Bülent Kıranşan, Adem Çiçek, Bilal Ürgen, Nihat Akbaş ve Süleyman Karahasanoğlu... Onlarca şoförümüzün hunharca katledilmesinden sonra, bu suikastlar bardağı taşıran son damla olmuştur.
Bunu da unutur muyuz, dersiniz? Kahpe kurşunların kıydığı beş fidanın, gözyaşı sağanağı altında toprağa verilişi. Ölüm mukadder... Şahadet ayrı bir mertebe... Fakat göz göre göre, düşmanın içine salmışız civanları da haberimiz yokmuş.
Ajanların cirit attığı, suikast, sabotaj timlerinin kol gezdiği, ittifak askerlerinin ‘savaş hukuku’nu hiçe saydığı bir bölge. Yanı başımızda... Kimilerinin ‘bir avuç çapulcu’ diye savsakladığı bölücü artıklarını mı ararsınız, İsrail ajanlarınca yetiştirilen timleri mi sorarsınız, tam bir terör arenası Irak’ın Kuzey’i... Kim diyor bunları, Amerikalı gazeteciler... Pulitzer ödülüne sahip Seymour Hersh... Ve daha denilemeyen, gizlenen kim bilir nice şey yaşanıyordur sınırımızın hemen ötesinde.
O yürek yangınıyla, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon’un sarf ettiği “Biz de bunu not ettik” sözleri acaba birilerine bir şey ifade ediyor mu?
Bülent Kıranşan, Adem Çiçek, Bilal Ürgen, Nihat Akbaş ve Süleyman Karahasanoğlu... Onlarca şoförümüzün hunharca katledilmesinden sonra, bu suikastlar bardağı taşıran son damla olmuştur.
O meşum olaydan bir kaç gün önce... “Felluce’ye çok mu ağladık, yok mu başka işimiz” türünden yayınlarla, ittifak güçlerine dönük ‘ince bir’ sempati perdesi aralayanlar bile, bu vahşet karşısında acılarını kaleme dökmekten kendilerini alamadılar. “El Ezher bile sessiz biz niye yaygara yapıyoruz”, “Arap’tan fazla Arapçı olmayalım” lafları tesadüfen mi ortaya atıldı? Ve o yazıları cımbızla çekip, hümanizm dalgasını coşturmak isteyenler... Bir kaç yıl öncesine ait, kendi yayın gruplarından bir gazetenin arşivine girselerdi, orada “Kurtaran yemin” manşetini göreceklerdi. Ve bileceklerdi ki, ABD’ye şirinlik yapan o yazarın patronu aynı zaman da Amerikan vatandaşıdır... Yine bileceklerdi ki, Irak’ta yapılanlara tepki vermek, bir avuç Acem’in ya da Arap’ın ardından gözyaşı dökmenin çok ötesinde, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geleceğiyle ilgili bir durumdur.
İşte önümüzde beş tabut... Şehitlerimiz... Şimdi dizler dövülüyor, kalemler öfke kusuyor... Neye yarar?
Tamam evladı ayalinizi yine Amerika’ya gönderin, orada eğitimlerini yapsınlar, yatlar katlar alsınlar. Yesin içsinler. Nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar... Fakat el insaf, şu ekmeğini yediğiniz ülke de arada bir aklınıza gelsin. Hem de önümüze tabutlar dizilmeden. Siz daha iyi bilirsiniz ki, yaşadığımız süreç, dünyanın yeniden şekillendiği bir süreçtir. Başkalarının sahnelediği oyunda alkış tutan, kahkaha atan ya da gözyaşı döken seyirci olmanın çok ötesinden şeyler bekliyor bu ülke.
Sanki Irak, bize gerçekten ırak... Sanki düşman bizden fersah fersah ötede... ‘Tek süper güç’ olmasına rağmen, ABD’nin bile bin 200’den fazla zayiat verdiği Irak’taki Türkiye düşmanı gruplar bilinmiyor mu?
Bir parça vicdan, izan sahibi herkesin bunu böyle bilmesi gerekiyor. Aziz şehitlerimizin hâtırası önünde saygıyla eğilirken, Rabb’imden böyle acılara bir daha milletimize yaşatmamasını niyaz ediyorum.
Not: Dergimiz baskı safhasındayken, beş polisimizin şehit edilmesi üzerine kapak konumuz çıkarılarak yerine bu yazı girilmiştir.