Pek çoğumuz 10 adet bitki adını bir araya getiremezmişiz meğer. Hatta alt alta söylendiklerinde bile bitki isimlerinin ne anlama geldiğini bilmezmişiz. Ama, hemen hepimiz neredeyse tüm markaları ezbere bilirmişiz. Bir pazarlama yayını olan Adbusters adlı dergi yaptığı araştırmada ilginç sonuçlarla karşımıza çıkıyor.
Michael Dell, bir marka oluşturmak için yola çıkarken binlerce pc üreticisinden hiçbir farkı yoktu. Jeff Bezos, Amazon ile markalaşmasaydı şimdi binlerce online satış yapan siteden pek bir farkı olmayacaktır. Ancak onları sektördeki tüm rakiplerinin üzerine çıkaran klasik hizmette yeni bir yaklaşım sergilemelerinin yanında bir marka imajı oluşturmanın ve bunu dolduracak kalitede hizmet vermenin bilincinde olmalarıydı.
Aklınıza gelen 10 adet bitki ismini yazın bir kenara. Büyük olasılıkla yazamayacaksınız.
Ben demiyorum, araştırmalar böyle diyor. Pek çoğumuz 10 adet bitki adını bir araya getiremezmişiz meğer. Hatta alt alta söylendiklerinde bile bitki isimlerinin ne anlama geldiğini bilmezmişiz. Ama, hemen hepimiz neredeyse tüm markaları ezbere bilirmişiz. Bir pazarlama yayını olan Adbusters adlı dergi yaptığı araştırmada ilginç sonuçlarla karşımıza çıkıyor. Bu araştırmaya göre, neredeyse bin adet markayı ezbere biliyor ya da gördüğümüzde şıp diye tanıyoruz. İlk kurum logoları 1880'lerde kullanılmaya başladığından bu güne milyonlarca marka zihnimizin etrafında dolaşıyor.
MARKASIZ OLMAZ ABİ
Markalı bir yaşam ister istemez kendine göre de bir alım gerektiriyor. Eğer markalı ürünleri tercih etmek istemiyorsanız başınızın şimdiden ağrıyacağını da belirtmekte fayda var. Şu sıralarda her köşede açılan ucuz Çin malları gibi her şeyin takliti olduğu piyasada markalı ürünlerin taklidi bile satılıyorsa tüketici kendini nasıl güvende hissedecek.
Bilişim sektöründe ise marka kavramının çok önemli olmadığı ülkemizde ortaya çıkıyor; çünkü markalı ürünler markasız ürünlere nazaran daha ucuz. Bunlar kısaca OEM olarak adlandırılıyor. Büyük şehirlerin birçok yerinde OEM parçaları bulmak mümkün. Benim evimdeki bilgisayar bile bu mağazalardan aldığım parçalar ile oluştu. Aynen bir eczaneye gider gibi liste yapıp gittiğim mağazada yarım saat içinde bir bilgisayar ile geri dönmüştüm. Fakat bu durum nedense kimilerine göre kalitesiz mallar demek oluyor. OEM kelimesinin anlamı kullanıcılara öyle empoze edilmiştir ki, büyük bir kesim OEM deyince aklına hemen markasız ve kalitesiz ürün gelir. Halbuki işin aslı farklı. Bir ürün kalitesiz veya markasız denecekse No-Name ifadesi kullanılmalı. OEM, Original Equipment Manufacturer, yani "orijinal ürün üreticisi" anlamındadır. Bilgisayar ürünleri kutulu satılır. Bu ürünlere BOX (Kutulu) ürün denir. Toplu halde parça alımı yapan sistem entegratörleri, ürünleri kutulu almazlar. Çünkü kutu, hacmi artırıp sevkıyat masraflarını yükseltir ve sistem entegratörleri için bu kutular manasızdır. Dolayısı ile kutusuz halde alırlar. Bu ürünün kutulu versiyonunda hiçbir farkı yoktur. İşte bu kutusuz ürünlere OEM ürün adı verilir. Hiç bir şekilde kalite göstergesi değildir. O yüzden bilgisayar alırken daha ucuz OEM parçaları ile bir bilgisayar kurmak sizin bütçenize çok büyük kazançlar katabilir.
