Buna rağmen bazı çevrelerin bayrak yakma girişimini bile hafife alması ve “Bu iktidara karşı bir tezgâhtır” diye bundan bile iktidara nimet çıkarması akıl alır gibi değil. Bu iktidar, bayrak yakma girişimine karşı “cek cak”lı açıklamalardan başka bir şey yaptı mı ben hatırlamıyorum. Yakalanan iki çocuğun bu işin plânlayıcıları olduklarını düşünmek akıl işi değil. Bu rezilliği plânlayanlar, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Hatta belki yeni yeni hesaplar yapıyor.
Komplo senaryoları üretmek konusunda üstümüze yok. Sokakta önünüze çıkana sorun, en az 3-5 komplo teorisi anlatır. Anlatacağı komplo teorileri de dünyayı ters yüz edecek cinsten…
Bu kadar yoğun komplo teorilerinin dolaştığı bir ülkede yaşıyoruz. Bir çok ülkenin veya ekonomik devin iştahını kabarttığı ve üzerimizde sayısız plânlar yaptığı komplo teorisi değil, yüzde yüz denecek kadar kesin. Beni asıl hayrete düşüren, bu kadar komplo teorisi üreten ve komplo teorisi ile yaşayan insanlardan çıt çıkmaması…
Bu komplo teorileri gerçekse biz niye bunları film seyreder gibi seyrediyoruz veya ölü sessizliğinde bekliyoruz. Gerçek değilse, niye insanımızın kafasını bulandırıyoruz.
Aslında sessizliğimiz ve tepkisizliğimiz komplo teorileriyle ilgili de değil. Sessizliği ve tepkisizliği alışkanlık haline getirmişiz. Daha da acı olanı vurdumduymaz olduk, hiçbir şeye aldırmıyoruz.
Son zamanlarda gördüğüm en güzel tepki bayrağımızı yakmaya cüret eden hainlere karşı yapılanıydı. Evlerin pencerelerinde, balkonlarda, işyerlerinin kapılarında Türk bayraklarını gördükçe yüreğim kabardı. Bu hainlere en güzel cevap bu şekilde verilebilirdi.
Buna rağmen bazı çevrelerin bayrak yakma girişimini bile hafife alması ve “Bu iktidara karşı bir tezgâhtır” diye bundan bile iktidara nimet çıkarması akıl alır gibi değil. Bu iktidar, bayrak yakma girişimine karşı “cek cak”lı açıklamalardan başka bir şey yaptı mı ben hatırlamıyorum. Yakalanan iki çocuğun bu işin plânlayıcıları olduklarını düşünmek akıl işi değil. Bu rezilliği plânlayanlar, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor. Hatta belki yeni yeni hesaplar yapıyor.
Tepki göstermek kafa göz kırmak, sokaklara çıkıp dükkânların camlarını indirmek ve arabaları yakmak değildir. Tepki göstermenin en güzel yolu yapılan yanlışlara, olumsuzluklara karşı hoşnutsuzluğu dile getirmektir.
Ancak biz bu tepkiyi hiç göstermiyoruz. Vurdumduymaz olduk, hiçbir şeye aldırmıyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyoruz ve dönüp bakmadan geçiyoruz. Gerçekte ise yılan yılandır. Nerede görülürse görülsün başı ezilmelidir. Bugün başı ezilmezse, yarın bizim başımıza bela olmayacağını kim garanti edebilir.
Hele siyasi konularda tepkiyi sıfıra indirdik. Sıfıra indirmek ne kelime neredeyse yolsuzlukları, soygunları ve hırsızlıkları alkışlıyoruz. “Adam çalıyor ama iş de yapıyor” sözünü Türkiye’nin dışında Afrika’nın üçüncü sınıf kabilelerinde bile duyamazsınız. Çalmayı bile mübah kılacak noktaya geldik, getirildik. Ne yaparsa yapsın, devlet hazinesini soysa bile kendi partimizi ve liderimizi ölümüne savunuyoruz. Savunmakta aciz kaldığımızı anladığımızda da “Sanki daha öncekiler bundan iyi miydi?” diye kötülükten bile teselli buluyoruz.
Küçük olaylardan umudu kestik, ama hiç olmazsa büyük olaylarda, ülkenin kaderini etkileyecek, geleceğimize ipotek koyacak kararlar alınırken sessiz kalmayalım. En azından, televizyonlardaki yarışmalarda gelinlere-kaynanalara veya maçlarda hatalı bayrak kaldıran yardımcı hakemlere gösterdiğimiz tepkiyi yanlış kararlar alan siyasi iktidarlara da gösterelim.