Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Köşe Taşı

 
Prof Dr. Ali Osman Özcan

Uçukluk Uçurtmaları


Öyle sözler duyuyor, öyle örnekler görüyor ve öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki, toplum olarak cinnet geçiriyoruz sanki. Hatta toplumsal cinnetimizi tedavi edecek ilâç olarak uçukluğu görüyor, uçukluktan medet umuyoruz. Uçukluk ordularıyla zafere kilitlenmiş gibiyiz. Akıl yürütme veya karar verme konusunda en uçuk olanları tercihe zorlanmaktayız. Yarım ağızla söylenen sözleri, içten söylenmiş sanıyor, yarım yamalak yapılan işleri en kaliteli işler olarak ödüllendirip örnek göstermeye çalışıyoruz. Toplumsal düşünce evrenimizde bulaşıcı kanser urlarım uçukluk uçurtmalarının gölgesinde kurulmuş hastanelerde tedavi etmeye çalışıyoruz. Uçuk hastalığının tedavisi vardır.Fakat uçukluğun nasıl tedavi edileceğini bilmiyoruz.

Topalla gezen topallamayı öğrenir, atasözünden öğrendikleriyle ahkâm kesenlerin düşünce zenginliklerinin ucu ortası bulunmuyor. Akıl ve irade frenlerini boşaltarak düşüncelerine tam gaz yol verenlere deniz ve hava trafiğimiz yetmiyor. Toplumsal düşünce evrenimizde düşüncelerin zararlı çekirdeklerini ayıracak araç-gereçlerimizi bozanlar, onları tamir etmeye çalışmakta. Taklide düşman taklitçiler, taklitleriyle düşman olduklarını çatlatacak taklitler yapmakta. Cahiller kendi bildiklerinin doğruluğu ve yetkinliğine o kadar inandırılmışlar ki, düşüncelerine düşmüş gölgeleri bile fark edemiyor. Düşüncelerindeki çelişki ve saçmalıkların haşmetine kendilerini o kadar kaptırmışlar ve coşmuşlar ki, kahinliğe bile soyunuyorlar. Zihinlerindeki karışıklık ve bulanıklığın farkında olmadıkları için rezilliklerini bile “kimlik kazandım” diyerek şeref olarak kabul etmekteler. Uçurttukları uçukluk uçurtmalarıyla rekorlar kitabına girmeye can atıyorlar.
Uçukluk uçurtmalarının uçuk-kaçıklar tarafından imal edildiğini bilmeyen yok. Bu uçurtmaların temel özelliği uçuk, soluk renklerin uçuk varsayımlarla uçukluk fabrikalarında ucu ucuna gelecek şekilde “ucunda ölüm yok ya” denilerek uçuk mühendis ve işçiler tarafından üretilmiş olmalarıdır. Uçurtmaların üzerinde uçukluk göstergesi olarak uçukluk türlerini gösteren amblemler bulunmaktadır. Bu uçurtmalarla başkalarına yapılan göndermeler akılları çıldırtacak niteliktedir. Liderlik ve yöneticilik hevesi olan uçuklar, uçurtmalarını bir iletişim aracı olarak kullanmayı da çok iyi bilmektedirler. Delilenen uçukların en büyük zevki de uçurtma uçururken, kör kuyu taşlamaktır. Uçuklar delirince, kendilerini koltuk düşkünü olan uçukların yakınlarına atarak deliliklerini gizlemeye çalışırlar.
Taklitçi uçuklar yaptıkları uçurtmaların uçukluğunun kalitesini göstermek için uçukluk sergilerinde boy gösterirler. Devletin uçukluk politikasını uçukça eleştirir, sergilerde satılan uçukluk tablolarının her yere asılması ve bir uçukluk modasının yaygınlaştırılmasının faydalarından söz ederler. Medyada her gün uçukluğun faziletini dile getiren uçuk reklamlara saygıda kusur edilmemesini savunurlar. Kavak yelleriyle süzüle süzüle ülkemiz semalarında uçan uçukluk uçurtmalarını tembel tembel ağaç gölgelerinden, tatil köylerinden izleyen vatandaşlarımız, bütün dünya milletlerinin en önünde koştuğumuzu zannederek mutlu ve mesut yaşadığına şükretmektedir. Çünkü uçukların inançları ve değerleri, yaptıkları ve yapacakları evrensel uçukluk hukukuna uygundur. Dolayısıyla evrensel hukuka giren bir millet olmakla övünmeye hak kazanmışızdır.
