KADİFE DEVRİMLERİN PERDE ARKASI RUSYA’YI VE TÜRKİYE’Yİ KUŞATMA PROJESİ
Irak’ın işgaliyle başlatılan ve kadife devrimlerle devam ettirilen “Kuşatma projesi” bütün hızıyla, gizli ve açık ortamda sürdürülüyor. Projenin amacı; yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle bir dünya devi olmaya çok yakın görülen Rusya’yı ve olası bir Türk birliği ile çok güçlenecek bir Türkiye’yi kontrol altında tutmaktır.
ABD; AB ve NATO’nun birlikte yürüttükleri projeye göre; Türkiye güneyinden, Irak, Mısır, Ürdün üstünden ve Kuzey Iraktaki sözde Kürt devleti tarafından kuşatmaya alındı. Şu anda Türkiye kuzeyinden, Rusya güneyinden çevrilmek üzeredir.(Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan ve sıradaki Beyaz Rusya ve Moğolistan)
Z. Brzezinski, ABD’nin önde gelen siyasi teorisyenlerinden biridir. Brzezinski’nin 1997 yılında yayımlanmış “Büyük Satranç Tahtası” adlı önemli bir kitabı var. Bu kitapta gelecek elli yıl içinde dünyanın siyasi ve ekonomik şekillenmesi hakkında Brzezinski’nin görüşlerini buluyoruz. Brzezinski’ye göre “Avrasyayı kontrol eden güç, dünyanın en ileri ve ekonomik açıdan en gelişmiş üç bölgesinden ikisini kontrol altına alacaktır.” Bu gücün Rusya olmaması için Rusya’nın bir an önce üç parçaya bölünmesi gerekmektedir. Bugünkü Rusya Federasyonu, Batı Rusya (Batı bloku içinde yer almalı), Sibirya (yeni bağımsız devlet kurulmalı) Türkistan Türk Cumhuriyetleri olarak üçe parçalanmalıdır. Türkistan Türk cumhuriyetleri şu anda bağımsız devletler olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Projede bu ülkelerin Rusya’nın etkisinden kurtarılması yer almaktadır. Böylece, Avrasya’da Batılı güçlerin karşısında olabilecek en büyük güç izole edilecektir.
Bugün Ukrayna’da ve Gürcistan’da gerçekleştirilen kadife devrimlerle Rusya, Karadeniz’in kuzeyinden, daha kuzeye çekilmek zorunda bırakılmıştır. Özbekistan, Kazakistan ve Tacikistan’a konuşlandırılan ABD üsleri ve Kırgızistan’da gerçekleştirilen kadife devrim sonucunda, ABD, resmen olmasa da fiilen Rusya’nın Türkistan Türk cumhuriyetleri üzerindeki etkisini sıfırlamış durumdadır. Bu durum aynı zamanda olası bir Türk Birliği projesinin de önünü tıkamıştır. Yani ABD bu suretle, bir taşla iki kuş vurmuş durumdadır.
Buraya kadar dikkatlerinize sunduğumuz olaylar, ABD’nin projesinin engelsiz yürüdüğünü göstermektedir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler, benzer bir proje için SSCB’ye saldırdı. Fakat başaramadı. O dönemde Hitler’in silahla yapamadığını, bugün ABD, NATO ortaklığı, düşük yoğunluklu çatışmalar ve bölge liderlerine verdiği rüşvetlerle yapmaya çalışıyor. Dünya Bankası ve İMF gibi uluslar arası finans kuruluşları da, ABD ve NATO’nun bu girişimlerini ekonomik açıdan desteklemektedir.
Rusya’nın nasıl kuşatıldığını daha iyi anlayabilmek için biraz gerilere gitmek gerekir. ABD ve ortakları çok başarılı bir şekilde, Rus yanlısı olan Yugoslavya’daki seçimle gelmiş iktidarı devirdiler, yakın zamanda Gürcistan’ı ve Ukrayna’yı kolonize ettiler. Estonya’yı, Litvanya’yı ve Litviya’yı NATO’ya üye yaptılar. Böylece Rusya’yı orta Avrupa ve Baltık sahillerinden kuşattılar. Rusya için Baltık bölgesinde büyük bir tehdit alanı oluşturdular.
