krallığı amblemi olduğunu, basım ve dağıtımının İngiltere Büyükelçiliği tarafından yapıldığı ortaya çıkarıldı. Şimdi size soruyorum İngiltere de devletin bastığı bir broşüre Türkiye Cumhuriyeti ‘sponsor’ olabilir mi? İngiltere Devletine isterse bizim başbakanlığımız böyle bir teklifte bulunsun alacakları cevap gayet açık ve nettir. Konunun ortaya çıkmasından sonra Başbakanlığın bu konudaki açıklaması daha da vahim. Açıklamada, “Çalışmanın maliyetinin devlet bütçesine yük getirmeden, dış kaynak sağlanarak karşılanması da ayrıca övgüyle değerlendirilmesi gereken bir noktadır” deniliyor. Türkiye Cumhuriyeti 48 sayfa 30 bin adet bir broşürü basamıyorsa millet basar. Devlet yetkililerinin yurt dışı seyahatlerine cümbür-cemaat gideceklerine birinin uçak parasıyla bu broşürü çok rahat basılabilirlerdi. Bu alışkanlık sanıyorum ki, başbakanlıktakilere belediyecilikten kalma bir alışkanlık. Belediyenin işlerini firmalara yaptırmak alışkanlık haline gelmiştir. Ama devlet yönetmek, çöp toplamaya, kanalizasyon yapmaya benzemez. Ciddiyet ister, bilgi ister, deneyim ister. Başbakanlıktaki bu işgüzarların ayrıca bu uygulamayı tasarruf adı altında savunmalarını da anlamak mümkün değildir. Acaba bu işgüzarların hiçbirisi, Ömer Seyfettin’in “Pembe İncili Kaftan” hikâyesini okumadılar mı? Okumadılarsa tavsiye ederim. İşte ülkenin hali pür melali... Başka söze ne hacet...