Türkiye Cumhuriyeti Devleti 80 yıldır cumhuriyetle yönetilen sosyal bir hukuk devletidir.16 büyük imparatorluk kurmuş, tarihe hükmetmiş bağımsız ve dışarıdan yönetilmeyen bir devlettir.
Türk milleti hukukun üstünlüğüne inanmış, devlet yönetiminde ayrıcalık yapmadan herkese eşit hakka dayanan örnek bir millettir.
Türk adaleti “kuvvetin zaferi hakkın zaferidir” felsefesine göre değil hak, şartlar ne olursa olsun haklınındır felsefesine inanmış bir adalet sistemidir.
DEP milletvekilleri düşünce suçlarından yargılanmadılar yargılama sebepleri devletin bölünmez bütünlüğüne karşı devletin bir kısım toprağını başka bir devlet kurmak için devlete başkaldırmış PKK terör örgütünü destekledikleri için yargılanmışlar, Ankara DGM tarafından cezalandırılmışlardır. Ankara DGM’nin vermiş olduğu karar derecaddan geçerek kesinleşmiştir. Türkiye’de hukuk yolları tükendiği için sanık vekilleri AİHM’e başvurmuşlar, insan hakları mahkemesi yargılamanın noksan yapıldığı gerekçesi ile davayı bozmuş, Ankara DGM’de yeniden yargılama yaparak bozma doğrultusunda delilleri yeniden değerlendirmek suretiyle sanıkların lehinde inandırıcı bir delil bulunmadığı için önce vermiş olduğu cezayı son kararında da vermiştir. Bu karar sanıkların vekilleri tarafından temyiz edilmiş ve yargıtay cumhuriyet başsavcılığı kararın bozulması için hazırladığı tebliğ nameyi yargıtay 9. ceza dairesine göndermiştir.
Tebliğ namenin 9. ceza dairesine ulaşmasından sonra Hürriyet gazetesi sanıkların tel’le tahliye olacaklarını yazmış ve bir gün sonra yine Hürriyet gazetesindeki habere göre 9. ceza dairesi sanık vekillerinin mürafaa taleplerini kabul ederek 8 Temmuz 2004 gününe duruşma verdiğini bildirmiştir. Ancak haberde tel’le tahliyeden söz edilmemiştir ve yine aynı gazetenin haberine göre 9. ceza dairesinin hakimleri Strasbourg’a gidecekleri orada insan hakları mahkemesinde inceleme yapacakları kamuoyuna duyurulmuştur. 9. ceza dairesinin hakimleri yurtdışına çıkmadan önce sanıklar hakkında tel’le tahliye kararını verdikten sonramı yurtdışına çıkmışlardır? Yoksa 9. ceza dairesi hakimleri yurt dışına çıktıktan sonra sanıklar vekillerinin tahliye taleplerini başka bir heyet mi incelemiş ve tahliyelerine karar vermiştir? Bu durum kamuoyuna açıklanmamıştır.
Sanıklar tahliye olmuşlar ancak dava devam ettiği için henüz sanık sıfatları kaldırılmamıştır. Sanıkların tahliyesi Avrupa’da büyük sevinç yaratmış, Türkiye bir anda demokrasinin beşiği bir ülke durumuna gelmiştir.
AVRUPALILAR SEVİNİR DE BİZİMKİLER GERİ KALIR MI?
Sayın Abdullah Gül Başbakan vekili olarak sanıkları kabul etmiş, çok memnun kaldığını kamuoyuna açıklamış ve arkasından da bu kişileri artık kimse bir daha cezaevine koyamaz şeklinde beyanda bulunmuştur.
Sanıklar sayın Abdullah Gül’den cesaret alarak güneydoğu gezilerine başlamışlar, havaalanlarında VİP salonlarında ağırlanmışlar, meydanlarda terörist başının posterleri altında millete meydan okumuşlardır. Dehap Genel başkanı işi daha da ileri götürmüş, Türkiye Cumhuriyeti ile PKK’ya aynı uzaklıkta olduklarını bildirme cesaretini gösterebilmiştir. Sanıklar Güneydoğuda yaptıkları konuşmalarda genel af çağrısında bulunarak ateşkes talimatları vermektedirler.
Ateşkes iki devlet arasındaki savaşta kullanılan bir terimdir. Sanıklar Türk devletine karşı Ateşkes sözünden kimden cesaret alarak bahsedebilmektedirler.
Teröristbaşı şu anda İmralı adasında 700 Türk askeri tarafından korunmakta haftada iki gün doktor kontrolünden geçirilmektedir, bu ayrıcalık neden ve niçin yapılmaktadır. Teröristbaşı İmralı adasından alınarak yassı adaya nakledilmeli, askeri bir bölgede cezasını çekmelidir. İmralı adası da eski verimli haline dönüştürülmelidir.
Hukuk’un üstünlüğüne ve adaletin herkese eşit uygulandığına inanmak istiyoruz.