Tanrı, güzel Türkiyemin güzel insanlarını sayısız erdemle, “değer”le donatmıştır. Ne yazık ki her dönemde birileri çıkmış, -günlük çıkar hasabıyla- en duyarlı olunması gereken konulardaki “duyarsız”lığı ve “aymaz”lığıyla, bizi biz eden özelliklere “ihanet” etmiştir, etmektedir...
Gazeteciliğimizin ilk yıllarında, bir çocuğa sorulan “Büyüyünce ne olacaksın ?” sorusunun yanıtı “doktor / pilot / öğretmen / polis”ti... Şimdiki anketlerden “mafya babası / zengin / manken / şarkıcı” çıkmakta... Anne-baba ya da çevre tarafından, en önemli şeyin “para” olduğuna inandırılan çocuk, yetişkinliğinde, “paraya giden en kısa yol”u seçiyor... Para için, “büyük para” için, genlerindeki “erdem”lerde ve “değer yargıları”nda çatlaklar oluşması gerekiyorsa, çatlatıyor...
Günümüzde, bol “çatlak”lı gazeteciler, politikacılar, “ver kurtul”cular, “liboş”lar var... Bunlar için “ülke çıkarı” değil, “kendi çıkarı” önemlidir. Gerekirse dinini bile satışa çıkarır... Bir de, “Bana dokunmayan yılan...”cılar var ki, bunlar daha da tehlikelidir. Ayrıcalıklı konumu sarsılmasın diye suskun kalan, suskun kalmakla yetinmeyip “çıkarcıyı desteklemekten çıkar uman”, “aymaz”laşan, “duyarsız”laşan, ulusal değerleri, “insan”sal değerleri hiçe sayan, “Ahlak Erozyonu”na uğramışlar var... Sanırlar ki, başkalarına yapılan “işini bitirme” operasyonu kendilerine yapılamaz... Hele ho azizim... Hele ho ! “N’aber ?” diye soracağımız gün o denli de uzak değil !
Birkaçı dışında, ekranlarımızda hemen her gece “körlerle sağırların birbirini ağırlaması”na tanıklık etmekteyiz... “Yansız” olması gereken gazeteci-programcı, karşısındakinin söylemek istediklerine “çanak” sorularla milyonları uyuttuğunu sanmakta... On-on beş yıl öncelerine dek, yayın yönetmeni, basın ilkelerini ayaklar altına alan böyle birine kapıyı gösterirdi... Şimdilerde bunu yapan, yayın yönetmeninin kendisi... Yani, tuz kokmuş...
Gazetecilik-habercilik “böyle bir şey” değildir !
Gazetecilik, -örneğin- Claudia Roth’a ya da aynı kafadaki başkalarına şu soruyu sormaktır: “Leyla Zana’larla, “mağdur”larla (!) ilgilendiğinize göre; hapiste, ‘ülke güvenliğinin gerekleri’ni yaptığı için yatanlar da var... Onlar da mağdur. Neden ilgilenmiyorsunuz ?”
İşte, gazetecilik böyle bir şeydir !
Ya politikacılık nasıl bir şey ?..
Sorunun yanıtını siyasetbilimcilere bırakıyoruz. Ama gene de, Erdoğan’ın, Gül’ün, Arınç’ın ya da Baykal’ın, “yaptığı şey” gibi bir şey olmadığından eminiz !