Türk Dünyası hakkında çok yazı yazılıp, çok strateji üretildi. “Adriyatikten Çin Seddi’ne Türk Dünyası” söylemlerini en üst düzeyde dillendirdik. Ama geriye dönüp baktığımızda ne kadar yol katettiğimizi eğri oturup doğru bir şekilde değerlendirmemiz lazım.
Türk Liderleri zirvesi, Türk Kurultayları ve birçok toplantı seminer, iyi başlamış ama iyi devam etmemiş çalışmalar olarak tarihte kalacak.
Hâlâ ortak bir alfabe konusunda bir arpa boyu yol katedemedik. Her Türk Cumhuriyeti prensipte Latin alfabesini kabul etmekle birlikte kendileri bazı harfler eklediler. Sonuçta, 29 harfli, 30 harfli, 31 harfli (bunu 34 kadar çıkarabilirsiniz) birçok alfabe oluştu. Yani alfabede birliği sağlayamadık. Türk Kurultayları ile yılda bir de olsa, Türk Dünyası’nın dört bir köşesinden gelen insanların buluştuğu, kaynaştığı dertlerini dile getirdiği bir platformu da yok etmeyi başardık. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk devlet ve topluluklarından burslu öğrenci getirip okutma projesi bu sahada en iyi proje olarak kabul edilebilir ama onu da maalesef layıkıyla uygulayamadık. Bu bölgelerden gelen öğrenciler uzun süre sudan çıkmış balığa döndüler. Alt yapısı hazırlanmadığı için istenilen verimin tam manasıyla alındığını söyleyemeyiz. TİKA, Türk Dünyası’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin tecrübelerini bu kardeş ülkelere aktarmak için kurulduğu halde bu kuruluşumuzdan da gerekli verimi alabildiğimiz söylenemez. Daha bunun gibi yüzlerce kurum ve kuruluşun attığı iyi niyetli adımlar maalesef hep yarım kaldı veya ağır aksak işledi. 250 milyonluk bu büyük coğrafya, küresel güçlerin hakimiyet yarışının en üst seviyede yaşandığı bölgeler oldu. Türkiye kendi tecrübelerini bu bölgelere aktarmada bile öylesine zayıf ve etkisiz kaldı ki, gözleri ve yürekleri Türkiye’de olan kardeşlerimizin hayal kırıklığına uğramalarına sebep oldu. Çok kolay bir şekilde yapabileceğimiz işleri ve imkanları dahi öylesine kötü kullanarak heba ettik ki, insan anlatırken bile içi burkuluyor. TRT İNT Avrasya kanalı bu bölgelerde hiç seyredilmeyen bir kanal olarak karşımıza çıktı. Şimdilerde TRT’nin bu konulardaki önemli atılımlarını ve çalışmalarını göz ardı etmiyoruz. Olması gerekenlerin bunca sene sonradan yapılmaya başlanması bile yüreğimize bir nebze olsun su serpiyor. Ama hâlâ yeterli görmüyoruz. Türkiye Türkçesi, bu büyük coğrafyada ortak iletişim dili olarak mutlaka kabul edilmelidir. Bu konuda geç kalınmıştır. Türk Dünyası’nın çeşitli bölgelerindeki gelişen olayları biz yabancı ajanslardan değil de, kendi ajanslarımızdan öğrenmeliyiz. Bu konuda da mutlaka önemli bir iletişim ağını oluşturmalıyız. Bu konuda da çok geç kalınmıştır. Türk Tanıtma Fonu çok verimli bir şekilde kullanılmalı, bizi dünya üzerindeki diğer kardeşlerimizle yakından tanıştıracak projeleri desteklemelidir. Bu konuda Türk Dünyası Gençlik Kurultayı önemli bir adımdır ve yıllardır bu güzel buluşmayı sağlayan bu organizasyonları yapan gençlerimizi yürekten kutluyorum. Türk Dünyası’nın geleceği olan gençlere yapılan yatırımların hiç birisi boşa gitmemiştir, gitmeyecektir de. Bu kurultayın her yıl başka bir Türk bölgesinde yapılması da ayrı bir güzelliktir. Bu yıl Romanya’nın Köstence şehrinde yapılacak Gençlik Kurultayı’ndan da verimli sonuçlar alınacağından zerre kadar şüphem yoktur. İşte bütün bu çalışmalarda duygusallıktan çıkılıp iş yapmanın zamanının çoktan geçmeye başladığını da bilmemiz gerekmektedir. Tabi ki, duygusallık olmadan bazı fedakârlıkların yapılması mümkün değildir, ama duygusallıkla desteklenmiş ortak projelerin çok daha etkili ve verimli olacağı inancındayım.
Duygusallıkla başlayan ve ortak projelerle devam eden bir güzel organizasyonu her zaman örnek olarak gösterebilirim. Kastamonu Belediyesi tarafından 8 senedir yapılan Kastamonu Türk Dünyası Günleri artık ortak projelere de imza atıyor. Türk ülkelerinden ressamlar, sanatçılar, ilim adamları, iş adamları karşılıklı ziyaretler ve iş birliği yaparak bu kardeşliği pekiştiriyorlar. Aynı dertlere üzülüp, aynı sevinçleri paylaşabiliyorlar. Bu kardeşliğin öncülerini buradan kutlamamak mümkün mü? Bugün 7 bağımsız Türk Cumhuriyetimiz olmasına rağmen istiklal mücadelesi veren 30’a yakın Türk topluluğu bulunmaktadır. Türk Dünyası’nın aydınlık geleceğine imza atabilmek için bu büyük coğrafyadaki birlikteliğimizi her alanda geliştirmek mecburiyetindeyiz. Dünyanın geleceği de, bizlerin atacağı doğru adımlarla farklı şekillenecektir. Yeter ki, bu konuda yanlış yapmayalım.