Kasım 2008

Ö T E S İ

 

22.12.2024 



Bamteli

 
Aydil Erol

“ALATURKA” BESTE YARIŞMASI


TRT, güzel ve isabetli bir iş yapıp beste yarışması açıyor. “Süre kısa olduğu hâlde 2723 eser katılıyor. Süre biraz daha uzun tutulsaydı bu sayı elbette daha fazla olurdu.” deniyor. Bu, ikinci dilimiz olan musikimiz; “Beyin Vakfı kurucusu ve zihinsel okuma yöntemiyle zihinsel haritalamanın yaratıcısı İngiliz Tony Buzan”ın “Klâsik Türk Müziği zekâ eseridir.” dediği sanatımız açısından son derece sevindirici bir sonuç...

“Isfahan” gibi, “Sûzidil” gibi günümüz bestecilerinin nedense pek itibar etmedikleri makamlardan yapılan eserleri görmek de ayrı bir sevinç kaynağı...
Büyük bilgin Hüseyin Sadeddin Arel’in “Bana bestekârı verin; ötesini düşünmeyin.” dediğini de bu arada hatırlamakta yarar var sanıyoruz.
Bu sonuç, bazı entellerin-dantellerin ve daha bilmem nelerin:”Öldü!.. Bitti!..Çağı geçti!..” diye babaları tutmuş zenciler gibi tepinmelerine rağmen, soylu sanatımın yaşama gücünün en güzel ıspatı değilse nedir?.. Bu millet var oldukça onun da bütün görkemiyle yaşayacağına olan inancımızı bir yol daha tazeledik... Gurur duyduk... Kıvanç duyduk... Emeği geçen herkesi gönülden kutluluyoruz.
Aklımıza takılan bazı soruları sıralamazsak kendimizi eksik konuşmuş sayacağız:
Bu güzel yarışmaya neden ve niçin başka bir ad verilmedi de “Alaturka” denildi?!! Bilindiği üzere “dilimizde ‘alaturka’ şeklinde söylenen İtalyanca alla turca sözü uluslararası bir müzik terimidir ve sadece ‘Türk askerî müziği’ tarzında demektir.” ‘(Cinuçen Tanrıkorur, Müzik Kimliğimiz, Ötüken Neşriyat).
Emel Sayın-Ahmet Özhan ikilisinin “Sayısal Gece” vb’yi andırır sunuculuklarını tek kelimeyle: Yadırgadık!.. Özhan’ın kalitesiyle, kariyeriyle, klâsıyla, karizmasıyla bağdaştıramadık...
Bu arada sayın Sayın bir de keşifte (!) bulundu: Bâkî’nin tanınmış şiiri için“Yahya Kemal’in dediği gibi ‘Baki (‘Bâkî’ olacak!..) kalan bu kubbede bir hoş sada imiş” deyiverdi...Bu yanlışlık nedendir bilinmez; düzeltilmedi... Acaba yanlış mı biliyoruz diye Ali Rıza Alp’ın Büyük Osmanlı Lûgatı’na, Necmettin Halil Onan’ın İzahlı Dîvan Şiiri Antolojisi’ne; hayatını Klâsik Edebiyatımızı sevdirmeye, tanıtmaya adayan Prof. Dr. İskender Pala’nın eserlerine ve Meydan Larousse’ye baktık. Bildiğimizin doğru olduğunu gördük
Sayın Sayın ‘Alpaslan’ sözünün başındaki ‘a’ ve ‘l’ harflerini incelterek söylüyor; oysa her iki harfin de kalın okunması gerektir. Yeri gelmişken söyleyelim: ‘Alp’ (‘a’ ve ‘l’
ince olarak söylenirse) Avrupa’daki dağın adıdır ve ‘beyaz’ demektir. Türkçemizdeki ‘Alp’ ise (‘a’ ve ‘l’ kalın okunur: ‘Yiğit’ demektir.

İŞİN ASLI
Allah’a sonsuz şükürler olsun, Türk nüfusu artmaya devam ediyor: Önce Kırgız’ın ‘Manas’ı, sonra Cânân-Şahin Zenginal çiftinin kızları ikinci Melîke’miz, Cemal Terzi’nin oğlu Ertuğrul, ardından Çağrı Çapraz’ın kız kardeşi Çağla...
Gönlünün güzellikleri yüzüne vuranlardan değerli meslektaşımız ve kimya mühendisi Mine Özgür, Kastamonu’da yayımlanan Kastamonu gazetesinde Çağla Çapraz haberine yer vermiş. İkinci yol baba olan Kemal Çapraz, haberi görünce şöyle dedi:
-Ben, kızım olduğunu Kastamonu’dan kimseye söylemedim. Nasıl haber almışlar?..
İstihbarat Şefimiz Yücel Velioğlu bunu duyunca, meşhur bir söze nazire yaparcasına şöyle konuştu:
-Aman Kemal ağabeğciğim, merak ettiğin şeye bak... Kastamonu’da gazeteciler var!..



