Yeni Türk Lirasına geçiş aslında Eski Türk Lirasına dönüş olarak ifade edilebilir. Zira Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk olarak 1927 yılından çıkarılan Türk Lirası değerlerine dönülecektir.
31.12.2004 tarih ve 25363 Sayılı Resmî Gazete ile ilân edilen 5083 Sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi” adlı kanun yürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlük tarihi her ne kadar 31.01.2004 olarak belirtilmiş ise de, kanunun geçici 1 ve 3’üncü maddeleri gereği yeni banknotların piyasaya arz edilme tarihleri 01.01.2005 olarak kabul edildiğinden piyasaya asıl etkisi bu tarihten itibaren olacağından, Yeni Türk Lirasına geçiş için geri sayım süreci işlemeye başlamıştır.
Yeni Türk Lirasına geçiş aslında Eski Türk Lirasına dönüş olarak ifade edilebilir. Zira Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk olarak 1927 yılından çıkarılan Türk Lirası değerlerine dönülecektir. 1927 yılında tedavüle çıkarılan Türk Lirası 1980’lere kadar oldukça istikrarlı bir trend izlemiştir. Ancak 1970’li yıllarda tırmanışa geçen enflâsyonun, yüksek-kronik enflâsyona dönüşmesi sürecinde Türk Lirası’nın değeri sürekli düşerken para birimindeki sıfırlar da giderek artmıştır.
Bugün yüksek enflasyonun bir sonucu olarak ülkemizde dünyadaki en büyük kupürlü banknot (20.000.000) kullanılmakta olup bu durum paramızın itibarını olumsuz yönde etkilemektedir. Öte yandan, bazı ekonomik değerlerin milyarlarla, trilyonlarla ve hatta katrilyonlarla ifade edilmesi başta kasa işlemleri olmak üzere, muhasebe ve istatistik kayıtları, bilgi işlem programları ve ödeme sistemlerinde sorunlara yol açmaktadır.
Türk Lirasının taşıdığı kupür değeri bakımından, bugün dünyada rastlanmayan büyüklüklere ulaşması, ifade ve yazılmasında da çeşitli zorluklara sebep olmaktadır.
Bu yüzden, paramızdan altı sıfır atılarak bir milyon Türk Lirası eşittir bir Yeni Türk Lirası (1.000.000 TL= 1 YTL) değişim oranında yeni bir para birimine geçilmesi ve ulusal ekonominin kapsamına giren parasal değer ve kayıtlarda genel bir sadeleştirilme yapılması uygulama açısından pratik bir çözüm olarak görülmüştür. Sıfır atma operasyonunun diğer yararları ise, ön koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak; TL’nin tekrar güven kazanması, ekonomik işlemlerin kolaylaşması, iktisadi birimler üzerinde olumlu psikolojik etkilerin oluşması, enflâsyonla mücadeleye katkı sağlaması ve ekonomik maliyetlerin düşürülmesidir.
Sıfır atma operasyonunun istenilen sonucu vermesinin ön koşullarından birincisi, enflâsyonun tek haneli ve sürdürülebilir rakamlara düşürülmesi; ikincisi ise döviz kurlarındaki dalgalanmaları en aza indirilmesi ile güçlü para birimleri karşısında TL’nin istikrara kavuşturulmasıdır.
Sıfır atma operasyonunun dünyadaki uygulamalarına bakıldığında bugüne kadar 49 ülkenin parasından sıfır attığı görülmektedir. Paradan sıfır atılması genellikle bir istikrar programıyla birlikte gündeme gelmiş ve farklı enflâsyon oranlarında sıfır atılmıştır. İstikrar programı başarıyla sonuçlanan ülkelerden İsrail’de, programa başlandıktan kısa bir süre sonra para reformu gerçekleştirilmiştir. Polonya, Bolivya ve Bulgaristan’da ise istikrar programının enflasyon üzerindeki olumlu etkileri ortaya çıktıktan sonra para reformu gerçekleştirilmiştir. Bugün daha ziyade önerilen yöntem budur.
Programların başarısızlığa uğradığı durumlarda (Arjantin ve Brezilya örneği) bir süre sonra paradan yeniden sıfır atma gerekliliği ortaya çıkmıştır. Paradan sıfır atma uygulamasının ilk aylarında, fiyatlarda yuvarlama yüzünden az da olsa bir artış olabildiği gözlemlenmiştir.
1 Aralık 2005’ten itibaren yeni para birimiyle birlikte Türk Lirası’nın ABD Doları karşısında değeri yaklaşık 60 yıl öncesinde olduğu gibi, dolar kuru yaklaşık 1,5 $ = 1 YTL (Yeni Türk Lirası) olacaktır. Türk Lirasından altı sıfır atılması ile birlikte, enflasyonun düşürülmesi yönünde de kamuoyuna güçlü bir mesaj iletilmesi sağlanacaktır. Ancak sıfır atma operasyonunun başarısı, ön hazırlıkların ve yan etkileri azaltacak önlemlerin hedefe ulaştıracak şekilde oluşturulmasına bağlı olduğu gibi esas zorluk kamuoyunda oluşan pozitif ortamın sinerji yaratan bir atmosfere dönüştürülmesinde yatmaktadır.
Sıfır operasyonunun ilk aşamasından mevcut enflasyon düzeyi herhangi bir risk olarak görülmemektedir. Asıl risk, enflâsyonun bundan sonraki yönünü belirleyecek olan “beklenen enflâsyon”un seyrinde yatmaktadır. Eğer operasyon öncesi ve sonrası etkin bir istikrar programı uygulaması sürdürülebilirse enflâsyonun süreceği yolundaki beklentiler üzerindeki psikolojik direnç kırılarak “beklenen enflâsyon” oranları tek haneli ve giderek düşen rakamlarda seyredecektir.
Eğer uygulanan istikrar programından taviz verilirse bir süre sonra satın alma gücünün artmadığını gören hane halklarının her türlü mal ve hizmete olan talebinin artması sonucu fiyatlar yeniden katlanarak yükselme trendi izlerken paranın sıfırları da artmaya başlayacaktır. Türk Lirası’na tekrar sıfırlar eklenmemesi için öncelikle gerçekleşmesi gereken şartlar ise kısaca şöyle sıralanabilir:
1- Siyasî istikrar
2- Kamuoyu desteği
3- Ekonomik ve malî istikrar
a- Sıkı maliye politikası
b- Kalıcı ve sürdürülebilir ihracat ile cari açık
c- Üretim ve istihdam artışı
d- Süreklilik kazanmış tek haneli enflâsyon ve enflâsyon hedeflemesi.
Sonuç olarak, yüksek-kronik enflâsyon dönemlerinin doğal bir sonucu olan paradan sıfır atma operasyonu;
hedeflenen ekonomik ve siyasî dengelerin oluşmasında uzun, zahmetli, sabır ve özveri gerektiren bir süreçte atılan ilk olumlu adımdır. Bu gerçek göz ardı edilmeyerek, enflasyon olgusunun bu operasyonla birlikte yok olduğu ve satın alma gücünün hemen artacağı beklentisine kapılmadan, aceleci davranmanın riskli olduğu bu konuda adımları sağlam atmanın daha uygun olduğu unutulmamalıdır.