Ukrayna’da Kuçma’nın iktidarı ABD yanlısı kadife bir devrimle yıkıldı. Devlet başkanlığına ABD yanlısı bir kişi getirildi. Böylece Ukrayna, Rusya’nın çizgisinden uzaklaştırıldı. Ukrayna, Rusya için çok önemli bir ülkedir. Rusya’nın doğal gaz ihracını gerçekleştirdiği yolların dörtte üçü Ukrayna’dadır. Başkent Kiev’den geçen Dinyeper nehri, Rusya ile Beyaz Rusya arasında su taşımacılığının kilit noktasıdır. Nehir tamamen Ukrayna’nın kontrolüne girecek ve Rusya burada problemler yaşayacaktır. Rusya’nın Karadeniz donanması Ukrayna’nın Kırım yarım adasındaki Akyar (Sivastopol) şehrindedir. Önümüzdeki yıllarda Ukrayna’nın NATO üyesi olması beklenmektedir. Bu beklenti gerçekleşirse, Rusya, nehir taşımacılığı, doğal gaz ihracı ve Karadeniz donanması ile ilgili çok büyük meselelerle karşı karşıya gelecektir. Bütün bu meseleler Rusya’nın manevra alanını daraltacak ve belki de batılılar karşısında tavizler vermesine yol açacaktır.
Petrol zengini Kazakistan, ABD’nin büyük önem verdiği stratejik ülkelerden biridir. ABD’nin Chevron, Taxaco , Mobil şirketleri ile İngiliz BP gibi büyük şirketler bu ülkeye yüz milyar dolarlık bir yatırım planlamışlardır. ABD bu ülkede ve diğer Orta Asya ülkelerinde kurduğu askeri üslerle, öncelikle bu yatırımları güvence altına almayı düşünmektedir. ABD buralardan üreteceği petrolü, Doğudan Batıya ihraç etmenin peşindedir. Bu bölgede yapmayı düşündüğü her şey, sadece petrol için değil aynı zamanda çok zengin doğal gaz yataklarının da kontrolü altına girmesi içindir.
Kafkasya’da faaliyet gösteren ve George Soros tarafından finanse edildiği bilenen PORA adlı sicil toplum kuruluşu, şu sıralarda Orta Asya Türk cumhuriyetlerinde de faaliyete geçmiş durumdadır. Bu örgüt, Yugoslavya’da iktidarın devrilmesinde önemli rol oynayan ve George Soros tarafından finanse edilen OTPOR örgütü ile iş birliği yapmaktadır. Bu örgütlerin görevi, yumuşak devrimlerle iktidarları yerinden etmek ve ülkelere ABD yanlısı iktidarlar getirmektir.
Çok yakın bir gelecekte Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın da NATO üyesi yapılacakları hemen hemen kesinleşmiş gibidir.
Rusya doğu sahillerinden de ABD- Japonya güvenlik anlaşmaları sonucu kuşatma altına alınmış durumdadır. Bu anlaşma ile ABD, Japonya’da kurmuş bulunduğu üslerini genişletip güçlendiriyor. Bu sayede, ABD, Çin’i ve Rusya’yı çevrelemek, istediği doğrultuda bölgeye müdahale gücü vermek ve istihbarat çalışmalarını kolaylaştırmak gibi imkanlardan fazlasıyla yararlanacaktır. Yine bu üsler sayesinde, ABD ve Japonya Asya-Pasifik bölgesinde hakimiyet, kontrol ve müdahale gücüne sahip olacaklardır.
Yukarıda kısaca izah ettiğimiz olguların tek sebebi, Rusya ve Türkiye’nin ABD tarafından denetim altına alınması operasyonundan başka bir şey değildir. Bütün bu yapılanmalar Rusya’nın önünü tıkadığı kadar, ABD’nin müttefiki olan Türkiye’nin de önünü tıkamaya yöneliktir. Türkiye’nin bu kuşatmayı kırabilmesi ve dünya politikalarında sözü dinlenir bir ülke olabilmesi çok hızlı bir şekilde Azerbaycan’dan başlayarak diğer Türk cumhuriyetleri ile siyasi ve ekonomik birleşmeyi gerçekleştirmesine bağlıdır. Yoksa, gelecek Türkiye için hiç de aydınlık olmayacaktır.