Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girmesi gerekirken büyük boşluklar sonucu 1 Hazirana kadar ertelenen 5237 sayılı yeni Türk ceza yasası hakkında görüşlerimizdir. Avrupa Birliğine girmek için uyum yasaları doğrultusunda tamamen değiştirilen Türk ceza yasası tam bir hilkat garibesi gibi olmuştur. Kanunlar ihtiyaçtan doğar ve bir memleketin örfüne âdetlerine gelenek ve göreneklerine uygun olarak hazırlanır.
Yeni Türk ceza yasasında kavram ve terim birliği sağlanamamıştır.
Anlam ve kapsam kısmında kişiden kişiye değişebilecek, karışıklık yaratabilecek bulanık ve soyut kavramlara, terimlere ve sözcüklere yer verilmiştir. Yasa dilinde de zaafiyet bulunduğu açıktır. Bu yasayı hazırlayanlar kamu düzenini korumak ve suça göre ceza prensibinden hareket etmemişlerdir.
Kamunun, olay karşısındaki tepkisi ve olayın kamu üzerindeki vahametinin ceza yönünden bir kriter oluşturması gerekirken böyle davranılmamış ve kendilerini etkileyen olaylara veya kendilerine göre vahamet arzeden suçlara daha ağır cezalar koymuşlardır.
Bu sebeple de kamu vicdanını tatmin yerine kendilerinin tatmin olması öncelikli düşünceleri olmuştur. Bu düşünce de kamu düzenini bozacak boyutlarda gelişmeler kaydedecektir. Bu yasa Anayasal düzene karşı suçlar, devletin egemenlik alametlerine karşı suçlar, kamu barışına karşı suçlar, kamunun sağlığına karşı suçlar, çevreye karşı suçlar, aile düzenine karşı suçlar, Ekonomi, Sanayi ve Ticarete karşı suçlar, Kamu güvenine karşı suçlar, millete ve devlete karşı suçlar, Adliyeye karşı suçlar, Milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar, mal varlığına karşı suçlar, özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar, şerefe karşı suçlar, hürriyete karşı suçlar, hayata karşı suçlar, başlık altında yazılan bu suçlara verilecek cezalar tespit edilirken kamu vicdanını tatmin yerine yasayı hazırlayanlar kendilerini ve birilerini tatmin için hazırladıkları kanaatindeyim.
Cezaların alt sınırı ile üst sınırı arasında çok büyük dengesizlikler vardır. Mesela 2 seneden 15 seneye kadar ceza isterken hangi kriterlere dayanılmıştır. İnsan mantığını zorlayan dengesizlikler mevcuttur. 1 Haziranda bu kanun yürürlüğe girdikten sonra
bilhassa büyük şehirlerde kapkaç, gasp, soygun hırsızlık, kundaklama ve adam kaçırma olayları daha çok artacak insanlar artık sokaklarda yürüyemez hale geleceklerdir. Güneydoğu Anadolu’dan getirilen yaşları küçük çocuklar bu işler için özel yetiştirilip büyük şehirlerin sokaklarına salınacak ve yeni suç tipleri üretilecektir. Bu yasanın uygulanmasında ceza hâkimleri de büyük sıkıntı yaşayacaklardır. Anlaşılmaz maddeleri kendilerine göre yorumlama zorunda kalacaklar, değişik mahkemelerde değişik yorumlar sebebiyle çok değişik kararlar verilecek kavram kargaşası sebebiyle adliyelere güven azalacaktır.
Bu saatten sonra yapılacak en anlamlı davranış bu kanunu hiç yürürlüğe koymadan iptal etmek ve rahmetli hocamız, hocaların hocası Ordinaryüs Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’in komisyon başkanı iken hazırladığı yasa taslağının yeniden gözden geçirilerek yasa haline getirilmesi en sağlıklı yol olacaktır.