Kasım 2008

Ö T E S İ

 

8.05.2024 



Milli Sıtrateji

 
Dr. Alptürk Ünlü

İNCELENMESİ GEREKEN BİR ÖRNEK!


Bu ay ki yazacağımızı söylediğimiz seri yazımızın devamını erteliyorum. Çünkü ılımlı İslamcıların gerçek yüzlerine yönelik örnekler de çoğalmaya başladı. Bu örneklerden birisi de Mart ayının içersinde bir televizyon kanalında “Kim Haklı” adıyla yayınlanan verilişte açığa çıktı. Bu yayında, Mehmet Ali Metinyurt adlı fanatik bir Fethullah Gülen şakşakçısının Türklüğe, Atatürk’e, Türk milliyetçiliğine ve Orhan Pamuk gibi şahıslara yönelik düşüncelerini gördükçe, yıllardır söylediğimiz sözlerin bir kez daha ne kadar doğru olduğunu anlıyoruz.

Meydanı boş bulan bu şahıs, ne yazık ki Türk milliyetçisi olarak ortada dolaşan binlerce kişinin yanlış hedef ve amaçlar peşinde koşmasının boşluğundan da yararlanarak bu ülkede kolayca şakıyabilmektedir. Mehmet Ali Metinyurt adlı şahısın yayında ilk kin kustuğu kişilerden birisi, Alpaslan Türkeş’in kızı oldu. Bu Mehmet Ali Metinyurt, 1960’lı yıllarda Bekir Berk adlı ağabeyinin Türkeş’e yaptığının başka bir benzerini günümüzde bir televizyon kanalında yapabilmiştir. Sabah akşam başbuğ diyenler bu duruma niye seyirci kalıyor. Günümüzde ülkemizi batıya doğru teslimiyet sürecine sokanlar ise, organize bir şekilde hareket etmenin mutluluğunu yaşamaktadırlar. Türk milliyetçiliğini savunduğunu iddia edenler, Mehmet Ali Metinyurt ve benzerlerini iyice incelemeli ve ona göre değerlendirmelidirler. O zaman belki de kendilerini milliyetçi gibi gösterip de aralarında hareket eden gizli Saidi Kürdicileri de fark edebilirler. Türk milliyetçiliğinin içine sızıp da hareket eden bazı etnik hastalar ya da ekonomik anlamda maddi beslenme kaynakları ile orantılı konuşan kişiler, Türk milliyetçiliği kulvarında tutuldukları sürece, o milliyetçilik hiçbir zaman yükselemez. Üstelik bu kişiler, Türk milliyetçiği için, Mehmet Ali Metinyurt’tan çok ama çok daha tehlikeli olmuşlardır ve de olacaklardır.
Mehmet Ali Metinyurt ve onun gibilerin, sürekli insan hakları, demokrasi gibi belirli kalıpları ve kelimeleri tekrar etmesi çok doğaldır. O sahibinin sesi gibi hareket etmektedir. Elbette o ve onun gibiler, kendilerinin içinde bulunduğu anlayış için, en büyük rakibin Türk milliyetçiliği ve Atatürk olduğunun da bilincindedirler. Bugün Türk milliyetçiliği içersinde bulunup da bu uğurda para kazanan ve yaşayan bazıları, ne yazık ki şu anda bile, Fethullah Gülen hareketinin anti-milli ve anti-Türklük kokan yönünü bir türlü görmüyorlar, görmek istemiyorlar ve bu hareketi kamufle etmeye de çalışıyorlar. Türk milliyetçiliği için günümüz Türkiye’sindeki en tehlikeli ve en keskin hareket Saidi Kürdi etiketi taşıyan harekettir. Niçin? Çünkü onlar anti-milliyetçidir de onun için. Türk milliyetçileri bu mücadelenin neresinde duracaklarını iyi bilmelidirler! Rakip, yıllarca saman altından su yürüte yürüte beslendi. Beslenme kaynaklarındaki Anglo-Sakson-Yahudi ittifakının payı çok önemlidir. Yurt dışında kurulduğu söylenen 170 okulun finansman kaynağı nedir? Bu okullar kime hizmet etmektedir. Günümüzde bu malum Saidi Kürdicilere karşı, en kararlı mücadeleyi Türk Silahlı Kuvvetleri vermektedir. Bunun yanı sıra bazı sol kökenli kişilerin tavrı ile bazı Türk milliyetçisi olan gurupların (Yeni Hayat’çılar gibi) tavrı da takdire değerdir.
