Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Köşe Taşı

 
Prof Dr. Ali Osman Özcan

Ötekinin çarşambası


Her gün kamuoyunda yüzümüzü dikine tıraş edenlerin sözlerine kanarak ötekinin çarşambasını hayal edip duruyoruz. Millete borcu olanların dilleri bir karış. Soyguncu ve hortumcular pabuç gibi dilleriyle kendilerini savunmaya kalkıyor. Ayrımcılık ve bölücülük yapanların dilleri ise, fil kulağı gibi.

Bizim olanla olmayanı ayırt edemediğimiz karanlıklar içinde yol almaya çalışıyoruz. Eylemlerimizin nasıl sonlanacağı konusunda doğru tahminler yaptığımızı düşünerek eyyamcılık yapmak hoşumuza gidiyor. Eylemlerimizin şimdiki seyrinden memnun bir tutumla yaşamaya alıştırılmışız. Oysa ötekinin çarşambası bambaşka. Bizim perşembemizi çarşambadan karartma amacından vazgeçmiş değil. Ötesinin çıkmaz sokak olduğunu kavrayacak ve tehditleri algılayacak bilincimiz uyuşturularak uykusuna devam ediyor. Uyuduğu zaman büyüdüğünü zanneden zavallı birine benzediğimizi ne zaman anlayacağız? Gerçekten ötekinin çarşambası ile bizim çarşambamız aynı mı? Bize öyle gelen ötekine de öyle geliyor mu?.. Öyle geldiğini biliyoruz.
Ötekinin çarşambasına ait haberleri kimler getiriyor? Haberi getirenler bizden veya ötekinden yana mı? Öteden beri çarşambalarımızı araştırmadığımız apaçık ortada. Bu çarşambalar yüzünden üç yüz yıldır perşembelerimiz hep karartılmış. İbret alınacak olaylardan dersler çıkarmak da hoşumuza gitmiyor. Öteki çarşambasını güvence altına çoktan almış. Bizim perşembelerimizin altından halılar, tahtalar çekilip alınıyor. Kara toprağa “küt!” diye düştüğümüzde, hatalarımızı gelecek nesillere karşı nasıl örtbas edeceğimiz konusunda da bilgimiz yok. Çarşambalarımızın üzerinde örümcek bağlamış. Örümcek ağlarına öpücükler gönderme peşindeyiz. Ötesi var mı, ya hu! diye çarşambalarımızı silkelemeden perşembemizde güller açmasını bekliyoruz.
Bir tehlikeden büyük güçlüklerle kurtularak devlet kurabildiğimizi ne çabuk unuttuk. Canımızı çıkarmak isteyenlerin çarşambalarında bizler neden sarhoşlar gibiydik? Canımızı dişimize takarak, tehdit ve tehlikelerin üstesinden gelirken, kendi perşembemizi cennete çevirebilme irademiz vardı. Can derdine düşmenin ne olduğunu bilenlerin sözlerini masal diye kulak arkası etmeye başladık. Dağların dayanamayacağı acıları tekrar katlanmaya hazırlandığımıza dair pek çok belirtiler var.
Her gün kamuoyunda yüzümüzü dikine tıraş edenlerin sözlerine kanarak ötekinin çarşambasını hayal edip duruyoruz. Millete borcu olanların dilleri bir karış. Soyguncu ve hortumcular pabuç gibi dilleriyle kendilerini savunmaya kalkıyor. Ayrımcılık ve bölücülük yapanların dilleri ise, fil kulağı gibi. Çarşambamız, çarşamba olmaktan çıkmış tuzsuz çorbaya benziyor. Perşembemize acıyanlar, vicdansızlıkla suçlanıyor. Perşembemiz için çalışanların dillerinde tüy bitse de söylediklerini duyacak kulaklar çoktan sağırlaşmış. Uzman diye çağırılanların dilleri kira isteme hastalığına tutulmuş. Çarşambasının hakkını arayanlar dilenmez dilenci durumuna düşürülmüş. Vay benim güzel çarşambam, ışıklı perşembem. Üç yüz sene önceki çarşambaların dili olsa da söylese. Bugünkü çarşambamızın dili tutulur hali, o zaman akla gelir miydi?
