Dünyada hastalığın en az 20.000 (yirmi bin) çeşit tedavisinin olduğu günümüzde; pamuktan yünden binlerce renk, desen ve dokumanın yapıldığı dünyamızda; binlerce sebze ve meyvenin on binlerce farklı suyun ve kaplıcaların, yüz binleri bulan bitki çeşidinin, renk renk kelebek ve böceklerin bulunduğu, her ülkenin binlerce çeşit mutfak kültürünün olduğu dünyamızda sağlık sistemine de bu gözle bakmalıyız, bakabilmeliyiz
Vücudumuzun uç bölgeleri sağlam ise merkez de sağlamdır. Gözlerimiz, kulaklarımız, burnumuz, dilimiz, cildimiz, ellerimiz, ayaklarımız vb. vücudumuzun uç noktalarını oluşturmaktadır.
Bu bölgeler kılcal damarlar vasıtasıyla beslenir. (Oksijen, enzimler, karbonhidrat, lipit, proteinler, diğer besin öğeleri) Kılcal damarlar olmadan veya sağlıklı olarak çalışmadan bu uç bölgelerimizin, organlarımızın beslenmesi tam anlamıyla gerçekleşmez. Dolayısıyla bir süre sonra buralar da görevlerini tam kapasite yapamaz hale gelirler. Bir süre sonra merkeze de sağlıklı bilgiler gönderemezler. Gönderilenler de bir kısmı eksik, yanlış, hatalı olmakta ve geç gitmektedir.
Nasıl ki, parmak uçlarına büyük atardamarlar ile kan gönderilemezse, büyük sağlık kuruluşları, dev hastaneler, donanımlı merkezler, poliklinikler vb ile de şehirlerde toplumun kılcal damarları olan mahallelere, kazalarda köylere, mezralara sağlık hizmeti götürülemez.
Bu yerleşim yerlerinin kılcal damarları, o bölgenin doktorları, fizyoterapistleri, çevre sağlık teknisyenleri, ebeler, hemşireler, sağlık memurları; irtibat için öğretmenler, muhtarlar, din görevlileri ve istismar etmeden folklorik tıp ile uğraşan gönüllülerdir.
Siz bu elemanları konunun özünden uzak kurallar, mevzuatlar ve yasaklar ile şekillendirmeye çalışırsanız, bölgenin hareket ve dinamizm kabiliyetini de kaybetmiş olursunuz. Neticede kılcal damarlar çalışamaz hale gelir. Çalışamayınca da vücut vazife yapamaz hale gelir.
Dünyada hastalığın en az 20.000 (yirmi bin) çeşit tedavisinin olduğu günümüzde; pamuktan yünden binlerce renk, desen ve dokumanın yapıldığı dünyamızda; binlerce sebze ve meyvenin on binlerce farklı suyun ve kaplıcaların, yüz binleri bulan bitki çeşidinin, renk renk kelebek ve böceklerin bulunduğu, her ülkenin binlerce çeşit mutfak kültürünün olduğu dünyamızda sağlık sistemine de bu gözle bakmalıyız, bakabilmeliyiz.
Eğer bu gözle bakamıyor veya baktırılmıyorsak bütçede sağlığa % 2.5- 5-10-15 hatta 20 bile pay ayırtsak, sağlık olayına çözüm getirilemez. Yüz binlerce çeşitliliğin olduğu beslenme hayatımızda insanlara beslenmeleri için sadece hamburger, pilav veya pizza ile yetinmelisiniz diyebilir miyiz?
Sağlıkta ana hedef en iyi, en kolay, en pratik, en zararsız ve hasta için en faydalı yöntem hangisi ise yaklaşımımız da buna göre olmalıdır. Yok kurallar böyle, mevzuat şöyle, statü öyle diyorsak insan sağlığını değil, sağlık kurallarını önemsiyoruz demektir. Oysa sağlık kuralları eğer insan sağlığına çözüm üretebiliyorsa önemlidir.
O halde, bundan yıllar önce alınan karar ve uygulamalarla, her şeyin süratle değiştiği sağlık alanında da her yıl, her ay, her hafta hatta her gün yeni buluşlar, tecrübeler yaşanırken, bu gelişmeyi nasıl ve ne şekilde yönlendirebilirsiniz ki?
Kural kaide, hedef önce insan olmalı, hastalıklara en doğru en doğal tedavi yaklaşımı sunulmalıdır. Dolayısıyla sağlığın vazgeçilmez iki ana kuralı vardır. Önce insan önce sağlık.. Bu iki unsuru devre dışı bırakan kurallar kim uygularsa uygulasın, ne kadar önem verilirse verilsin sağlıksızdır.