Türkiye üzerine oynanan oyunların merkezinde İstanbul’un bulunduğunu muhtelif yazılarımızda yazmıştık. Ama bu oyunların yürürlüğe konulmasını, İstanbul’un Bizanslaştırılması Projesi’nin “start”ının verilmesini hep birlikte izliyoruz. Türkiye’yi tanıtım projesi altında bir projenin hazırlandığını ve bu projenin başbakanlık tarafından da desteklendiğini yine bu satırlardan okuyucularımıza duyurmuştuk. Türkiye’yi tanıtım projesinde “Türklük ve İslamlık gibi negatif kavramlar İstanbul markasına zarar veriyor” denildiğini de ifade etmiştik. Evet artık bu proje yürürlüğe konulmuş ve İstanbul’daki bütün Bizans eserlerinin ortaya çıkarılması için çalışmalar başlatılmış.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Merkezi listesine alınan Sultanahmet’in Arkeolojik Sit Alanının yeniden düzenleneceği açıklandı. Yer altı ve yer üstünde yapılacak olan düzenlemeler kapsamında İl Genel Meclisi binası ve Sultanahmet Adliyesi binası yıkılarak altında bulunan Lausos Sarayı, Hipodrom’un tribünleri, Aya Eufemia Kilisesi ve Trikdinyum yapısına ait arkeolojik kalıntılar açığa çıkarılacak. Yani İstanbul’un Bizans dönemi eserleri bir bir ortaya çıkarılarak, İstanbul’daki Türk-İslam mührü silinmeye çalışılacak. Çok yakında Sultanahmet Camisinin de yıkılarak altındaki Bizans kalıntılarının aranacağını duyarsanız hiç şaşmayın. İstanbul Boğazı’nın güvenliğini Uluslar arası bir kuruma devretmeye çalışan, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için her türlü çabayı gösteren, Fener Rum Patrikhanesi’ni ekümenik kabul eden bir iktidardan daha farklı bir uygulama beklemek mümkün değildir. Avrupa Birliği ve Amerika ne derse yapmaya hazır bir iktidarın danışmanları ve belediye başkanlarının da içinde yer aldığı komisyonun raporunda “Türk –İslam kimliği İstanbul Markasına zarar veriyor denmiyor muydu?” bu cümleyi özellikle tekrar tekrar yazıyorum, çünkü İstanbul’daki Türk-İslam kimliği taşıyan her eser bu proje çerçevesinde tehlikeye girmiştir. İstanbul’u Vatikan tipi bir din merkezi ve devleti yapmaya çalışan Hristiyan âlemine karşı biz kucağımızı açmış, her istediğinizi yapmaya hazırız, yeter ki bizi Avrupa Birliği’ne alın diyoruz.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da projenin hayata geçirilmesi için yoğun bir şekilde çalıştığı, proje gerçekleştiğinde İstanbul’un çok geniş bir arkeolojik sit alanı ve yeni bir açık hava müzesi olacağını belirtmiş. Evet, Türk-İslam kimliği silinmiş bir İstanbul. Daha doğrusu Bizanslaştırılmış bir İstanbul.. Kıtaların birleştiği boğazıyla, 97 ülkeden büyük nüfusu, tarihi ve güzellikleriyle göz kamaştıran İstanbul’umuzu yeniden yabancılara peşkeş çekenlere kim dur diyecek. Bazılarınızın aklından “bu projeyi niye bu kadar önemsiyorsun” diyenler de çıkabilir. 97 ülkeden büyük dünyanın en önemli merkezi ve Türk milletinin kültür başkenti İstanbul’un peşkeş çekilmesi, Türkiye’nin tamamının peşkeş çekilmesi demektir. Türkiye’nin peşkeş çekilmesi demek de, 250 milyonluk büyük Türk âleminin kalbinin, beyninin yok olması demektir. Bütün değerlerimiz teker teker yok ediliyor. Bütün kırmızı çizgilerimize düşman eli uzanıyor, milletimiz ise göz boyayan bir medya ile uyutulmaya çalışılıyor.
Size soruyorum, batıda bizim kültür mirasımıza niye UNESCO sahip çıkmıyor. Tek tek yok edilen Türk eserleri dikkate alınmıyor. Irak’ta bütün dünyanın gözleri önünde tarihî eserler yağmalanıyor, bombalanıyor kimse kılını kıpırdatmıyor. Çünkü yok olan İslam eserleridir. Çünkü yok olan Türk tarihidir.
Türk milletinin nabız atışlarını duyuran, hissettiren bu kültür eserlerimize sahip çıkmak zorundayken, bizler Bizansı tarihin derinliklerine gömen atalarımızın kemiklerini sızlatıyoruz. Bizansı yeniden ihyaya çalışlara ne söylesek bilmiyorum ki... Bunu anlatmak için hangi kelimeleri kullansak, hangi duygulara hitap etsek...
Size açık ve net söylüyorum, başka bir ülkeden yöneticiler getirsek bu kadarını yapmaya cesaret edemezler. Soruyorum, bir koltuk için, bir karşılıksız AB sevdası için, daha burada saymadığım ve kamuoyunda dikkatle izlenen tavizleri vermeye değer mi? Bu gece yatarken vicdanlarınıza bir daha sorun. Biz ne yapıyoruz. Türkiye’yi nereye götürüyoruz. Türk insanına neleri reva görüyoruz diye. Ondan sonra sizleri uyku tutuyorsa, başka bir şey söylemeye de gerek görmüyorum.