Türkiye`mizin önderliğinde 1990 yılında gündeme yeniden gelen ve İstanbul`dan yola çıkan bir trenin hiç duraklamadan Atlas Okyanusu kıyılarına varmasını öneren `İpek Demiryolu Projesi` belki de bu eski günlere dönüş için yeni bir umut olacaktı...
Türk Dünyası`nın en önemli gelir kaynağı olan ticaret, asırlar boyu `İpek Yolu` üzerinden sağlanmış ve Türk yurtlarının zenginliği ile dünyanın en büyük medeniyeti bu gelirle sağlanmıştı.
”Adriyatik`ten Çin Seddi`ne Türk Dünyasi” diye bugün tanımladığımız coğrafyada artık eski görkem ve zenginlik göze çarpmıyor. Pek çok ata toprağı mahzun ve fakir bir biçimde eski şaşalı günlerini hasretle bekliyor.
Peki niçin böyle oldu?
Seçim donemlerinde bütün siyasi partilerin programlarında yer bulan `Demiryollarına yatırım` konusu ne hikmetse iktidara gelindikten sonra sürekli unutulan ve hatta `Komünist` olarak adlandırılan düşman oluveriyordu...
Türk milletinin uykusu
Fakat bu kez İpek Demiryolu Projesi gibi bütün dünyanın yakından ilgilendiği dev bir atılımın hayata geçirilmesine karar alınmıştı... Ayrıca Korfez Savaşı`nın yıkıcı etkisinin ortadan kalkmasından sonra Hicaz-İstanbul Demiryolu`nun yeniden çalısır hâle getirilmesi için bir çalışma başlatılacağı gündeme geliyordu.
Bu durumda Ankara, bir kolu ile Pekin`e kadar olan Türk Coğrafyası`na açılırken diğer kolu ile de Osmanlı`nın mirası olan Ortadoğu`yu kucaklıyordu.
Evet, tahmin edebileceğiniz gibi bazı güç odaklarını olabildiğince rahatsız edecek ve gece uykularını kaçırabilecek dev iki proje aynı dönemde gündeme gelivermişti. Öyleyse kendi uykularının kaçacağına, Türk Milleti`nin uykusundan istifade edilmesi gerekirdi...
Ve öyle de oldu. Tren operasyonunun düğmesine basıldı...
Yumuşak karna hücum
Öncelikle alelacele siyasi bir şov havası verilerek hazırlıkları tamamlanmamış ve alt yapısı bitmemiş olan `Hızlı Tren` seferi hedef seçildi. Bu aynı zamanda Türk tren sisteminin yumuşak karnıydı… Pamukova`da meydana gelen kazada pek çok vatandaşımız hayatını yitirirken makinistin söylediği bir söz dikkat çekiyordu. `Viraja o kadar süratli girmedim!`
Bu olayın ertesi günü ise Adana`dan polisiye bir haber ajanslara düştü. Ancak her zamanki gibi basınımız bu haberi çok küçük gördü. Adana`da rayları birbirine bağlayan 300 kusur vidanin sökülmüş olduğu bildiriliyordu. Polisin yaptığı araştırmada ise hiç bir iz ve delile rastlanamadı. Aradan geçen yaklaşık bir haftada her gün ufak tefek tren kazaları oldu. Ve ardından da sinyalizasyon hatası olarak adlandırılan ikinci kanlı kaza meydana geldi. Bu kazada da makinist, `Ben sinyal ışıklarına geldiğimde yeşil yanıyordu. Bir anda kırmızıya döndü. Ben ne olduğunu anlayamadım` diyordu. Ardından ise Anadolu`nun çeşitli bölgelerinde tren sinyal kontrol kutularının parçalanmış ve açılmış olduğu haberleri peş peşe ajanslara düşüyordu. Polis ise daha önce Adana`daki vida sökme hadisesinde olduğu gibi, hiç bir iz ve delil bulamıyordu.
Tren kazalarına son nokta ise boş bir tankerin tren geçmeden bir kaç dakika evvel bırakılması ve içi yolcu dolu trenin buna çarpması ile yaşandı. Bu kazanın aynı zamanda bir uyarı olduğu komplo teorisyenlerince dile getirilirken, verilmek istenilen mesaj da herhalde ilgili tarafından alınmıştı... Gereği yapıldı ve kazaların ardi kesiliverdi...
Şimdi ise gözlerimizi 22 Eylül de Bakan Erkan Mumcu`nun ve Ulastırma Bakanı Binali Yıldırım`ın katılacağı `İpek Demiryolu`nun açılışı mânâsına gelen ve Türkiye`den yola çıkıp Pekin`e kadar gidecek olan Kültür ve Ticaret Treni`nin seferine çevirdik. Hep beraber bekliyoruz, bakalım neler olacak?