Sizin düşünceleriniz, sizin eleştirileriniz bizler için önemlidir.
Ağlama KKTC,Ağlama!
İçimizdeki ve Türkiye’deki bir takım insanlar, bizi Rum tarafına pul gibi yapıştırıp bir an evvel AB’ye postalamaya çalışıyor.
Saygı değer Cumhurbaşkanımızın üzerindeki baskılar onun İsviçre’ye gitmemesine sebep oldu. Halkına ihanet edemeyeceğini söyledi. Belki daha çok şeyler söyleyebilir ama çekindiği şeyler var. AB tarafından Kıbrıs sorunu zaten çözülmüş algılanıyor. Denktaş’ın sadece Annan Planı’ndaki formaliteleri halletmesini istiyorlar. Hani bizim olmazsa olmazlarımız? Kimi aldatmaya çalışıyorlar? Annan’ın yazdığı bir planda, benim sadece bayrak ve marş konusunda görüşümü soruyorlar(Gerçi ucube bir bayrak çıktı ortaya). Rum’un azınlığı olmamı istiyorlar. Evimi, arazimi terk etmemi istiyorlar. Eve ekmek götürdüğüm işimi, memuriyetimi durdurmak istiyorlar. Bütün bunların üzerine, sabahları işe giderken karşıma çıkıp, utanmadan yandaşlarından aldıkları paralarla bastırdıkları bildirileri elimize tutuşturarak sözde çözüme “evet” dememi istiyorlar. Bu ne utanmazlıktır? Bu ne pişkinliktir böyle? Denktaş, açıkça “İsviçre’ye gidemem” dedi. Ben de diyorum ki; Dış güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda hazırlattığı, Kıbrıs Türk’ünün temel hak ve hürriyetlerini elinden alan bir planı kabul et-mi-yo-rum!
Kadir ALTIN / KKTC
* * *
Kemal Çapraz’ı ve bütün yazarları göstermiş oldukları cesaretten dolayı kutluyorum
Sizi uzun süreden beri takip ediyorum. Ufuk Ötesi’ni her elime alışta sizin isminizi arıyorum. Seviyeli ve derin yazılarınız karşısında şükran borcumu ifa için bu mektubu yazıyorum. İnşallah daha uzun süre sizinle beraber oluruz temennisinde bulunuyorum. Özellikle Atatürk ve Bozkurt üzerinde yaptığınız araştırmaları büyük bir dikkatle takip ediyorum. Çalışmalarınız yerinde ve olumlu sonuçlar veriyor. İktidar’a göre yön belirleyen birçok günlük gazeteden daha iyi olduğunuzu görmemek için kör olmak lazım. Bu açıdan büyük bir gururla kalitesi yüksek olan Ufuk Ötesi gazetesini takip etmenin doyumsuz zevkini yaşıyorum. Şu an Ufuk Ötesi gazetesinin, kalitesini günden güne arttıran yazarlarla, önü karartılan milletimizi aydınlatma gayreti içerisinde olması, büyük bir sevinç kaynağım. Bu açıdan sizin engin bilginiz, kültürünüz ve felsefi yönünüz; okuyucuların fikri yapısının sağlamlaşması, oturması, kişilik kazanması ve yetişmesi açısından kayda değer bir nitelik taşıyor. Müslümanların ve Türklerin düşünsel aktivitelerine yaptığınız eleştiriler bu açıdan çok yerinde... Çok büyük bir potansiyele sahibiz ama kılını kıpırdatan yok; bir şeyler yapmaya çalışanlarsa tasfiye ediliyor. Tasfiye edilemeyenlerse sadece seyirci kalıyor.
Kürşat MURAT / Kastamonu
* * *
DEVLET- ÖĞRENCİ- MEDYA ÜÇGENİ
Bir üniversite öğrencisi olarak kendimi üzerimizdeki oynanan oyunlara en çok şahit olan birisi sayabiliyorum. Siyasetin okullara girdiği bir dönemdeyiz. Öğrencilerin okumak değil de siyaset için gittikleri bir meydan olmuştur artık okul önleri ve bahçeleri. Ne yana baksanız daha fazla özgürlük nidaları(Irak’a verildi ya!), ne yana baksanız ülkeyi bölücü parçalayıcı sloganlar(bölünce kendi kendilerini yönetecekler ya(!), durum böyle olunca da ne eğitim kalır bir ülkede ne de bütün bir ülke.
Çoklu zekânın tartışıldığı(!) şu dönemde ki biz öğrenciler hala asıl amacımız olan eğitimi almakta zorlanıyoruz. Dersliklere inildiğinde ise ezberci zihniyetin tembel tutkusu gitgide beyinleri sömürmektedir. Eğitimi kimi zaman meydanlarda, kimi zaman eylemlerde arar bir gelecek olmuşuz. Tabi bu olayların içeriğine inildiğinde vatanı bölücü ve parçalayıcı onlarca misyoner örgüt çalışması bile bizleri şaşırtmamaktadır. Bu bölücü örgütlerin asıl amacıda; öğrenciyi öğrenciye yani genci gence çarpıştırarak, halkın medya yardımı ile zihinlerini bulandırmayı amaçlamaktadır. Bir de 8 mart kadınlar günün de olan olaylar var. Günler öncesinden medya tarafından kışkırtılarak meydanlara çıkarılan bu zihinleri bulanmış kitle, ne zaman kafalarına takılan bu at gözlüğünün farkına varacaklardır. Bu olayda polisin tutumu da göz ardı edilemez tabi ki. Onlarda oynanan bu piyeste kendilerine verilen görevi farkında olmayarak layıkıyla yerine getirmişlerdir. Tabi bu sergilenen oyunu ekranlarında kâh kadınları kâh polisi alkışlayarak şak şakçılığını yapan halkımıza da tam puan vermezsek ayıp olur sanırım. Bu tür olayların bir son bulması için çalışması gerekmektense oturduğu geyik derisi koltuğundan medyayı suçlayan bir başbakanı da unutmamak gerekir.
Son olarak medyanın bu kadar önemli ve bir o kadar da yozlaştığı bu dönemde soluksuz kalırcasına çarpışan UFUK ÖTESİ gazetesini, bu onursuz düzen de onurlu ve dürüst bir şekilde bütün çarpıtma ve göz boyamalarla aynı anda mücadele ettiği için kutluyorum.
Semih DOLAPÇI
Not: Bütün okuyucularımızın; gazetemiz hakkında istek, görüş ve şikâyetlerini bekliyoruz.
www.ufuk@ufukotesi.com