PAZARLAMANIN TEK AMACI MARKA
Türkiye’de Telecom’un özelleşmesi ile birlikte piyasa giren şirketlerin internet kullanıcılarını daha artıracağı görülmektedir. Dünyada ise internet kullanıcı sayısı 600 milyon civarında. Türkiye'de internet reklamları yaygın olarak kullanılmamakta olmasına rağmen daha çok kampanyalarda rağbet görmektedirler. En son seçimlerde bu faktör özellikle ortaya çıkmıştır.
Peki onca web adresinden kaçı kendini tüketiciye kabul ettirebiliyor. Çok azı. Bu pazarlama çağında markalar tüketicinin zihninde yer edinmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Reklamlar, promosyonlar, sponsorluklar, doğrudan pazarlama vb. sayısız yöntem kullanılıyor. Türkiye'de yerli ve yabancı pek çok marka var. Bir kısmı her an çarpıcı, çılgın kampanyalar, taktiklerle bizi şaşkına çeviriyor. Bir kısmı biraz daha oturaklı,
Bir markanın değeri bir ülke ekonomisine eş değer olabiliyor. Uluslar arası araştırma şirketi Interbrand'in yaptığı "Dünyanın en değerli markaları- 2002" listesinde sıralanan markaların başında Coca Cola geliyor. Coca Cola'nın 2002 sonu itibariyle marka değeri 69.637 trilyon dolar. İkinci sırada Microsoft; ardından, IBM, GE, Intel, Nokia, Disney, McDonalds, Marlboro, Mercedes ilk 10'u oluşturuyor. İlk 10'un arkasından gelenler de hiç yabana atılır gibi değil... Kısaca markaların dünyası tam bir savaş alanı... Tüketici neredeyse her gün yeni bir markayla tanışıyor. Markalar; yeni ürün ve hizmetleriyle karşımıza dikiliyor. Ancak artık yalnızca bir marka olmak, o markayla fark yaratmak, müşteri bağlılığı sağlamak gibi unsurları içeren pazarlama planları şirketlerin bu savaşta başarılı olmaları ve büyümeleri için yetmiyor.
Marka savaşları güven, kalite, imaj, pazar payı gibi parametrelere göre düzenleniyor. Şirketler global arenada daha fazla pazar payına sahip olmak için hızın, kalitenin, verimliliğin baş rolü paylaştığı bir yarış içinde. Uzun vadede yarışı kazanmak için ise çeşitli taktikler ve stratejiler gerekiyor.
MARKA BİLİNCİ YÜKSEK
Türkiye'de yüksek bir marka bilinirliği var. Genel bir araştırma yaptığınız zaman Türkiye'deki ilk 10 markanın 5 tanesi dayanıklı tüketim sektöründen. Amerika ve Avrupa'daki sıralamaya bakın çok sayıda farklı sektörden şirket görürsünüz zihinde yüzlerce marka mücadele ediyor, üstelik hem pazar hem de son tüketicinin zihin algısı kısıtlı. Bu noktada şirketlerin markalama stratejileri pazardaki başarılarındaki en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Sanal ortamda marka bilinci yerleşmiş olmadığı için, bilişimciler de sistemlerine, yazılımlarına, geliştirdikleri ürünlere patent, marka almayı düşünemiyorlar.
Siz gene de markalar arasında savaşlara bakmayın. Hepsinin mutlaka birbirlerine üstün tarafları vardır mutlaka ama siz gene bütçenizin durumuna bakarak markasız ürünlere de bakıp vitrindeki bütçe ile cebinizdeki bütçeyi karşılaştırın. Unutmayın her şey marka değildir.