Millet olarak da, devlet olarak da bir garip olmaya başladık. En hassas olduğumuz konularda bile ağzımızı açıp tek kelime etmiyoruz, sus pus olduk. Savaş sebebi saydığımız kırmızı çizgiler yol geçen hanı oldu. Kırmızı çizgilerin önemini unuttuk bile… Beni en çok hayrete düşüren konu siyasi iktidarın özellikle dış politikada takındığı akıl almaz tavrı millet olarak sessiz ve tepkisiz seyretmemizdir. Neredeyse dünyayı başımıza geçirseler ses çıkarmayacağız. Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildi, kim ses çıkardı ki! Tepkisiz bir toplum, tepkisiz bir devlet olduk…
Aklım karıştı. Düşünüyorum da, bazı konuları biz mi çok abartıyoruz, yoksa gerçekten millet olarak vurdum duymaz mı olduk?
Şöyle bir geçmişi biraz hatırlayalım. Ben gazeteciliğe muhabir olarak başladığım ilk yıllarda, örneğin sadece PKK diye yazmazdık. “Bölücü terör örgütü PKK” diye yazardık. Teröristbaşı Abdullah Öcalan veya terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan diye yazardık. Hata sonucu PKK diye gazetede çıkmış olsa tepki telefonları susmak bilmezdi. Emniyetten ve bakanlıktan gelecek tepkiler de cabası… Şimdilerde terörist başını anarken utanmasalar sayın diye hitap edecekler, PKK’ya da özgürlük savaşçısı…
Terör örgütü PKK sürekli isim değiştiriyor. Destek gördükleri ülkelerde toplanan terör örgütü militanları, sözde kongre yapıyorlar ve akıllarınca lider seçiyorlar, terör örgütünün ismini değiştiriyorlar. Asıl gariplik ise Türk medyasında bütün bunların büyük ve çok önemli habermiş gibi yer alması. Teröristler bile yaptıkları katliamların, döktükleri kanların farkına vardılar ve kendilerini aklamak için böyle oyunlara başvuruyorlar. Ama bizim bazı aklı evveller hâlâ teröristlerin barış çağrısından dem vuruyor.
Türkiye’de faaliyet gösteren bir siyasi partinin genel başkanı, “PKK ile hükümete aynı mesafedeyiz” diyebiliyor. Ya sabır, bu ne kepazelik!
Sayın Başbakan da, bu kendini bilmeze cevap veriyor: “Bizi hiç kimse illegal bir örgütle aynı kefeye koyamaz.”
Bak hele… Allah aşkına 35 bin kişinin katili bir terör örgütü ne zamandan beri “illegal bir örgüt” olmuş. Sayın Başbakan, illegal örgüt diyor da, niçin terör örgütü demiyor? Gerçekten aklım çok karıştı…
Bilindiği gibi 4 eski DEP”li milletvekili Avrupa Birliği’nin isteği doğrultusunda serbest bırakıldı. Bu 4 DEP’li terör örgütü PKK ile bağlantıları olduğu için yargılanmış ve ceza almışlardı. Cezalarını tamamlamadan tahliye edildiler. Sanırsınız ki, bu 4 DEP’li suçlarını çekmiş ve uslanmışlar, tahliye olduktan sonra da eDEP’li olacaklar… Ama o da ne? Daha sokağa adımlarını atar atmaz, açtılar ağızlarını…
Özgürlük kahramanı gibi el üstünde tutuluyorlar. Bir ihtimam bir ihtimam, görme gitsin. Önce bazı milletvekilleri kapılarında sıraya girdiler. Sonra CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı ziyaret ettiler, ardından da Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü… Benim ülkemin Dışişleri Bakanı, terör örgütü ile bağlantıları olduğu için Türk mahkemelerinde yargılanan ve hüküm giyen 4 kişiyi, resmi makamında ağırlıyor. Olacak şey değil. Hangi mantıkla, hangi sıfatla… Ama Başbakan Erdoğan öyle söylemiyor, “Bu görüşme devletin bilgisi dahilinde oldu” diyor…
Ankara’da bu cesareti alan DEP’liler hemen Güneydoğu’nun yolunu tutuyor ve şova çıkıyorlar. DEP’liler gittikleri yerlerde valileri ziyaret ediyor, el üstünde tutuluyorlar. Havaalanında karşılaştıkları milletvekilleri bu DEP’lilere saygılarını sunuyor, “Emirlerinizi bekleriz” diye el pençe divan duruyorlar.
Bu DEP’lilerde biraz uslanma olsa yine iyi… Dağdaki teröristlere ateşkesi uzatın diye sesleniyorlar. Dikkat edin, silahı bırakın demiyorlar, ateşkesi uzatın diyorlar.
Ve son nokta… Şimdi de genel af istiyorlar. Tabii teröristbaşı Abdullah Öcalan’a da…
DEP’lileri serbest bırakanlara ve resmi konutlarında ağırlayanlara soruyorum; PKK artık terör örgütü değil mi? PKK’nın katlettiği 35 bin masum insanın kanı yerde mi kalacak? Her aklına gelen silahlanıp dağa çıkar ve 35 bin insanı öldürdükten sonra “ateşkes ilan ettik” derse af mı edilecekler? Gerçekleri görebilmek için daha neleri kaybedeceğiz?