Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, terörist başı hakkındaki kararı verdi. Bu karara hiç mi hiç şaşırmadım. Aklı başında hiç kimsenin de şaşırdığını zannetmiyorum. Bu beklenen bir karardı. Yanlışlık zaten böyle bir kararı ciddiye almak ve bu karar doğrultusunda hareket etmektir. Avrupa’da düzen hukuksuzluk üzerine kurulmuştur.
Sadece ve sadece kendi çıkarlarına hizmet eden bir hukuk sistemi vardır. Bizim anladığımız manada hak ve hukuktan söz etmek mümkün değildir. Avrupalının mantığına göre Türkiye’nin bölünmesiyle ilgili her türlü fikir açıklamak mümkündür. Bunun adı fikir özgürlüğüdür. Ama tamamen ilmi belgelere göre, sözde Ermeni soykırım iddialarına cevap vermek ise suçtur. O zaman fikir özgürlüğü değil devreye siyasi tercihler girer. Aynı Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun başına gelenler gibi... Hiç merak etmeyin yakında bu yasayı bütün Avrupa ülkeleri uygulayacaklardır. Yani artık Avrupa’da istediğiniz kadar ilmi verilere dayandırın, istediğiniz kadar gerçekleri gün ışığına çıkarmaya çalışın suç işlemiş olacaksınız. Avrupa Birliği Kanunlarını, Türk Kanunlarının üstünde gören yasayı çıkaranların kulakları çınlasın.
Şimdi size soruyorum, bizim girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği böyle bir yasayı bütün Avrupa Birliği ülkelerinde uygulamaya kalktığında, bizim devletimizin veya hükümetimizin tepkisi ne olacaktır?
“Soykırımı kabul edelim” gibi teslimiyetçi düşünenler bunun peşinden gelecek istekleri de hemen kabul ederler. Çünkü onlar, için vatan, bayrak, millet kavramları aşınmıştır. Terörist başının davası da aynen böyledir. Şimdi, “Yeniden yargılayalım. Nasıl olsa aynı karar çıkacaktır. Ne var bunda” diye söylenenleri duyar gibi oluyorum. Hatta bu tarzda yazılarda yayınlanmaya başladı. İşte olaya böyle bakarsanız çok yanılırsınız. Çünkü bu kararın hemen akabinde terör örgütünün propagandaları başlayacaktır. Yeniden yargılama süreceği tamamen bir şova dönüştürülecek ve konu her yönüyle istismar edilecektir. Mahkemede terörist başı mesajlar verecek bunlar canlı yayınlarla bütün dünyaya duyurulacak. İstenilen budur. Bu şekilde kamuoyuna çok daha rahat mesajlar ulaştırılacaktır.
Ayrıca Türk Yargısının kararını adil bulmamak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin haddine de değildir. Hangi Avrupa ülkesinde 30 binin üzerinde insanın katline sebep olan insana karşı böyle bir hukuk uygulanmıştır. Avrupa ülkelerinde böyle bir tek örnekleri var mıdır?
Bu konunun iç siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini belirten hükümet yetkilileri şimdiden, yeniden yargılamaya karşı muhalefetin sesini kısmaya çalışıyor. Evet bu mesele iç siyaset meselesi yapılmamalıdır. Siz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını tanımadığını açıkça beyan edin. Bakın hiçbir muhalefet partisi bu konuyu istismar edecek midir? Aksine hepsi sonuna kadar sizi destekleyecektir. Yoksa, “Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına teslim olacağız, ama siz bizi eleştirmeyin” mantığı ise tamamen zaten varlığıyla yokluğu belli olmayan muhalefeti tamamen susturmanın bir yoludur.
KARARIN İFADELERİ BİLE TARAFLI
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı öylesine taraflıdır ki, daha önceki metinlerde “Terör örgütü lideri” diye belirtilen bu caninin bu defaki metinlerde, “ Bir Türk vatandaşı olan Öcalan’ın başvurusu üzerine” ibaresi kullanılmıştır. Terörist başına, kararın İngilizce ve Fransızca metinlerinde, “Mister” ve “Monsieur” olarak hitap edilmiştir. Daha beşikteki çocukları bile kurşunlatan bir caniye “Sayın” ifadesi kullanan bir kararı Türk Devleti ve hükümeti ciddiye alamaz almamalıdır da. Eğir bu karar uygulamaya konulursa Türkiye’de olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum. Şimdi yüce Türk milleti bu karar karşısında hükümetin alacağı tavrı beklemektedir. Eğer yeniden yargılama süreci başlatılırsa “İşte o zaman bu milletin önünde ne iktidar durabilir, nede de Avrupa İnsan Hakları mahkemesi” Bütün tarihi boyunca adalet dağıtmış bir milletin çocukları, adaleti kendi çıkarlarının aleti yapan devletlerden adalet öğrenecek değildir.
Dünyadaki gelişmeleri yakından takip edersek, Türkiye üzerine baskıların yakın bir dönemde artarak devam edeceğini görebiliriz. Bu baskıların altından ancak şahsiyetli bir politika ile kalkılabilir. Teslimiyetçi bir politika ile değil. Kıbrıs, sözde Ermeni soykırımı iddiaları, Ege (Adalar denizi), pontus, Heybeliada Ruhban Okulu, Patrikhane ve bunun gibi birçok konu yakın bir zamanda daha Türkiye’nin ve dünyanın gündeminden düşmeyecektir. Biz eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu kararına da teslim olursak bu saydığım konular peş peşe dayatılacak ve teslimiyetçilere uygulatılacaktır. Bu böyle biline..
Not: Gazetimizin 4. Kuruluş yıldönümü sebebiyle yaptığımız toplantıya katılan Sayın Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’a, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’ye (Küçük Ülkü), ve bütün misafirlerimizi teşekkür ediyorum. Ufuk Ötesi’nin yalnız olmadığını dost düşman herkese gösterdiler. Toplantımıza katılamayarak, telefonla, faksla, telgrafla ve çiçek göndererek kutlayan dostlarımıza ve bizi bu günlere taşıyan bütün okuyucularımıza da şükranlarımı sunuyorum. Ufuk Ötesi, teslimiyetçiler karşısında direnen en güçlü kaleniz olmaya devam edecektir.