ABD 80'e yakın Türk F-16 savaş uçağına takılacak elektronik karşı-tedbir sistemlerinin üreticisi Amerikan şirketinin, Türkiye'ye sistemle ilgili kritik teknoloji transferi sağlamasına izin vermiyor .F-16 SPEWS-II ALQ-178V5+ anlaşmasında "olmazsa olmaz" şart olan kod transferi ve teknolojik destek ABD hükümeti tarafından resmen engellendi.
Birinci Körfez Savaşı'nda Saddam'ın elinde çok güzel silahlar vardı. Çok iyi hava savunma sistemleri vardı. Hiçbirini çalıştıramadı. Bir tek uçak düşüremedi. Çünkü Batı'dan aldığı sistemleri Batılılar elektronik olarak körletti.
Türkiye semalarında uçan F-16'ların ülke savunmasında önemleri tartışılmaz. Ülke içindeki üslerden kalkan her savaş uçağı düşman gördüğü bilinmeyen her uçağı düşürmeye kabiliyetine sahip olarak semalarımızda uçuyorlar. Fakat Türkiye'ye bu uçakları satan ABD'nin kendisine göre düşman olarak gördüğü ülkeleri bu uçaklarda düşman, dost olarak gördükleri ülkelerde dost görünüyor. Yani bizim zannettiğimiz F16'lar sahibine göre kişniyor. Bu konuyu silahlı kuvvetlerimizin birçok üst düzey yetkilisi gündeme getirmeye devam ediyorlar. En son Emekli Tuğgeneral Aytekin Ziylan bu konuda basınımıza ilgi çekici açıklamalarda bulundu.
SAVAŞ UÇAKLARI MİLLî YAZILIMLA İDARE EDİLMELİ
TAİ tesislerinde ABD ile ortak üretilen F-16'lar için eski hava kuvvetleri komutanı ''Biz F-16 değil, soba boruları uçuruyoruz'' demişti. Çünkü F-16'ın belleği olan kod yazılımlarını ABD Türkiye'ye vermemekte direniyor. İsrail ve İngiltere'ye vermekte sakınca görmeyen ABD, bu kodları bize vermiyor. Yani Türkiye ABD'nin istemediği bir ülke ile savaşa girerse bu uçaklarımız bir ise yaramayacak. ABD çıkarları aleyhine bir devletle veya aşiretle savaş durumunda.ABD elektronik müdahale ile bu sistemleri kör ederse veya kullanılmaz hale getirirse, dünyanın en gelişmiş helikopterlerini ve F-16'larımız hangarda yatacak. Emekli Tuğgeneral Aytekin Ziylan bakın bu konuda ne diyor:'' Şimdi bir savaş uçağı çok farklı düzeylerde ve karmaşıklıkta yazılım gruplarından oluşuyor. Örneğin uçağın manevra kontrol yazılımı ile uçağın donanım teknolojisi ve tasarımı iç içe girmiş durumda. Yani o yazılımı yazmak veya değiştirmek için uçağın tasarımcısı kadar bilginiz olması gerekiyor. Benzer şekilde uçağın yapacağı görevlerin kontrolünü sağlayan bilgisayar üzerindeki yazılımlar da aynı özelliğe sahip. Uçağınızın üzerinde bir kamera veya bir elektronik harp cihazı varsa bunların içinde de ayrıca kendi yazılımları var. Bu nedenle uçak örneğinde tek bir yazılımdan ve tek bir yazılım firmasından bahsedemeyiz. Mesela ATAK helikopterinin görev bilgisayarının yazılımı gizli olması gereken bir sistemdir. Uçakların içinde radar ikaz almaçları var. Bu, uçağa yönelmiş bir füzeyi pilota haber verir. Kendisi otomatikman tedbir alır. Şimdi bu radar ikaz aygıtını yapan yabancı bir firma onun içine küçük bir virüs koyabilir. O virüsü yalnız o bilir ve onu da bulmak imkansız derecede zordur. O virüsü ileride kendisi bir kod göndererek aktif hale getirirse senin o radar ikaz aygıtı çalışmaz. Gelen füzeyi haber vermez. Dolayısıyla bu sistemin ve bu sisteme ait teknolojilerin gizli olması gereken sistem olarak beyan edilmesi lazım''
ABD, İSRAİLVE İNGİLTEREYE İZİN VERİYOR