Mehmet Ali Metinyurt adlı şahsın Alpaslan Türkeş’in kızının adını, kurnaz ve demagojik bir biçimde mürşidi Fethullah Gülen’i kamufle etmek için öne sürmesi (9 Mart 2005) yetmezmiş gibi (11 Mart 2005) Orhan Pamuk adlı Türk milliyetçiliğine düşman bir şahsın bütün görüşlerine katılırım demesi ve bu uğurda Orhan Pamuk’un yalnız olmadığını, Ahmet Altan’ın, Mehmet Altan’ın, Mete Tunçay’ın ve Sabancı Üniversitesi’nden Halil Berktay’la bu konuda aynı görüşleri paylaştığını beyan etmesi söz konusu olmuştur. Mehmet Ali Metinyurt adlı Fethullah Gülen taraftarı şahıs, bu kadar açık, net ve kavga edercesine gözümüzün içine bakıp hareket edebilme pervasızlığını göstermesi karşısında, Türk milliyetçisi olarak geçinip de basında dahi, erkekçesine tavır koyamayanların da, bu dava içersinde yerinin ne kadar olduğu ve olacağı da hesaba katılmalıdır. Turgut Özal’la birlikte gayri milliliğin oku yayından çıkmıştır. Şimdi artık ne ok kaldı, ne yay; ne hedef kaldı, ne tahta...Her şey bu milletin böğrüne saplanıyor. Bundan da öte boş şeylerle uğraşanlar iyi düşünmeli ve olayları iyi tartabilmelidir. Bunun da daha ötesi var mıdır?.Devir ya tavır alma devridir. Ya da tavır almayanlara karşı tavır alma devridir. Korkunun ecele faydası yoktur.Ülke bir yerlere götürülüyor, Türklük katlediliyor. Herkes seyirci kalsa bile bizlerin seyirci kalması mümkün değildir. Ölüm korkuyla beslenmemeli. Ölümden korktukça, ölümün korkuya değil ama, korkakların da ölüme yenik düşmesi kaçınılmazdır. Saidi Kürdi taraftarlığı, Türkiye’de ne kadar insana ulaşmıştır? Bu insanlar nerelerdedir? Elbette her tarafımızda bulunabilirler. Bu insanların farklı etnik kümeden olmaları da söz konusu olabilir. Bunlardan Türk kökenli olanlar da bulunabilir. Onlar da inandırıldıkları düşünce uğruna Türk milliyetçiğini benimsemeyip, sözüm ona dini bağlamda enternasyonalist kavramlar üzerinde hareket edip, dini de kendi mantıklarınca kullanıma sokmayı da isteyebilirler. Biz Türklükten bir haber ya da Türklüğe düşman edilmiş ve ıslahı mümkün olmayan Türkleri de tasnif dışı sayıp, Aziz Nesin’in tasnif ettiği guruba dahil ediyoruz. O gurupta olanlar, kendi kendilerinin ideolojilerinin, onur ve gururlarını yükseltsinler ve sağırlar birbirini ağırlar palavrasını da sayıklayıp dursunlar.
Acı olan nokta Saidi Kürdi anlayışının bu ülkenin derinliklerine kök saldığı ve bu kök salmada, ekonomik, bürokratik ve medyatik faaliyetleri de yoğun bir şekilde kullandığıdır. Bu harekete yakın medya kuruluşları içersinde yer ve mevki bulan Etyen Mahçupyan, Şahin Alpay, Eser Karakaş gibi her faaliyetleri anti Türklük kokan kişilerin beslenmesi de Türk milliyetçisi geçinen bazılarının, olaya sadece seyirci kalma ya da olayı görmezden gelme anlayışından dolayı çok kolay olmaktadır. Fakat Türk milliyetçisi olduğunu söyleyip de uykuda olanlar şunu bilsinler ki, o malum cemaatin en büyük ve en esaslı kozunu paylaşacağı gurup ve anlayış Türk Milliyetçiliğidir. Bundan kaçış ve kurtuluş yoktur. Niçin? Küreselci enternasyonalist değerler peşinde koşanlar, milli olan anlayış ve değerlere düşman olmak zorundadırlar. Bu düşmanlığı pekiştirebilmek ya da yükseltebilmek için sürekli olarak küreselci bir dünya görüşünün farklı kanatlarının (Kapitalist, liberalist,sosyalist gibi) birbirleriyle işbirliği yapmasını da gerekli kılmaktadır.
