Memleketimizin bin bir davası var. Nizamımızı yıkmak isteyen düşman kuvvetler sayılamayacak kadar çok. Diken üzerindesiniz. Fakat dikenli bir yolda ayağınızı yaralamadan yürümenin mümkün olmayacağını unutuyorsunuz. Tehlikeyi görünce, korkulu bir rüya görmüşçesine, sırtınızı dönüyor, yeni ve eskisinden daha derin bir uykuya dalıyorsunuz. Canınıza kastedenler, her geçen gün yatağınıza daha fazla yaklaşıyor, korunma imkânlarınızı gittikçe azaltıyorlar.
Sayın okuyucularımdan bu ay da affımı istirham ediyorum. Gökkubbe altında söylenmedik bir söz,yazılmadık bir kelime kalmadığını düşünüp beni affetmelerini rica ediyorum. Galip Erdem Ağabeyin, 3 Ocak 1963’de Yeni İstanbul Gazetesi’nde yazdığı "Uyuyanlara Ağıt" adındaki, edebiyatımızın şaheserlerinden sayılması gereken bir yazısını, bugünlerin ruhuna çok uygun olduğu için yeniden dikkatlerinize sunuyorum:
“Derin bir uyku içindesiniz. Rahatsınız, huzurlusunuz, memnunsunuz! Olup bitenleri görememenin, uyandırılacağınızı düşünememenin keyfini sürüyorsunuz. Saadetinizin hep böyle devam etmesini, hiç uyandırılmamanızı isterdim.
Ama maalesef bir gün gelecek, siz de uyandırılacaksınız. Yazık ki o zaman, "Artık çok geç" olacak! Bir daha uyumak böyle dursun, yatak bile bulamayacaksınız. Ve o vakit, sizin hesabınıza üzülmek yine bize düşecek. Biliyorum: Düşünmeyi sevmiyorsunuz. Düşünürseniz rahatınızın kaçmasından korkuyorsunuz. Yuvanızın temeline dinamit koymak istiyorlar, diyoruz, aldırmıyorsunuz. Sözümüze kulak verirseniz tedbir almak gerekeceğini anlıyor, zahmete girmek
istemiyorsunuz. Bir tek endişeniz var: Gününüzü gün etmek, dilediğiniz gibi yaşamak.
Mücadeleden ürküyorsunuz. Öylesine ürküyorsunuz ki, sizin için yapılan mücadelelerle ilginiz olmadığını göstermek ihtiyacını duyuyorsunuz.
Memleketimizin bin bir davası var. Nizamımızı yıkmak isteyen düşman kuvvetler sayılamayacak kadar çok. Diken üzerindesiniz. Fakat dikenli bir yolda ayağınızı yaralamadan yürümenin mümkün olmayacağını unutuyorsunuz. Tehlikeyi görünce, korkulu bir rüya görmüşçesine, sırtınızı dönüyor, yeni ve eskisinden daha derin bir uykuya dalıyorsunuz. Canınıza kastedenler, her geçen gün yatağınıza daha fazla yaklaşıyor, korunma imkânlarınızı gittikçe azaltıyorlar. Hiçbir feryat sizi uyandıramıyor, tehlikeyi anlamanızı temin edemiyor. Yaklaşan düşmanın ara sıra yumruğunu yiyor, hassas bir yerinize iğne batırılmış gibi şöyle bir sıçrıyor, şaşkın şaşkın bakıyor ve sonra da sayın başınızı yastığa gömüyorsunuz. Kurtulup ümitlerine veda etmeden uyanmanızı istiyoruz. İyi niyetimize akıl erdiremiyor, gayretlerimize yabancı kalıyorsunuz. Hatta biz olmasak daha rahat uyuyacağınızı sandığınız, bu yüzden bize düşman kesildiğiniz bile oluyor. Yine de başucunuzda davul çalmaktan vazgeçmeyeceğiz. Gözünüzün açılması için ne mümkünse yapacağız. Gafletten sıyrılmağa biraz da sizin çalışmanızı bekliyorsak, acaba haksızlık mı ediyoruz?”
Yeniden görüşene değin hoş vakit bulunuz.