Kasım 2008

Ö T E S İ

 

21.12.2024 



Sağlık Meridyeni

 
Dr. İsmail Maraş

Bizi Bu Kampanyalar Mahvetti!


“Yazılı ve görsel medyada belirli aralıklarla "Açık süte karşı kamuoyunu bilinçlendirmeye(!)" yönelik haberler yayınlanıyor. Böylesi haberler beni çok farklı duygulara ve endişelere sevk eder. "Niçin?” diyenler olabilir. İşte “neden” ve “niçin” i ülkeme ve ülke insanıma olan sevgim ve saygım gereği, kamuoyuyla paylaşmayı vicdani görev bilmekteyim. Örneğin, açık süt satışı ve bu satışa karşı çıkanların özde ne istediklerini iyi anlamak gerektiğini, dolayısıyla konuyu tek taraflı değil çok taraflı incelemek, diğer bir deyimle, konuya bir de madalyonun öbür yüzüyle bakmak gerektiğini hatırlatmak isterim.

Sesli düşünülürse -Açık süte karşı başlatılan "almama" kampanyasının temelinde gerçekten bu sütlerin sağlıksız olması mı yatıyor? Yoksa amaç süt konusunda da alabildiğince tekelleşme ve belirli firmaların ekmeğine yağ sürmeye mi yönelik?
Eğer amaç gerçekten insanların sağlığını korumaksa?
Niçin daha sağlıksız koşullarda satılan, lahmacun, çiğ köfte, mısır, döner vs değil de durup durup sütçüler hedef alınıyor? Ayrıca yazılı ve görsel medya sürekli yanıltılıp, sağlık adına mikrop üzerine kurulu senaryodan öteye hiçbir bilimselliği olmayan "mikroplu" haberlere yer veriliyor?
Bu tür kampanyaları kimler ve hangi kurum ya da kuruluşlar destekliyor?
Bu tür haberlere Sağlık Bakanlığı ne diyor? Eğer açıkta satılan sütler sağlıksız ise bu konu yasal zemine oturtulmak yerine niçin sadece karalama kampanyalarına bırakılıyor?
Açıkta satılan süt diye tarif edilen "satış şekli" gerçekten "açıkta” satış mı? Yani sütçüler sütlerini üstü açık kaplara sağıp da seyyar satıcılar gibi üç tekerlekli arabalara koyup toza toprağa yağmura çamura aldırmadan mı satıyorlar? Yahu bu insanlar hiç güğüm diye bir şey duymamışlar mı? Güğüm içinde muhafaza edilerek satılan süt nasıl “açıkta” diye yorumlanır. Hiç mi insaf yok, hiç mi vicdan yok?!
Amaç pastörize etmek ise, paket sütler yok iken bu millet hiç süt içmiyor muydu? Dedelerimiz ninelerimiz süt içmeden mi büyümüşler? Kaldı ki parası bol olanlar her konuda artık doğal sağlığı tercih etmiyor mu?
Ona kaldıktan sonra piyasadaki nice kutu kolalar açıkta satılmıyor mu? Hatta mikrop söz konusuysa, kutu kolaları parmağımızla bastırıp açtığınızda içeriye kaçan minik metal bölümün üzerinde önceden ve açma esnasında parmağımızdan bulaşmış olan milyonlarca mikrop kola ile temas etmiş olmuyor mu? O kutu kolaları ağzınıza götürürken günlerce açıkta, orda burada bekleyen kola kutularının kenarlarını, meyve sebze gibi yıkıyor muyuz? E o zaman bu kutu kolalar sağlıksız mı?
Ne mi demek istiyoruz?
Yıllar önce bir kan verme olayı yaşandı bu ülkede? Binlerce insan, hatta devlet adına yetkili nice isimler, "Bir Türk gencini kurtarmak" için saf ve temiz niyetlerle kan verme kuyruğuna girdi. Dev gibi kampanyalar yapıldı. Öyle ki, bu kampanyaya karşı geldiği için dönemin Sağlık Bakanı, üstelik sağlıktan sorumlu bakan Osman Durmuş, sağlıkta en yetkili isim olduğu halde herkes tarafından söylediğine söyleyeceğine pişman edilmişti. Ama olayın hiç de gözüktüğü gibi olmadığını ya da olmayabileceğini Cumhuriyet'te yayınlanan bir makale ortaya koymaya yetiyordu. (Bkz. 18 Mayıs 2003 Işıl Özgentürk / Al Gözüm Seyreyle - "Şöyle Bir SARS'ılalım" başlıklı köşe yazısı.) Deniliyordu ki makalede, Sars olayı acaba kimyasal virüs müydü? Bir ülkenin insanının hangi virüse karşı dayanaklı olup olmadığı bilinebilir miydi? Kan örneklerinden bir ülkenin gen yapısı ölçülebilir miydi? Bu sorulara verilen yanıt çok ilginçti. Bu kampanya bilerek veya bilmeyerek ne için yapılmıştı? Bunlar ayrı bir tartışma konusu ve bu sadece bir örnek.
Dolayısıyla diyorum ki; sakın bu tür kampanyaların asıl amacı da üreticiyi bir kenara itip, belirli firmaların tüketici elde etme amacına yönelik kampanyalar olmasın?
Eğer öyleyse, o zaman yazıktır geçimini sütle sağlayan üç beş gariban ailenin ekmeği ile oynanmasın.
Ülkeye yazıktır, her konuda tekelleşmeye gidiliyor. Aynı şekilde tütünümüzü, fındığımızı, domatesimizi ürettirmeye ürettirmeğe bizi "Sarımsağı bile Çin'den ithal eden ülke" durumuna getirmediler mi?