TARİHİ TAHRİF EDENLER
Saidi Kürdicilerin Türklük anlayışına karşı geçmişte gizli olarak, günümüzde ise açıktan mücadele etmeleri ve edenlere destek ve finansman kaynağı olmaları çok doğaldır. Bu durumu görmemek için ya kör olmak ya da oralardan beslenmek lazımdır. Saidi Kürdicilerin Atatürk’e muhalefet etmesinin ve var olan farklı kesimlerdeki muhalifleri organize etmelerindeki hedef ve amaç bellidir. Türklük kalesinin en önemli direklerinden birisi olan Atatürk’ün çeşitli cephelerden saldırıya uğratılarak çökertilmesi temel amaçlarıdır. Nihayet Atatürk ölmüştür. Hayatta değildir. Atatürk üzerine oynanan oyun onun maddi yönüne bir zarar veremez. Buradaki, yani Atatürk’e saldırı aslında Türklüğe saldırıdır. Türkiye Türklüğünün milli bütünlüğüne, milli birliğine ve bu yoldaki geleceğine yönelik hedeflerine saldırıdır. Bu saldırıların özünde sonuç itibariyle kaybeden Atatürk olmamaktadır. Atatürk’ün düşüncelerinin beslendiği kaynak olan ve geleceğe yönelik hedef gösterdiği büyük Türk milleti olmaktadır.Saidi Kürdiciler kendi cephelerinden ve beslenme ile yönlendirilme kaynakları açısından haklı olduklarını düşünmektedirler. Çünkü liderleri olan Saidi Kürdi adlı şahıs, cumhuriyet tarihinde adam yerine konmamış ve hayale dayanan düşünceleri de dikkate alınmamıştır. Onlar ise yılmamış ve sağladıkları iç ve dış destekler sayesinde bu düşüncelerini yer altına indirip ilk etapta Kürt, Laz vb. gibi orijinleri farklı olanların yetiştirilmesi ve yönlendirilmesiyle, bu ülkede yer bulmaya çalışmışlar ve 1950’lerden itibaren de Anglo-Sakson-Yahudi ittifakının dümen suyunda gitmişlerdir. Bu gidiş faaliyetleri sırasında bilhassa Türk milliyetçiliğini de kullanmışlardır. Bu kullanımın pekişmesinde o yıllarda anti-komünist düşünce ağırlık noktası olmuştur. Örneğin Mehmet Şevki Eygi’nin 1960’ların sonundaki bu çeşit kışkırtıcı yazıları bunun mühim örnekleri arasındadır.. Mehmet Şevki Eygi’nin anti komünizmi bahane edip 1953 yılında dergi çıkarma çabaları da bunlardan birisidir. Yine bu Mehmet Şevki Eygi dahi, Adnan Menderes döneminde Bekir Berk gibi “Milliyetçiler Derneği” bünyesinde konferans verenlerden değil miydi? Eğer Mehmet Şevki Eygi’yi öğrenmek ve tanımak istiyorsanız Şahap Tan’ın çıkarmış olduğu kitaba bakarsanız, bu şahısı ve bakış açısını ve bir başka yüzünü de çok iyi görebilirsiniz. Fakat Şahap Tan’ın yıllar önce çıkarmış olduğu bu kitabı ancak büyük kütüphanelerde bulabilirsiniz.
Tarih 13 Mart 2005, Mehmet Ali Metinyurt, Atatürk karşısında ne kadar rahatsız ve ruhunun gerçek konumu dışa vurmuş olmalı ki gözlerindeki tikler feci bir şekilde oynuyor. Adam, yayındaki diğer şahısların Atatürk sevgisinden rahatsız olmaktadır. ki, basitlik kokan bir anlayışıyla da bunu kendi mantığınca anlatmaya çalışmaktadır. O karşısındaki farklı kesimlerin Atatürk isminde birleşmesini hazmedemezken, Fethullah’ın Türkiye’de Patriklere, papazlara, hahamlara karşı hoşgörü edebiyatı yapmasına bir şey diyemiyor ve hoca efendisine yakın bir gazetede komünist, liberalist, Ermeni ve benzeri orijinlilerin buluşmasını görmezden geliyor. Kendi anlayışı için farklı eğilimlerin birleşmesini desteklerlerken, Atatürk sevgisi etrafında birleşen farklı eğilimli kişilere karşı isyan etmesi ve bu durumun gözlerine tik olarak yansıması da son derece ilginçti. Acaba o adama