Ötekinin çarşambası tozpembe iken, bizim çarşambamız kapkara. Bu renk değişiminin sebeplerini kimlerden soralım? Ötekilerine sorsak, ötede beride bizleri ötemiz berimizle dillere düşürmezler mi veya şurada burada düşman ağzıyla davranıp, bize dürbünün tersiyle baktırmazlar mı? Çarşambalarımızın vicdanı perşembemiz için ecel terleri dökerken milleti efkâr dağıtmaya çağıranlara ne diyelim. Çarşambamızda ekti püktülere güvenerek, ötekinin gayretine kör olursak, sonumuz nice olur?..
Ötekinin Çarşamba pazarında bizim ellerimize tutmamız için verilen yılanları koynumuza sokmamızı isteyenlerin perşembemizi timsah cennetine çevirmeyeceklerine dair herhalde senedi ve tapusu olanlar vardır. Onlara nasıl inanıp güvenelim. Ama onlar ötekiler için güvenilir kişilerdir. Çarşambamızın ayrık otlarının elleri de cepleri de genişlemiştir. Elimizi çabuk tutmayı, hiç olmazsa perşembemiz için mücadele etmenin meşruluğuyla birleştirerek öğrenmemiz gerekmektedir. Yoksa perşembesi olmayan bir millet herhalde cumayı da göremez. Salının pazarındaki tezgâhlarda antika eşya olarak satılır.
Ötekinin çarşambasından öte beri aşırarak perşembemizin değirmenini çeviremeyiz. Ötede beride perşembemize lâf atanlar, çarşambalarımızda da bizim ötekilerimizdirler. Öteden beriden perşembemiz için umutsuzluklarını dile getirenlerin ellerinde gizlice sakladıkları perdeleme niyetlerini de sezmek gerekir. Çarşambamızda sergilenen tehlikeli oyunlar, perşembemizde daha da tehlikeli olarak oynanacak oyunlardır. Oyunların câzibesine kapılanlar zaten perşembemizi de göremezler. Ötekini berikini toplayarak yol soranların gösterdikleri yollar, esasen bizim perşembemize giden yollar da değildir. Ötekinin çarşambasındaki pazarın çöplüğüne giden yollardır. Bizim çarşambamızı öteleyen, ötekinin çarşambası daima bizden bir şeyler aşırmıştır. Hâlâ da aşırma peşindedir. Aşırılan şeyler perşembemizin altın yaldızla kaplı temel direklerdir. Ötekisinin perşembesi güller açtığında bizim perşembemizin gülleri çoktan solmuş olacaktır.
Çarşambası ve perşembesi elinden alınanların adları bugün anılmıyor. Adımızın gelecekte olunması için ötekinin çarşambasının yaptığı zihin uyuşturuculuğunu, kendi pazarımıza sokmamak önemlidir. Üç yüz senedir hâlâ çıkmayan bu kokuyu temizleyecek tek ilâç, disiplinli çalışmadır. Bunu öğrendiğimiz gün perşembemiz derin bir “Oh!” çekerek huzura kavuşacaktır. Perşembemizi kurtarmak için el ele, gönül gönüle haydi disiplinli çalışmaya! Azmin elinden bir şey kurtulmaz diyen bir millet, neden azmini ayaklar altında çiğner ve perşembesinde güneşin doğmasını engeller? Anlayan varsa beri gelsin. Ötelerde durmasın. Türk milleti, perşembelerine sahip çıktığı müddetçe varlığını sürdürdüğünün bilinciyle, ötekilerinin çarşamba ve perşembeleriyle vakit öldürmekten vazgeçilmelidir. Ötekinin çarşambası, perşembesi nedir ki? Önemli olan Türk milletinin kendi geleceğini gerçeklendirmesidir.


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002