Her silah kendisini yönlendiren yazılıma göre hareket etmekte. Bir bomba düşmeden önce birçok işlemlerden geçtikten sonra hedefe kitleniyor ve hedefi imha ediyor. Eğer siz silah üreten bir ülke iseniz bir zamanlar dostunuza sattığınız silahlar düşman gördüğünüz iktidarın eline seçtiği anda siz o silahları ve araçları etkisiz hale getirebilir. Yazılımına müdahale ederek uçakların birbirlerini dahi vurmasını yapabilirsiniz. Bu konuyu ister istemez düşünmek gerekiyor. Çünkü Amerikan Kongresi'nde yapılan konuşmalar var.Internet'ten ABD senatosunun zabıtlarında bunlara ulaşmak mümkün. ABD'li senatörler diyorlar ki, "Biz kredilerle başka ülkelere sattığımız silahların yazılımları içine birer tane virüs koyalım. İleride onlar bu silahları bizim amacımızın dışında kullanamasınlar. Ben ABD'nin istemediği bir ülkeye karşı uçağımı kullanmak istersem, ABD buna karşı geleceği için bir kod göndererek o silahı çalıştırmayabilir. Yazar Alvin Toffler "Savaş ve Savaş Karşıtı" kitabında ABD'de konuştuğu generallerin kendisine "Biz herhangi bir uçağı herhangi bir boylamı geçmesi halinde düşecek şekilde önceden ayarlayabiliriz" dediğini yazıyor. Türk ordusunun çok üzerinde durduğu ATAK Projesi'nde görev bilgisayarını TÜBİTAK'taki bir ekip yapacaktı. Fakat ABD "Hayır vermiyoruz, hazır alacaksınız" diye dayatması ile karşı karşıya kaldık.
KOCATEPE SAVAŞ GEMİMİZ BÖYLE BATIRILDI
Kıbrıs ve Kocatepe olayında hepinizin bildiği Kocatepe'nin yunan gemisi olarak batırılması hikayesi'de hala hafızalardadır. Elektronik yönlendirme ile Türk uçaklarına gönderilen yanlış sinyal yönlendirmesi sonucu bölgeye giren Türk savaş gemileri ile savaş uçakları birbirlerini düşman olarak tanımlayarak ateş açmışlardır ve dost ateşi ile Türk gençleri hayatlarını kaybetmişlerdir.Bu olayın 1974'lerde gerçekleştiğini belirtmekte fayda var. Şu anki teknoloji ile bunun çok fazlası yapmak mümkün.
Elektronik karşı-tedbir sistemleri, savaş uçaklarını, düşman radar ve silahlarına karşı koruyor. Yazılım kaynak kodları da, bu sistemlerin en önemli parçası. Türkiye, bu konuda teknoloji transferi verilmesiyle, söz konusu yazılımların, kendi tanımladığı güvenlik ihtiyacını karşılayacak şekilde milli olarak hazırlanmasını istiyordu. Buna izin vermeyen ABD ise, sistemlerin, kendi kurduğu standard şekilde kullanılmasını ve Türk tarafının değişiklik yapamamasını istiyor. Görüldüğü gibi ABD ilerde olacak bir savaşta (olmamasının dileriz tabii) Türk savaş uçakların kontrol etmek istiyor!!
SONUÇ
Unutulmamalıdır ki; satın alındığı takdirde Türkiye kullanıcı olarak kalmaya mahkumdur ve bu sınırlama teknoloji transferinde diğer projelere kötü örnek olabilir. Bu metotta Türkiye doğrudan satın almaya itilirse, yarin ayni metodun diğer projelerde kullanılmayacağı nereden belli ? Ev yapıyorsun ama kapının kilidinin anahtarı başka birinde. Ülke savunmasında kullanılan hangi silah olursa olsun milli yazılım şarttır. Aksi durumda o silah sisteminin güvenirliliği hep tartışılacaktır. Milli yazılıma sahip bir sistemin dahi güvenirliliği yüzde 100 olamaz; zira her kod kırılabilir. Ancak bu harcanacak zaman ve kullanılan teknolojiye bağlı olduğundan, göreceli olarak milli yazılıma sahip sistemler daha güvenlidir.Türk insanı bir gün elbet kendi uçağını da kendi yapacaktır.