www.marasakupunktur.com

Bu yazı toplam defa okunmuştur.

Ufuk Ötesi Gazetesi'nde yayınlanan yazı, haber ve fotoğraflar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

UFUK ÖTESİ.COM

BU YAZIYI TAVSİYE EDİN

Adınız  Soyadınız

E-posta adresiniz
Arkadaşınızın e-posta adresi

 

Yazdır  - Sayfanın Başına Dön 

 

 Sayı :79

 KÜNYE
 
 ARŞİV
 
 ABONELİK
 
 REKLAM
 
 
  YAZARLAR
 Ali Arif Esatgil
Bayrak gibi yaşamak...
 Alptekin Cevherli
En zor yazım…
 Doç. Dr. Fethi Gedikli
Şimşek gibi çakıp geçen ülkücü
 Dr. Yusuf Gedikli
Sevgili Kemalciğim, candaşım, kardaşım, arkadaşım…
 Kemal Çapraz
Son söz...
 Olcay Yazıcı
Asil Neslin Son Temsilcisi: Kemâl Çapraz
 Bayram Akcan
“BOZKURT” Kemal ÇAPRAZ
 Aydil Erol
Bu çapraz, kimin çaprazı?!!
 Şahin Zenginal
Sensiz hayat zor olacak
 Ünal  Bolat
Sevdiğini Türk için seven Alperen
 Hayri Ataş
“YA BÖYLE ÖLÜM DEĞİL Mİ ERKEN”
 Mehmet Türker
Türk Dünyasının dervişi
 Mehmet Nuri Yardım
Kemal Çapraz diye bir kahraman
 Prof Dr. Ali Osman Özcan
Ufuk Ötesinde Çapraz Ateş
 Orhan Seyfi Şirin
Çapraz doğuştan ‘Reis’ti
 Rasim Ekşi
Kardeşim Kemal’in Vasiyeti
 Dr. Orhan  Gedikli
Sevgili Kemal Kardeşimin Ardından
 Özdemir Özsoy
Seni unutamayız
 Dr. Ünal Metin
“Ufuk Ötesi” yaşıyor
 Aybars Fırat
Kastamonu Beyefendisi
 Süleyman Özkonuk
Öteki Ufuk
 Zeki Hacı ibrahimoğlu
30 yıllık dostumdu
 Coşkun Çokyiğit
Kemal Çapraz “Tek Ağaç”lardandı
 Baki Günay
Kırım Meclisinde Kemal Çapraz sesleri
 Ahmet Tüzün
İz Bırakan
 Cem  Sökmen
Metropoldeki dâvâ adamı: Kemal Çapraz
 Hüseyin Özbek
Kemal Bey
 Asuman Özdemir
Sermayeye kurban gittin…
           
       
 
   

Karahan 2002