Uçukların uçurduğu balona benzer uçurtmaların fısıldadığı şeyler kulaktan kulağa dolaşarak Mısır’daki Sağır Sultan’ın kulağına kadar ulaşır. Sağır Sultan olan bitenden haberdar olur. O da uçukluğun hafifliğine kendini bırakır ve mutlu bir hayat sürme arzusunun sırrını öğrendiğini zanneder. Uçuk görünüp akıllı hareket edenler, uçukluk uçurtmalarında birinciliği hiç kimseye bırakmazlar. Uçuk-kaçıklar ordusunda uçuk hayalleriyle “uçan birlikler komutanı” olarak görev alırlar. Olamaz, olamayacak olanı “oldurdum, olduracağım” yalanıyla başarılarını taçlandırırlar. Uçukluğun uçurtmalarında farksızlığın farklılığı ve ayrı olanın aynı ile ortaklığının sonuçları konusundaki tartışmalarda, daima cehennemde “lazer bombalarının kullanılıp kullanılmayacağı konusunda uçuk kuramlar üretme konseyinin” raporları geçerlidir. Bu raporlardaki yönergelere her uçuk uymak zorundadır. Uçukları uçuran uçukluk uçurtmalarının iplerini ellerinde tutanlara karşı uçuklar daima kaçıklardan uçsuz bucaksız yardım alırlar.
Uçan kuşa borcu olan uçukların yürekleri vardır, fakat bilgileri hem eksik hem de yanlıştır. Yarı buçuk bilgilerle çıktığı yarışmada tam birinci gelecekken alacaklısı tarafından “Dur! Bakalım. Ver şunu borcunu” sözünü duyduğunda aklının başına geldiğini fark eder. Bütün uçukluk mutluluğu bir anda sona erer. Esasen uçuk, akıl sermayesini harcayarak kazandığı özgürlüğünün tadını çıkaramadan yaşamın acı gerçekliğini bir daha tadar. Uçukluk uçurtmalarının gölgesinde ürettiği zırva varsayımların işe yaramadığını kafasına “Dank!” edince anlar, ama vakit artık çok geçtir...
Uçukça düşünmenin ürettiği uçukça düşünceler, gerçekte ne enerjisi ne kuvveti, ne de hareketi olan düşüncelerdir. Gölgeler gibi ışığa bağımlıdırlar. Işık kaynağı olmayınca, onlar da karanlığın derinliklerinde yokluğa yelken açarlar. Toplumsal düşünce evrenimizde uçukluk uçurtmalarının üretildiği merkezlerin tüketim ve kâr amaçlı çalışan yerler olduğunu söylemeye gerek yok. Din, sanat, bilim, ekonomi, toplumsal ilişkiler, siyaset vb. alanlarda uçurulan uçukluk uçurtmalarının eğitim merkezlerine biraz daha farklı gözle bakma zamanıdır. Bu merkezlerde uçurtmaların ipleriyle kontrol edilip tetikleri çekilecek silâh ve bombalar alabileceğine dikkat edilmelidir. Uçukluk uçurtmalarının çıkar amaçlı kullanılabileceği, medyaya saptırılarak yansıtılabileceği hususu da gözden kaçırılmamalıdır. Uçukların uçukça düşünme yöntemleri olacağı tümevarım ve tümdengelimden çok, örnekleri hesabı yapılmalıdır. Taklide düşman taklitçiler olduklarından düşünme yerine “hazır düşünce örneklerini” taklit etmeye düşkün oldukları da bilinmelidir. Uçukluk uçurtmalarıyla “uçtu uçtu” oyunu oynayanların uçuk gülümsemelerine de güvenilmemelidir. Uçukluk uçurtmalarını uçurumlarda uçurmaya çalışanların niyetlerini okurken gözlerindeki renk uçukluğuna dikkat edilmelidir. Uçurtmaları uçururken U dönüşü yapanların kareyi daireye dönüştürmeye çalışabileceklerini de doğru tahmin edelim. Felaket tellallarıyla iyimserlik melekleri arasındaki uçuk-kaçık uçurtma yarışmalarını seyretmekten bıktık artık...


ufuk@ufukotesi.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002