kendisinin görüntüsü ekranda hiç izlettirilmiyor mu? Dediğimiz gibi bazılarının Atatürk etrafında bir araya gelmesi, şahsın tiklerini iki üç misli harekete geçiriyordu. Bunu anlamak için de adamın yakın çekimdeyken gözlerine bakmak yeterli oluyordu. Acaba bu tikler korkudan mı kaynaklanıyordu yoksa sıktığı kuru sıkı sözlerden mi? Mesela yine bu Mehmet Ali Metinyurt 16 Mart 2005 tarihi itibariyle Musul-Kerkük’ün Atatürk tarafından verildiğini demeye getiriyordu. Adam ya tarih bilmiyor, ya da aldığı görevi demagojik bir ortamda yerine getiriyordu. Bir kere biz gerçekte Musul-Kerkük’ü Mondros Ateşkes anlaşmasıyla kaybetmiştik. Bölgeyi hemen terk eden Ali İhsan Sabis paşa ve kuvvetlerinin oradan çıkmasıyla da İngilizler oraya yerleşmişti. Tarih Kasım 1918’di. Bu bölgenin fiili olarak elden çıktığını son padişah Vahdettin kabullenmişti. Çünkü başbakanı Damat Ferit Sevr’i Ağustos 1920’de imzalayarak sadece Musul-Kerkük’ü değil, daha pek çok vatan toprağını da vermişti. Vahdettin bu durumu da benimsemişti. Bu gelişmeye karşı duran insan Mustafa Kemal Atatürk’tü. O Sevr ile verilen toprakların çoğunu hazırlamış olduğu Kurtuluş Savaşı ile geri almıştı. Böylece; Erzurum, Kars, Trabzon, Antalya, İzmir vb. iller tekrar Türklerin hakimiyetine geçmişti. Mehmet Ali Metinyurt’un, Mehmet Şevki Eygi’inin, Kadir Mısıroğulu’nun sevdiği Vahdettin, sevdikleri Şeyhülislam Mustafa Sabriler Orta Anadolu ve birkaç vilayet dışında her yeri Ermeni’ye, Yunan’a,İngiliz’e, Fıransız ve İtalyan’a zaten vermişlerdi. Bu Mehmet Ali Metinyurt nereliydi? Acaba kendi atalarının doğduğu ve yaşadığı yerler de verilmiş olmasın sakın! O yerleri de Mustafa Kemal Atatürk’ün önderlik ettiği Kurtuluş Savaşı’nda kurtulmuş olmasın sakın! Babasının memleketini söylesin ve sonra tarih hakkında konuşsun! Kurtuluş Savaşı sırasında Fethullahçı Mehmet Ali Metinyurt’un dedesi neredeydi? Aynı zamanda hoca efendisinin çok sevdiği Saidi Kürdi kime hizmet ediyordu? Mustafa Kemal, Lozan’da Sevr’i yırtıp attırdı. Burada Musul-Kerkük hariç bütün sınırları kabul ettirdi. Musul-Kerkük’e sahip olabilmek için yoğun mücadelelere girişti. Bu mücadelelere karşı sadece Kazım Karabekir’in bu dönemi anlatan ve Uğur Mumcu tarafından yayınlanan hatıralarına bakarsanız gerçeği görürsünüz. Kazım Karabekir’in hatıralarına göre, Atatürk ülkeyi yeniden savaş belasına sokacakmış! Niçin? Musul-Kerkük için. Kendileri bu durumu engellemeye çalmışlar! Dikkat buyurun, Kazım Karabekir Atatürk’e karşı muhalif bir insandır. Bu anlamda hatıraları dikkatle incelenebilir. Ama bizim gördüğümüz, durumdan ve Musul-Kerkük için savaş çıkmasında korkan Atatürk değil, ona muhalefet edenlerdir. Bu hatırat bunun delilidir. Mehmet Ali Metinyurt gibiler tarihi tahrif etmekle görevlendirilmişlerdir. Bunun somut örneği de Atatürk hakkındaki görüşleridir. Bu adamın Türk milliyetçiliğine aşağılayıcı bakış açısı ve Fethullah’ın fanatik bir taraftarı olması da iyice incelenmelidir. Şu anda bile Türk milliyetçiliği içersinde yer aldığını söyleyip de Fethullah Gülen hareketini Türk milliyetçiliği açısından olumlu niteleyenleri ya da bu konuda menfi görüş belirtme cesaretini gösteremeyenleri ekranların karşısına geçip fanatik Fethullahçı Mehmet Ali Metinyurt’u izlemeye davet ediyorum.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002