Eğer her yazar bilmediği konularda söz söylemeyi, tanımadığı insanlar hakkında nezaket ve saygı sınırlarını aşan yorumlar yapmayı kendisinde “hak” olarak görüyorsa vay halimize!...
Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 100 temel eser listesi basında çeşitli açılardan tartışıldı. Mevcut şartlarda belli bir dengeyi tutturduğunu düşündüğümüz bu listeyi kimisi 101 temel eser başlığıyla yazdı, kimisi de isimler üzerinden polemikler üretmeye çalıştı. A. Turan Alkan’ın, şu anda ülkemizde yetişen neslin sınavlar arasında koşuştururken okuma alışkanlığını kazanmasının zorluğuna ve gerçek bir okuyucunun özelliklerine dikkat çeken yazısı son derece yerindeydi.
Fakat eski “anchorman” A.Hakan Coşkun bu konuya dair en garip ifadelerin sahibi oldu. Coşkun, adına ilk defa 100 temel eser listesinde rastladığı Bahaeddin Özkişi hakkında şunları söylüyordu: “Ancak listede adı söylendiğinde ‘O da kim yahu?’ denilecek bir yazar da var. Aşina olmadığımız bu yazarın adı: Bahaeddin Özkişi. Tavsiye edilen eserinin adı: Sokakta. Merak ettiğim şu: Acaba gerçekten ‘hakkı teslim edilmemiş’ bir yazarla mı karşı karşıyayız, yoksa ülkemizin en güzide müessesesi ‘torpil’ burada da mı devreye girdi?”
Burada hem entelektüel zaafiyeti, hem de kendine aşırı güvenden kaynaklanan rahat ve saldırgan bir üslup görüyoruz. Türkiye’de 400 bine yakın tirajı olan bir gazetede yazı yazan bir kişi, 100 temel eser listesine girmiş edebiyatçı için “O da kim?” sorusunu sormadan önce herhalde araştırma yapmalıdır. Biraz araştırma zahmetine katlansa, 4 seviyeli kitapla karşılaşacaktı. Herhalde ölçü hassasiyetine sahip bir insan Bahaeddin Özkişi’nin 4 eseriyle karşılaştığında onları okumadan görüş belirtmeye kalkmazdı. Bu işler maalesef sağcılarla solcuların arasında bir yerde durup sürekli “hepiniz yanlışsınız” demeye benzemiyor.
Eğer her yazar bilmediği konularda söz söylemeyi, tanımadığı insanlar hakkında nezaket ve saygı sınırlarını aşan yorumlar yapmayı kendisinde “hak” olarak görüyorsa vay halimize!... Sanatkarların ve yazarların bir kelime için yıllarca küs kalabildiği o dönemde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Özkişi’yi “Devam et evladım, sen on Sait Faik edersin” diyerek teşvik edişi manidardır. Ünlü köşe yazarlarımız tarafından tanınmayan Bahaeddin Özkişi değerler bırakarak göçtü bu dünyadan. Acaba onun adını dahi duymamış olmayı kendisi için gayet normal görenler ne bırakacaklar merak ediyoruz doğrusu.
Bahaeddin Özkişi’yi biz “Köse Kadı” isimli romanıyla tanıdık. Köse Kadı ve onun devamı olan “Uçdaki Adam”da Osmanlı’nın küçük çaplı kuvvetlerle başta Macaristan olmak üzere Avrupa coğrafyasında nasıl hakimiyet kurmayı başardığını anladık. Birlikte düşünebilmenin, “aynı dili” konuşabilmenin ve organizasyon gücünün ne demek olduğunu ve şimdilerde bütün bunlara ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu hissettik. Horasan’dan gelen Alp-Erenlerin, kolonizatör dervişlerin, 1200’lü yıllarda Anadolu’da verdikleri mücadeleyi, 1500’lü yıllarda aynı organizasyon kabiliyeti ve canlılıkla Avrupa’nın içlerine taşıyan gücü gördük. Bu ikisini besleyen İlahı Kelimetullahı yayma isteği ve vazifesiydi.
Bir Sokaktan Bir Medeniyetin Serencamı
Bahaeddin Özkişi’nin 100 temel eser listesine giren “Sokakta” romanından aldığımız notlar onun kalitesini anlatmaya yetecektir sanırız: “Sokağımın insanları kayboluyorlardı. Gözleri, büyülenmiş gibi maddeye dikilmiş, geçip gidiyorlardı önümden. Bir kuş sesinin, bir asma yaprağının, dur, gitme bana bak haykırışını duymuyorlardı. Gönülleri ve gözleri güzelliklerden kopuyordu. Gerçek ihtiyaçlarının ötesindeki şeylere gidiyorlardı koşarak.”
“İnsan gözünü perdeleyen, her şeyi bir arada aynı anda görmekti. Görmeyi bilmemek bir eğitim eksikliğiydi.”
“Yeni insana mezarın koza, yaşadığı hayatın bir kurt hayatı, mezar sonrasının da kelebeklik olduğunu anlatmaya pek imkan yok.”
“Eldeki saf değerler görmüyor musun cam boncuklarla değiştiriliyor. Sizce güzelin değersizliği eski oluşundan. Yeni olsun da diyorsunuz isterse bir boncuk olsun. Değerler, ait oldukları toplumun titizlikle korumak zorunda olduğu şeylerdir. Çünkü gelecek onlar üzerine örülür.”
“Gerçek insanı ümit, iman, heyecan meydana getirir.”
“Doğru, dergi, mecmua, gazete ve kitaptan öğrenilmez. Lazım olan gözlem ve deney sonuçlarıdır.”
“Sosyoloji kanunları henüz birer tahminden ibarettir.”
“Her insan, her topluluk ömrünün bir noktasında hayvani ve insani hayat arasında bir tercih yapmak zorundadır.”
“Sevmeden bakan insanın gördüğü karanlıktır.”
“Vicdansız ilim, imansız çaba ruhun ölümü anlamını taşır.”
“Ölüm, isteğimize göre anlama sahiptir. İstersek bizim için Allah’ın ihtişamına garkolma olabilir.”
“Geçmiş ölüyse sen de yoksun. Kökü olmayan toplum yaşayamaz…”