Her şey birbiri ile o kadar içiçe ki böyle kesin bir ayırım asla doğru değil. Mümkün de değil zaten. Nitekim bugün meteorolojide “kelebek etkisi” olarak bilinen güzel bir örnek vardır: Amazon ormanlarındaki bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın bir başka yerindeki hava durumunu etkileyebiliyor. İşte bu gerçeği yok sayan insanlık kâinata ve kendisine yabancılaştı.
İnsanoğlu, içinde yaşadığı dünyayı her geçen gün biraz daha kirletiyor. Sadece toprağı, suları zehirlemekle kalmıyor, aynı zamanda atmosferi ve uzayı da insafsızca kirletmeye devam ediyor. Dizginlenemeyen bir tüketim çılgınlığı ve sonu gelmeyen bencillikler yüzünden savaşlar çıkaran da yine çağdaş insanlık. Kısacası bindiğimiz dalı umursamaz bir şekilde kesiyoruz.
Tükenen yeraltı-yerüstü kaynakları, genetik müdahaleyle bozulan gıdalar, kimyasal ve nükleer atıklar, savaşlarla atmosfere salınan gazlar... Dünyamızın iklimi bile değişti. Ne yazlar yaz gibi, ne de kışlar kış gibi.... Bu yüzdendir ki, kanser, kalp-damar hastalıkları, stres gibi illetlerin pençesinde kendi kendimizi tüketiyoruz. Çağdaş insanlık huzura muhtaç, sükunete muhtaç... Âdeta pusulasını şaşırmış bir gemi gibi oradan oraya sürükleniyor. Her an bir kayalığa çarpıp parçalanma tehlikesiye karşı karşıya...
Dünyamızı alabildiğine yaşanmaz hâle getiren bu sürecin altında zihinsel kirlenme ve mantık parçalanmışlığı var. Aydınlanma felsefesinin aklı kutsallaştırması ile başlayan mekanistik dünya görüşü, zihinlerde müthiş bir parçalanmaya sebep oldu. İlk başta kâinatın anlaşılmasını kolaylaştıran bu eğilim, bir süre sonra gerçek ile varsayımın içiçe geçmesine yolaçtı. Her şeyi tasnife tabi tutarak anlamaya çalışan insanlar, zaman içinde kompartımanlaştırma anlayışının esiri oldu. Varlıkları “canlı-cansız” şeklinde tasnif ettik. Canlıları “bitki-hayvan” olarak böldük. Derken insanları da “biz ve öteki” diye ayrıştırdık. Böylece her şeyi bölme, parçalama ve kategorize etme alışkanlığına o kadar kendimizi kaptırdık ki, kâinattaki birlik-bütünlük anlayışı kayboldu. Oysa gerçek bu değil.
Her şey birbiri ile o kadar içiçe ki böyle kesin bir ayırım asla doğru değil. Mümkün de değil zaten. Nitekim bugün meteorolojide “kelebek etkisi” olarak bilinen güzel bir örnek vardır: Amazon ormanlarındaki bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın bir başka yerindeki hava durumunu etkileyebiliyor. İşte bu gerçeği yok sayan insanlık kâinata ve kendisine yabancılaştı. Bunun sonucunda da her türlü çevre felâketine ve kötülüğe davetiye çıkardı. Bütüncül bakış açısından yoksun olan her anlayış eksiktir ve hatalıdır. Mesela bu bakış açısına sahip olmayan bir doktor, sizin hastalığınızı tedavi etmeye çalışırken bünyenizde başka bir hastalığa yolaçabilir. İktisatta, siyasette, kısacası hayatın her alanında bu böyledir. Bütüncül bakış açısının olmadığı yerde yapılan her iş eksiktir, yanlıştır. Öte yandan karıncayı ezmeye çekinen bir zihniyet işte bu bütüncül bakış açısına güzel bir örnektir. Zira bu bakış, “Yaratılanı sev, Yaradandan ötürü” diyerek “her şey”i “bir şey”e bağlar ve evrendeki hiçbir şeyi hakir görmez.