İsmet Paşa’nın kendisini sıkıştıran Batılı devlet adamına karşı söylediği belirtilen bir söz vardır: “Dünya yeniden kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır!” Ne kadar doğru bir lâf. Sanki günümüzü anlatıyor. Dünya yeniden kuruluyor, ve biz de yerimizi alıyoruz… Ancak önemli bir ayrıntı var. Yeni dünyadaki konumumuz ne oluyor? Lider ülke miyiz? Yoksa büyük güçlerin arasındaki tampon devlet miyiz?
İsmet Paşa’nın kendisini sıkıştıran Batılı devlet adamına karşı söylediği belirtilen bir söz vardır: “Dünya yeniden kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır!” Ne kadar doğru bir lâf. Sanki günümüzü anlatıyor. Dünya yeniden kuruluyor, ve biz de yerimizi alıyoruz… Ancak önemli bir ayrıntı var. Yeni dünyadaki konumumuz ne oluyor? Lider ülke miyiz? Yoksa büyük güçlerin arasındaki tampon devlet miyiz?
ABD'nin Hırvatistan eski büyükelçisi Peter Galbraith, Boston Herald gazetesinde yayımlanan makalesinde ''Ortadoğu'da demokratikleşme ve özgürlüğün yaygınlaşması, mevcut devletlerin kaçınılmaz olarak parçalanmasına yol açar. Iraklı Kürtler daima kendi bağımsız devletlerini isteyecek ve Irak'ta demokratik süreci bu maksat için kullanacaklar. Suriye ve İran da demokratikleşmeleri durumunda parçalanabilir…''
Yukarıdaki ifadeler, yeniden kurulan dünyanın haritasının bir bölümünü bize çiziyor. Peki bu haritada Türkiye’nin yeri neresi? Türkiye’nin doğu ve güney komşularının parçalanacağını ve bunların içinden muhtemelen yeni bir devlet doğacağını imâ eden yazıda ülkemizin bu değişimlere karşı kayıtsız kalamayacağı; en azından doğacak anaforda girdabın içine çekileceği gerçeği göz önünde duruyor…
Dünyaya binlerce yıl hükmetmiş medeniyet merkezlerinin önüne bir proje konulmuş…
Projenin mimarı her ne kadar isim olarak tam bilinmiyor ise de uygulayıcıları gün gibi ortada… Bunlardan birisi 8 Nisan günü toprağa verilen Papa 2’nci Jean Paul’dü. Papa milenyum vaazında mealen ne demişti hatırlayın? “İlk bin yılda Avrupa, ikinci bin yılda Amerika ve Afrika ve üçüncü bin yılda da Asya Hıristiyan olacak. Bunun yolu Türkiye’den geçiyor!”
Papa’nın gömülmesi ardından 9 Nisan günü ‘kendini büyük ilan eden’ bir gazetemiz manşetten “Son mucize” derken sanki daha evvel Papa Paul’ün başka mucizeleri görülmüş gibi, alt başlıkta da “… düşmanları bir araya getirerek… Bir mucizesi daha görüldü” demişti.
Bakın yeni bir dünya kuruluyor: Türk Milleti’ne ise Papanın mucizelerinden bahsediliyor…
Diyoruz ya, dünya yeniden kuruluyor!
Bir söz vardır, bilirsiniz; “Biz Türkler tarih yazan değil, tarih yapan milletiz!”
Eğer hâlâ bu iddia da isek, durumumuz bayağı vahim!
Bölgemizde Türkiye’nin inisiyatifi dışında pek çok gelişme gerçekleşiyor. Türklerin ordu-millet olmasının tezahürü olarak yerleşmiş bulunan ‘Türk ordusuna güven’ kalıpları bir bir maksatlı çevrelerce yıkılmaya çalışılıyor. Hatırlayalım…
Öncelikle terör örgütleri ile olan mücadeleden dolayı Silâhlı Kuvvetlerimiz bin bir iftiraya maruz bırakıldı. Vatandaşın yine de ordusuna % 98 oranında güvenmesinden rahatsız olan çevreler bu kez de siyaset ile Türk ordusunu vurmaya çalıştılar. 28 Şubat’ı çok iyi değerlendirdiler ve müthiş bir dezenformasyon savaşı başlatıldı. Sonra Irak’ta kırmızı çizgilerimiz silindi, Kerkük ve Musul’a peşmergeler girdi. Ardından Kerkük’te Türk Ordusu’nun bölgedeki psikolojik gücünü kırmak için punduna gelerek esir aldıkları bir kaç askerimizin başına çuval geçirdiler. Böylece yenilemez denilen Türk ordusu, peşmergelerin önünde akıllarınca küçük düşürüldü. Şimdi de Türkiye’yi 72 saatte ABD işgaline maruz bırakan roman…
Ama şu bir gerçektir ki:
Türk idaresinde yaşamış bütün milletlerde sabit şekilde genlerine işlemiş bir saygı ve korku vardır. Türk’e karşı kalleşlik yapmadan mertçe karşı durulamayacağını çok iyi bilirler…
Günümüzde dezenformasyon savaşı olanca şiddetiyle hâlâ devam ediyor…
Ortada o kadar çok yanlış bilgi ve sahte belge dolaşıyor ki, millî konularda bir fikir beyan ederken dostu-düşmanı ayırt edemez hale geliyorsunuz. Bu girift ilişki yumağında ise tek bir gerçek ortada duruyor: “Dış politikada dost değil, çıkar birlikteliği vardır. Eğer güçlü ve güvenli iseniz hiçbir kuvvet sizden güçlü değildir!”
Dünya yeniden kuruluyor. Vakit, fazla değil. Güçlü olacağız ki, değirmenin taşı bizi de öğütmesin. Tarihi yeniden yazalım!