BENGİ

Gün gelir Gök Türk yazıtlarındaki gibi Bengü taş olur; yüzyıllar ötesinden uyarır, Çin tehlikesine dikkat çeker, öğütler verir, doğru yol nedir gösterir. Gün gelir Bengisu olur; abıhayat olur, ebedî hayat verdiğine inanılır. Bangu, Bengi, Bengü diye okunabilir. Balıkesir’de bir güzel halk oyunu (‘dansı’ değil!..) oluverir. Bunlarla yetinmeyip TRT’de 2’nci kanala uzanıp seyredilmelere doyulmayan bir program olup çıkıverir. Her bölümü ayrı bir güzellikler güldestesi olan programın danışmanlığını müzik dünyamızın çalışkan siması Süleyman Şenel yapıyor. Güzel Türkçesiyle Bengül Erdamar’ın seslendirdiği Bengi’yi Ali Gürlü sunuyor; güler yüzüyle, sevimli konuşmasıyla. Her Çarşamba akşamı ‘cennet vatan’ın bir başka köşesinden, başka sanatkârlarla ekrana gelen programda Kastamonulu bağlama yapımcısıyla beraber olduk, Sürmeneli kemençe ustasının çalışmasını gördük. Simav’daki Yârenlerin toplantısına katıldık...
Uygur Türklerinden günümüze uzanan bir zaman dilimine sahip Yârenlik’te vefa, sevgi, saygı, şefkat, merhamet, anlayış, fedakârlık, kardeşlik ve eşitliğin bütün canlılığıyla ve olanca görkemiyle yaşadığına şahit oluyor, böylece günümüzde “Vefa, Istanbul’da bir semtin adıdır.” sözünün kara mizah olmaktan öteye hiçbir anlam ifade etmediğini görüp Tanrı’ya şükrediyoruz. Yârenler arasında suç işleyenler cezasız kalmıyor. Yârenlik zamanına göre banka olur, gününe göre şefkat ocağı...Bu güzelim toplantılar, ufak tefek farklarla memleketin her yerinde vardır.
Kuşumla muşumla, Huysuzuyla huylusuyla “pompalanan” efemine, (hadi Türkçesini söyleyelim: “Karı kılıklı”) değil; istenen, beğenilen, güvenilen, inanılan bir erkek tipi oluşturma gibi görevi de bulunan Yârenliğin, tarihçilerin, sosyologların ilgisini çekmesi boşuna mıdır?..
Bazı sazlarımızın kaybolmaya, unutulmaya yüz tuttuğu günümüzde program, “Bengi Müzesi” adıyla bir de çalgı koleksiyonu yaparak önemli bir hizmete de imza atıyor.
Gelenekten Geleceğe /Programın adı: “Bengi”/ Duymadım, bilemiyorum/ Var mıdır benzeri, dengi/ Göremezsin başka şeyde/ Ondaki zevki ve dengi...
diyor emeği geçenlere ve katılanlara gönülden tebriklerimizi sunuyoruz.


KÜLTÜRÜMÜZ MÜZİĞİMİZ
Solistliğini Mehmet Güntekin’in yaptığı programda İncilâ Bertuğ ile Güntekin’in sevimli açıklamaları, sıkmadan öğretmenin, sevdirmenin şaheser örneklerini veriyor. Sazlarının ustası olan gül gibi kızlarımız Burcu Sönmez (Ney), Ege Kökrek ( Tambur), Didem Başar (Kanun), Binnaz Çelik (Kemençe) bu gül bahçesine ayrı bir güzellik katıyor; sağ olsunlar, var olsunlar. Uzun uzun konuşmaktansa Pazartesi akşamları TRT 2’deki bu doyulmayan programı kaçırmayın, diyoruz...

MÜZİK DÜNYAMIZ

İkinci dilimiz olan musikimiz Doğu Türkeli’nden Tuna boylarına, Balkanlar’a; Saha Eli’nden, Çuvaş, Başkurt Eli’nden, Kırım’dan Kıbrıs’a, Kerkük’e, Bayır Bucak’a vb. uzanan baş döndürücü bir coğrafyada varlığını gösterir.
Böyle görkemli, böylesine zengin bir müziğin de örnekleriyle belgelenip bir dizi hâline getirilmesi hiç şüphe yok ki, büyük bir hizmet olacaktır. TRT’nin böylesine unutulmaz bir hizmeti gerçekleştirecek imkâna sahip olduğunu da biliyoruz. Yeter ki Şenol Demiröz “Başla!..” desin...


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002